Meşher, John Craxton’ın ülkemizdeki ilk sergisine ev sahipliği yapıyor
Savaş zamanının karanlığından aydınlığa ve tek renkten parlak renklere doğru ilerleyen keyif dolu ve yaratıcı bir yaşamı anlatan serginin vitrininde ise ziyaretçileri, sanatçının kullanmayı çok sevdiği klasik motosikletlerden bir örnek karşılıyor.
Haber Merkezi |Meşher, Britanyalı ressam ve tasarımcı John Craxton’ın (1922-2009) yaşamını ve eserlerini tanıtan Türkiye’deki ilk kişisel sergisini, 23 Temmuz’a kadar ziyaretçilerle buluşturuyor. Sanatçının biyografisinin yazarı ve arkadaşı Ian Collins’in küratörlüğünü üstlendiği John Craxton: Işığın Peşinde sergisi, Craxton’ın uzun kariyerine yayılan çeşitli eserlerinden bir seçki sunuyor. Sergide anıtsal bir duvar halısı, tablolar, çizimler, baskılar, kitap tasarımları ve kişisel eşyaları da dahil olmak üzere Craxton’ın geniş yelpazedeki 200’e yakın eseri yer alıyor. Savaş zamanının karanlığından aydınlığa ve tek renkten parlak renklere doğru ilerleyen keyif dolu ve yaratıcı bir yaşamı anlatan serginin vitrininde ise ziyaretçileri, sanatçının kullanmayı çok sevdiği klasik motosikletlerden bir örnek karşılıyor.
John Craxton: Işığın Peşinde sergisinde, çeşitli koleksiyonlardan ödünç alınan eserlerin yanı sıra John Craxton Estate’ten sonra en fazla sayıda Craxton eserine sahip olan Ömer Koç Koleksiyonu’ndan 44 eser yer alıyor. Ayrıca Amerikalı fotoğrafçı Robert McCabe ile Londra doğumlu ressam Nicholas Moore’un fotoğrafları sergiyi zenginleştiriyor.
İlham kaynakları
Craxton erken dönemlerinde Picasso ve Miró’dan etkilendi. Daima en sevdiği sanatçı olan El Greco’nun Alegori (Fábula) adlı eserini ilk defa 14 yaşında yakından inceledi. Craxton’ın Yunanistan ve Türkiye gezilerinden kaynaklanan Ege kültürü ve manzarasına duyduğu sevgi, yetişkinlik dönemindeki çalışmalarını şekillendirdi. Renklerle oluşturduğu güçlü kompozisyonlar, ince ve son derece kişisel bir sembolizmin yanı sıra güneşin altındaki duyusal bir yaşamı da yansıtıyor. Mitoloji ve arkeoloji, özellikle de Bizans mozaikleri, Türk halıları ve Osmanlı mimarisi Craxton’ın çalışmalarına etki etmiş önemli unsurlardı.
Craxton yaklaşık elli yıl boyunca en iyi eserlerinin çoğunu, memleketi olarak benimsediği Girit’in Hanya şehrindeki Osmanlı mirası stüdyosunda yarattı. Ünlü dostları da olmasına rağmen denizciler, çoban aileler, taverna ve kafelerdeki arkadaşları gibi sıradan insanları resmetmeyi tercih etti.
Arkadyalı
John Craxton’ın yaratıcılıkta mutlak özgürlük ısrarı, onu ulusal ya da siyasi kimliklerin ötesine taşıdı. En geniş ve en derin anlamdaki bir hümanizmi kapsayan sanatı herkese seslendi.
Yıllar içindeki İstanbul ziyaretlerinden Ayasofya mozaikleri ve yerel halkla sıcak karşılaşmaları resimlerinin ruhuna yansıdı. Troya’dan Efes’e kadar Türkiye’nin Ege kıyıları boyunca seyahat eden Craxton’ın tutkulu olduğu konular antik yerleşim yerlerinden geleneksel mutfağa kadar uzanıyordu. Arkadya, sanatçının bu Ege cennetini tanımlamak için alışkanlıkla kullandığı bir kelimeydi, kendisini gururla “Arkadyalı” olarak görüyordu. Craxton keyfin resmini yaptı, keyfi yaşadı.