Metropolis antik kentinde bir gün
Gitsem de gitmesem de hep ilgi odağımda. 31 Aralık’tan birkaç gün önce harika bir yılbaşı hediyesi olarak yeniden karşıma çıktı. Sabancı Vakfı’nın davetiyle neredeyse çeyrek asırdır yakından bildiğim Metropolis’i bir kez daha gezme fırsatı buldum.
Haber Merkezi |Carl Orff’un ünlü Carmina Burana kantatı “O Fortuna” diye başlar; yani “Ey Kader!”. Neredeyse onlarca yıldır dinliyor, o Latince şiiri sözcük sözcük biliyorum. Kader işte! Onun beni yıllar önce 12-13 sene boyunca Metropolis antik kentine aralıksız sürükleyeceğini, oradaki bir evin eşiğinde 1,5 metre genişliğinde 5,5 metre uzunluğunda “Bona Fortuna” yani “İyi Şanslar” yazısı ile karşılaşacağımı nereden bilebilirdim. Belki de bu “İyi Şanslar” inanışı nedeniyle Metropolislilerin MÖ 3. yüzyıldan itibaren şansları uzun süre yaver gitmiş; anıtsal yapılar inşa etmişler zengin bir kentte yaşayan yurttaşlar olmuşlardı.
Talihin o kocaman tekerleği benim önümde ne kadar durmuştur başka bir konu, ama Metropolis gitsem de gitmesem de ilgi odağımda hep varoldu. Ve 31 Aralık’tan birkaç gün önce harika bir yılbaşı hediyesi olarak bir kez daha karşıma çıktı. Sabancı Vakfı Kurumsal İletişim Müdürü Furkan Aydıncı ile birlikte neredeyse çeyrek asırdır yakından bildiğim şehri bir kez daha gezme fırsatı buldum.
Metropolis antik kenti, İzmir'in Torbalı ilçesine bağlı Yeniköy ve Özbey mahalleleri arasında yer alıyor, yani kentin civarındaki bereketli topraklar üzerinde yaşam sürüyor. 2003 yılından bu yana Sabancı Vakfı tarafından desteklenen, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izin ve katkılarıyla devam eden kazılar, 31. yılını geride bırakmış.
Antik kentte Prof. Dr. Recep Meriç’ten sonra kazı çalışmalarını yürüten Manisa Celal Bayar Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Serdar Aybek ile uzun uzun sohbet ettim. Şehri onun anlatımıyla yıllar sonra bir kez daha gezdim. Öğrenciliğinden beri Metropolis’i kazan, 2007 yılından bu yana da kazı başkanlığını sürdüren Hoca anlatmaya şöyle başladı:
Prof. Dr. Serdar Aybek
“Metropolis anatanrıça kenti. Bir polis, yani kendi demokrasisi, kendi meclisi olan bir şehir. Hemen arkasındaki kutsal dağ Gallesion’daki (bugün Alaman Dağı) anatanrıça kültü nediyle bu adı alıyor. Metropolis öncelikle çok stratejik bir konumda bulunuyor. Kuzeyindeki Bademgediği Tepe yerleşimi ta Arzava Krallığı’ndan yani geç Hitit’ten günümüze ulaşmış. Halen de aynı ulaşım ağının kullanıldığı bir konuma sahip; kuzeyinde yer alan Smyrna (İzmir) ile güneyindeki Ephesos’un (Efes) tam ortasında. Gediz (Hermos) Vadisi’nden, Küçük Menderes (Kaystros) Vadisi’ne geçişteki kesişim noktasında. Güneyindeki Dedecik Höyük’te saptanan Geç Neolitik kültür izlerinden başlayarak günümüze kadar gelen uzun zaman diliminde neredeyse hiç kesintiye uğramadan devam ediyor. Bu nedenle de bizim için önem taşıyor.
Metropolis, bir Ionia kenti olarak tanımlanmasına karşın kendi yerel kimliğini ve yerel özelliklerini koruyan bir kent. Meselâ kıyı Ion kentlerinde gördüğümüz klasik Helen kenti özelliklerini göstermiyor. Yerel kimliğini koruyor. Kutsal alanları genellikle kayaların yontulması mimarinin birleştirilmesiyle oluşturulmuş yerel bir kimliğe sahip. Bu gibi özellikleri ile şehir, Prehistorik çağlardan günümüze kadar varlığını sürdürmeye devam etmiş. Kentin temel geçimi tarım kaynaklı. Özellikle bağcılık yapılıyor.
Son yıllarda bouletarion (meclis binası) terasında tespit edilen bir resmi karar metninde hemen güneyindeki bir limandan önemli gelirler sağladığını öğreniyoruz. Aynı metinde Metropolisli Apollonios’tan da bahsediliyor. Apollonios, Metropolis için önemli bir kişilik, kente çok önemli katkılarda bulunuyor ve buna bağlı olarak da hem MÖ 145 hem de 133 yıllarında iki defa meclis tarafından onurlandırılıyor. Bu yılın sonunda tespit ettiğimiz bir kaide, Apollonios’un bronz heykeline ait. Bu kaide, 2021’in bizler için en önemli sonuçlarından birini oluşturuyor.”