“Özlediğimiz, salonda birlikte alkışlamak birlikte söylemek”
İş Sanat Genel Müdürü Zuhal Üreten zorlu pandemi sürecinin İş Sanat’taki yansımalarını, önümüzdeki sezonda planladıkları yeni projeleri anlatıyor.
Haber Merkezi |Geride bıraktığımız 21 yıl boyunca müziğin farklı türlerindeki konserlerden okuma etkinliklerine ve çocuk tiyatrosuna uzanan geniş bir yelpazede etkinlikler gerçekleştiren İş Sanat da tüm kurumlar gibi dünyayı sarsan pandemi koşullarından etkilendi. Aslında her sektörden çok daha fazla yaratıcı sektör çalışanları salgının olumsuz etkilerine maruz kaldı. Yaşadıklarımızı asla unutamayacağız. Bir buçuk yıl öncesine, pandeminin ilk günlerine giderek sohbetimize başlayalım mı?
20. sezonun mart ayı başları pandemi ile ilgili durumun vahametini anlamaya başladığımız zamandı. 11 Mart Çarşamba akşamı Richard Bona - Alfredo Rodriguez konserinden sonra biz, salonu kapattık. Bütün uluslararası ve yurtiçi bağlantılarımızı da askıya aldık; ne zaman döneceğimizi bilmediğimiz bir şekilde bilgisayarlarımızı alıp evlerimize gittik. O günün sabahında, “eve gitmeden önce bir şey yapmamız gerekiyor, insanların ruh hali onları besleyecek iyiliklere, güzelliklere ihtiyaç duyuyor; elimizdeki kaynaklarla ne yapabiliriz?” diye konuşmuştuk.
Konserlerden yaptığımız arşiv kayıtlarımız vardı, sözleşmelerimiz çerçevesinde genellikle ilk birkaç parçayı çekmemize izin veriyorlardı o kayıtları yayınlayarak başladık. Hızlı bir inisiyatif ile 19 Mart gününden itibaren etkinliklerimizi sosyal medya hesaplarımıza taşıdık. Türkiye’den ve dünyadan sanatçılarla işbirliğine giderek “Evde Sanat Zamanı” başlığı ile mayıs sonuna kadar devam eden bir yayın modeline geçtik.
“Evde Sanat Zamanı” ile European Excellence Awards 2020'de (Avrupa Mükemmeliyet Ödülleri 2020) birincilik elde eden yenilikçi, pandemiye rağmen optimist, üretken bir modelden söz ediyorsunuz. Biliyoruz ki bu girişimin sonrası yeni planlarınız hızlı bir biçimde gündeme geldi
Sonra, bağlantıda olduğumuz hem yurtiçinden hem yurtdışından sanatçılar, evlerinde yaptıkları kayıtlarla bizim sosyal medya üzerinden yaptığımız bu küçük yayınlara katkı sağladılar. “Evde Sanat Zamanı” çok büyük ilgi gördü, çok büyük geri dönüşler aldı. Prensibimizi değiştirmedik, Haziran ayında 20. sezonumuzu kapattık. Yaz dönemiydi, yönetim ekipleri olarak biz ofise döndük ve yeni sezonu nasıl karşılayacağımızı çalışmaya başladık. Çok sayıda alternatif üzerinde çalıştık, ama en güçlü olanı, normal hayatın başlamayacağını gösteriyordu bize. Dolayısıyla çevrimiçi bir yayın planı üzerine konsantre olmaya başladık. Ama içimizden hep “birazcık iyileşme olursa o zaman hemen salona çeviririz” diye geçiyordu. Maalesef geçen sezon buna imkân bulamadık.
“UMUT VE DAYANIŞMA” SEZONUYDU
Ne yazık ki pandemi devam ediyordu; 21. sezona 5 Kasım’da çevrimiçi olarak “umut ve dayanışma” temasıyla başladınız…
Yeni sezonu her zaman olduğu gibi bir orkestra konseri ile başlattık. Çoğunluğu bağımsız çalışan müzisyenlerin bizim arzumuzla oluşturduğu İstanbul Ensemble’ın konseri, Covid-19 pandemisi tedbirleri gereği İş Kuleleri Salonu’nda seyircisiz olarak kaydedildi, çevrimiçi yayınlandı.
“Umut ve Dayanışma Sezonu” dedik; çünkü, hepimizin umuda ihtiyacı vardı, her zaman alıştığımız hayatın dışında bir süreçle karşı karşıyaydık. Ve kültür sanat dünyası, bütün sektörlerden daha çok etkilenmişti. Sektörün diğer oyuncularıyla dayanışmamız gereken bir dönemdi. 50’si konser olmak üzere 250 etkinlik çektik sahnemizde. Bunun dışında tiyatro oyunlarından bölümlerin oynandığı işler, provalar, çocuklara yönelik masallar, şiir dinletileri gibi birçok etkinlik gerçekleştirdik. Yedi ay boyunca tamamı çevrimiçi ve ücretsiz olarak YouTube kanalı ve internet sitesinden yayınladığımız 561 sanatçının ve 100’e yakın sahne arkası personelin işbirliğinde hazırlanan içerikler, 35 milyondan fazla izlenmeye ulaştı. Beklentilerimizin ötesinde ufuklar varmış meğerse orada! Ancak, salon konserlerini, alkışları özlediğimiz günler hep yaşandı. Sanatçılar sahneye çıkıyorlar konser vermenin en önemli dinamiklerinden biri olan izleyici yok salonda, göz kontağı, alkış yok, şarkının bittiğini, iyi söylediklerini hissetmekte zorluk çekiyorlar. Bir sürü zorluğa rağmen 21. sezon bizi, yeni kitlelerle buluşturdu.
35 MİLYON İZLENME
İş Sanat, kendi sahnesinin dışında başka kentlerde, hatta ülkelerde yaşayan sanatseverlerle de buluşmaya başlıyordu değil mi?
Aslında pandemi öncesi biz de bunu nasıl yapabileceğimizi araştırıyorduk. Bursa’da da, Adana’da da etkinlikler yapmanın yolu arıyorduk, ama bunu gerçekleştirebilmenin lojistiği çok sıkıntılıydı. İstanbul’daki salonun bütün imkânlarını kullanabildiğimiz bir ortamda bunu, bütün Türkiye’ye yaygın bir operasyon haline getirmek, çok gerçekçi, sürdürülebilir bir yapı olmuyordu. Gördük ki dijital aslında bize bunu sağladı. Sadece Türkiye’den değil Kanada’dan, Arjantin’den, Brezilya gibi ülkelerden, bütün dünyadan izleyicilerimiz oluştu
Konserlerimizi canlıymış gibi kaydettik, ilk yayın kurgusuyla yayınladık. Altta da canlı sohbet açtık. Dolayısıyla konseri izlerken oradan yorum yapmak mümkün oluyordu. Konseri olan sanatçılar da oradan izleyicilerle konuştular, unutamadığım diyaloglar yaşandı. Sanatçılarımızın emojilerle dakikalarca alkışlandığı, şarkılara mesajlarla eşlik edilen, klavyelerden istek parçaların yağdığı, “bis”i nasıl başarırız’ diye seyircilerimizle akıl yürüttüğümüz unutulmaz bir sezon yaşadık. 35 milyon izlenmeye ulaşınca da anladık ki bir daha dijitalden kolay kolay geri adım atamayacağız.
22. sezona birkaç ay kaldı. Yeni sezonla ilgili çalışmalarınızı da öğrenebilir miyiz?
Geçen sene olduğu gibi yine birçok plan üzerinde çalışıyoruz. İnşallah öyle bir şey olmaz, ama salonu açamazsak çevrimiçi yayınlar için bir plan yapıyoruz. Belki hibrit olabilir, bazıları salonda bazıları dijital gibi… Salonla dijitalin ayrı ayrı planlandığı, ikisinin de kendi bağımsız programlarının sürdürdüğü yapılar olabilir. Bizim sahne sanatları ekibi, geçen sezon keşfettiğimiz yeni topraklarda yeni faaliyetler yapalım diye de çalışıyor. Ama biliyoruz ki özlediğimiz salonda birlikte alkışlamak, birlikte söylemek. Bir kayıt hiçbir zaman bir konserin yerini tutamıyor.
Evet, şu anda salonunuzun fuayesindeyiz ve bugün öyle sessiz, öyle hüzünlü, öyle boynu bükük duruyor ki… Pandemi öncesini çok, ama çok arıyoruz.
Kesinlikle, çok özlediğimiz zamanlar…
MÜZELER
Türkiye İş Bankası’nın iki müzesi bulunuyor: Biri Ankara’da 2019 yılında açtığınız İktisadi Bağımsızlık Müzesi, diğeri İstanbul’da Yeni Cami’nin yanında 2007’den beri açık olan Türkiye İş Bankası Müzesi. Pandemi döneminde oralarda neler yaşandı?
Onlar için de zor bir dönemdi. Onlar da zaman zaman kapandılar, ziyaret saatlerini sınırlamamız gerekti, zor günlerdi doğrusu. Sahne sanatları ekibi evlerinden çalıştılar, videolar yaptılar. Ofise geldikten sonra izleyicileri olmasa bile sanatçılarla konserler gerçekleştirdiler. Müzecilik öyle bir şey değil, sanal ortamda yapaylaşıyor. Onun için onlar çok zorlandılar, bütün eğitimlerini, atölyelerini online’a taşıdılar. Bu dönemde arşiv üzerinde ciddi çalışmalar yürüttüler, yeni dosyalar çıkardılar. Onlar da ziyaretçilerini çok özlediler. İki müze de şimdi ziyarete açık, normale döndük. İnşallah bir daha da kapatmak zorunda kalmayız. 19 Mayıs 2019’da İstanbul’da açtığımız ve pandemiye rağmen 700 bin kişinin gezdiği “İstiklal” sergini İzmir’e taşıyoruz. Biliyorsunuz önümüzdeki sene, Büyük Zafer’in 100. yılı. İstiklal sergisi, Kültür Park’ın içindeki Atlas Pavyonu’nda bu sene 30 Ağustos’ta başlayıp gelecek yılın 9 Eylül’üne kadar sürecek. Büyük Zafer bağlamında konsantrasyonu İzmir olan bir bakışaçısıyla sergide içerik genişletilmesi yapıldı. Sonra da 29 Ekim’de İstanbul’da yeni bir “Kurtuluş Savaşı” sergisi açacağız. Arkadaşlarımız üzerinde çalışıyorlar. “İstiklal” sergisinin bir benzeri de Ankara’daki İktisadi Bağımsızlık Müzesi’nde halen açık, ziyaretçi kabul etmeye devam ediyor.
2001 yılında 19. yüzyıl deniz ressamlarından İvan Ayvazovski’nin 100. doğum yılı vesilesiyle gerçekleştirilen “Denizler, Düşler ve Şehirler” başlıklı sergi ile açılan Kibele Sanat Galerisi bu dönemi nasıl geçirdi, yeni sezonda neler planlıyorsunuz?
Konser salonumuzla birlikte Kibele Sanat Galerimizi ve Ankara’daki galerimizi ziyarete kapatmıştık. Bu sezon, sonbaharda bıraktığımız yerden devam ederek sergilerimizi açabilmeyi umut ediyoruz. Kibele’yi pandemi nedeniyle uygulayamadığımız programımızda olduğu gibi Beril Anılanmert sergisi açacağız. Sergisi hazır, kitabı yazıldı, tasarımı yapıldı baskıya girecek. Ankara sergimiz ise henüz belli değil.
KÜLTÜREL MİRASIMIZA DESTEKLER
Arkeoloji alanında kültürel mirasımıza destek çalışmalarınıza geçecek olursak Zeugma, Patara, Teos, Kaman Kalehöyük, Stratonikeia ve Nysa antik kentlerindeki kazılara uzun soluklu ve sürdürülebilir bir şekilde destek veriyorsunuz. Neler söylemek istersiniz?
Türkiye İş Bankası ilk olarak Zeugma kurtarma kazılarına katkı sağlamıştı. Ardından yine Zeugma’daki Muzalar Evi kazısına katkı verdik. Onun arkasından Patara geldi, sonra Teos ve Nysa kazıları programımıza dahil oldu. Bunlar hep uzun soluklu katkılar. Genellikle beş yıl diye başlıyor, ama oradaki emek ve çalışma gerektiriyorsa süreler uzayabiliyor. Ama prensipte beş yıllığına ve o arkeolojik alandaki belirli bir bilimsel çalışmayı, kazıyı desteklemek üzere gerçekleştiriyoruz bu destekleri. Geçen sene hocalar pandemi nedeniyle çok zorlandılar, ama buna rağmen çalışmalarını sürdürdüler. Teos’la Nysa’nın arkasından Stratonikeia ile devam ettik bu sene. Katkılarımız farklı arkeolojik alanlarda da sürecek…
Anadolu Ateşi, Patara’da bir dans gösterisini kentin değişik yerlerinde bizim için kayda aldı, yakında onu YouTube hesabımızda yayınlayacağız.
“Teos’ta Tragedya” başlıklı projenin “Elektra”dan sonra ikinci bölümü, antik tragedya yazarlarından Euripides’in kaleme aldığı “Medea”dan canlandırılan bölümler ile devam ediyor. Önümüzdeki günlerde de yine İş Sanat’ın YouTube kanalında ve internet sitesinden izlenebilecek “Andromake” yayına girecek.
Desteklediğimiz sanat faaliyetleri anlamında dahil olduğumuz alanları interdisipliner bir şekilde bir araya getirmekten hoşlanıyoruz. Sahne sanatları ile arkeolojiyi, müzelerle sahne sanatlarını ya da arkeolojiyi bir araya getirince keyifli işler ortaya çıkıyor. İtiraf etmeliyim, zevkli bir işimiz var bizim, bunları bir araya getirdikçe de keyfi artıyor.
MÜZE KÜRATÖRÜ GÜL İREPOĞLU
Türkiye İş Bankası’nın çok değerli resim koleksiyonuna ev sahipliği yapmak üzere müze olarak tahsis ettiğiniz Beyoğlu Şubesi tarihi binasının restorasyon çalışmaları ne aşamada? Beyoğlu ve tabii ki sanatseverler yeni bir müzeye ne zaman kavuşacak?
Restorasyon inşaatı geçen sene başlamıştı. Bir yandan da müzemizle ilgili hazırlık çalışmaları da yapılıyor. Öyle tahmin ediyorum ki bir dahaki senenin sonbaharına inşaat işleri bitecek, sonra artık müze hazırlıklarına girişeceğiz. Müzemiz için küratörümüzü seçtik, Prof. Dr. Gül İrepoğlu kurucu küratörümüz oldu. Gül Hoca çalışmaya başladı. Beyoğlu’na Türkiye İş Bankası resim koleksiyonuna ev sahipliği yapacak bir müze kazandırmanın heyecanı içindeyiz.