40 yıldır kemanıyla ses veriyor…
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ilk kadın Birinci Konsertmeister’i (başkemancısı) Jülide Yalçın anlattı…
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ilk kadın Birinci Konsertmeister’i (başkemancısı) Jülide Yalçın halen Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuarı ve Başkent Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda misafir öğretim elemanı. Bu ay içinde davet edildiği Çin, Japonya, Kore, Tayvan, Hong Kong konserlerini Corona virüsü sebebiyle iptal etmek zorunda kalmış. Yalçın, alanında birçok ödül sahibi. Bunlar arasında 1988’te Lyon kentinde yapılan keman yarışmasında birincilik, 1993’te Amerikan akademik çevrelerinde saygınlığı kabul edilen ve her yıl, olağanüstü öğrenci liderlerine verilen Who’s Who ve 1994 yılında Amerika’da katılmış olduğu Shoreline Oda Müziği Yarışması’nda, keman-piyano ikilisi olarak almış oldukları “onur ödülü” de bulunuyor.
Bir İstanbul’a gelişinde kendisiyle görüşme fırsatı bulduğum sanatçı, “En büyük ödül ise konserlerimden sonra müzik otoritelerinden okuluma gönderilen ve sonradan mezun olurken dosyamda tesadüfen gördüğüm konser yorumlarıydı” diyor. Bunları kaleme alanlar arasında New England Konservatuarı Viyolonsel, Oda Müziği Fakültesi ve Hartford Üniversitesi Viyolonsel Profesörü David Wells, New England Konservatuarı Viyola, Oda Müziği Fakültesi’nden Eugene Lehner, viyolonsel sanatçısı Yellow Barn Festivali kurucusu Leopold Teraspulsky de bulunuyor.
Jülide Yalçın, aldığı burslar sayesinde birçok ünlü isimle çalışma fırsatı bulmuş. Şöyle anlatıyor:
“Almanya’da okumak için kazandığım D.A.A.D bursu, Amerika’dan almış olduğum Fulbright Bursu ve Longy School of Music’ten almış olduğum burslar sayesinde 20. yüzyılın dehaları ile çalıştım: Yo-Yo Ma, Itzhak Perlman, Louis Krasner (ünlü besteci Alban Berg’in keman konçertosunu ithaf ettiği kişi), Eugene Lehner, Gilbert Kalish, Isaac Stern bunlar arasında.”
Anılar tünelinden…
Yalçın, Perlman’la ilgili bir anısından söz ederek şunları söylüyor:
“Itzhak Perlman’ın resitaline gitmiştim, yanımda New York gazetesi muhabiri oturuyor, konserle ilgili sürekli fikrimi soruyordu. Gazetede yayınlanan haberde Perlman, ‘Türk kemancı Jülide’nin muhabirin yanında olması büyük bir şanstı’ demişti. ‘Türk kemancı’ vurgusu beni çok onurlandırmıştı.
Benim için tarihi önemi olan bir başka anı, 20. yüzyılın büyük keman üstadı Carl Flesch’in öğrencisi hocam Prof. Eric Rosenblith ile çalışmaktı. Bana ‘meslektaşım’ diye hitap ederdi, büyük onurdu benim için. Stradivarius kemanını çalışmam için verirdi, ama en önemlisi Carl Flesch tekniğini yıllarca ikinci kuşaktan almış olmam. Tonum ve rengim değişti, âdeta kemanı yeniden keşfettim.
Beni duygulandıran bir başka anımsa 1996 yılında dönemin Başbakanı, Bakanları ve Kuvvet Komutanlarının olduğu özel bir gecede ABD Genel Kurmay Başkanı’na bir konser vermemden sonra yaşananlar. Kuvvet komutanlarımız Washington’da görüşmeye gittiklerinde Amerikalı komutan konuşmasına başlarken konserimi hatırlatıp ‘mükemmel keman çalan bir sanatçının ülkesinin komutanlarıyla beraberiz’ dediği sonradan bana aktarılınca ülkem adına duyduğum gururdan ağlamıştım.
Cumhuriyetin 75. Yıl Konserleri kapsamında dünyanın önemli konser salonlarında Türkiye Cumhuriyeti adına ülkemi temsilen verdiğim 40 konserde aldığım her bir övgü de ayrı birer anıdır.”
Sanatçı ve festivaller
“Sizi en son Afyon Müzik Festivali’nde dinlemiştim” diyor ve festivaller konusunda yorumlarını almak istiyorum”
“Benim için Festivallerin iki kriteri vardır. Birincisi toplumsal boyutu olacak; ikincisi, iyi müzisyenlerin katıldığı bir etkinlik olması gerekiyor. Örneğin Afyon Klasik Müzik Festivali, benim için toplumsal değeri olan özel bir festivaldi. Orada olmak ve festivale katkıda bulunmak beni çok gururlandırdı; Anadolu’nun aydınlık yüzüydü.
Amerika’daki Tanglewood Müzik Festivali’nden misafir sanatçı olarak davet aldım ve ünlü şefler, solistlerle çalışma imkânım oldu. Steven İsserlis’in solist olduğu Carnegie Hall’de konserler verdim. Besteci György Ligeti’nin huzurunda bestelerini icra ettim, kendisinden büyük
Suzuki metodu
Öğrenmek istediklerimin arasında kurucusu olduğunuz Suzuki keman eğitim metodu ve derneği var, biraz anlatır mısınız?
“Profesyonel eğitim almış bir müzisyen olarak her zaman eğitim vermeye ilgi duydum; daha çok da üniversite seviyesindeki öğrencilere odaklanan bir eğitim. 2005 yılında Kanada’da Kingston, Ontario’da Shinichi Suzuki’nin eğitim yöntemleri ile ilgili bir konferans/ Festival/ workshop’a katıldım. Bu konferans tam zamanında önüme çıkmıştı. Buradaki deneyimim, basitçe ifade edecek olursak, yaşamımı değiştirecek türdendi. Türkiye’ye döndüğümde bu heyecan önce bir Suzuki keman stüdyosu açmaya, 2008 yılında da Suzuki Müzik Eğitim Derneği’ni kurmaya sevk etti.
Shinichi Suzuki’nin hayatı ve felsefesini anlatan Nurtured by Love (Sevgiyle Eğitmek) kitabının Türkçeye çevirisini yaptım, Keman Metodları da Türkçe olarak basıldı. Dernek her yıl Eğitmen Eğitimi Sertifika programları düzenliyor, bu sertifikalar Avrupa onaylı olduğu için dünyanın her yerinde geçerliliği var. Bugüne kadar 35 eğitimci yetişti ve yetişmeye devam ediyor.”
CSO’da bulunmak…
Son olarak “Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasında ilk kadın konsertmeister olmak nasıl bir duygu?” desem, sözcüklere nasıl dökersiniz?
“Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, Avrupa’nın en eski orkestralarından birisidir. 1826 yılından beri vardır ve Türkiye’nin medarı iftiharıdır. 1990 yılında girmiş olduğum ve benim için çok kutsal bir önemi olan bu orkestranın - kutsal diyorum, çünkü babam Metin Yalçın bu orkestranın trombon grup şefiydi – orkestranın koridorlarında geçti çocukluğum. - 1995 yılında Amerika’da okurken sınavımdan bir gün önce konuşmuştuk babamla bana ‘okulunu tamamla gel, vatanına hizmet ver, burada öğrenciler yetiştir’ demişti. Ertesi gün meğer sınavımın olduğu saatlerde hayatını kaybetmiş. Babacığımın bu vasiyeti, Şikago Senfoni, New York Senfoni’den aldığım davetleri geri çevirip Türkiye’ye dönmemin en büyük sebebidir. Vatan sevgisi ağır basmıştı.
CSO’da bulunmak benim için de büyük bir onur kaynağıdır. Böyle bir orkestranın konsertmeister’i olmak gururdur.”