Mahfi Hoca da isyan etti
Ekonomist Mahfi Eğilmez, Fenerbahçe'nin, Nordsjaelland’a 6-1 kaybettiği maç sonrası 'Fenerbahçe'ye açık mektup' başlığıyla kaleme aldığı yazıda, hem kulüp yönetimine hem de teknik heyete seslendi.
Haber Merkezi |Ekenomist Mahfi Eğilmez, bloğundaki yazısında bu kez, Türkiye ekonomisini değil, Fenerbahçe'nin Nordsjaelland’a 6-1 kaybettiği maçı analiz etti.
Koyu bir sarı-lacivert taraftarı olan Eğilmez, İsmail Kartal'ın görevde kalması gerektiğine dikkat çeken yazısında, Fenerbahçe'nin 10 oyuncuyla hücuma çıkmasını eleştirdi.
Fenerbahçe'nin sakat oyuncularının iyileşmemesini de sorgulayan Mahfi Eğilmez, yazısında şunları söyledi:
"Fenerbahçe'ye Açık Mektup
Fenerbahçe Yönetim Kuruluna ve Futbol Takımı Teknik Heyetine;
Çoğumuzun adını Fenerbahçe ile aynı gruba düştüğünde duyduğumuz sıradan bir takım olan Nordsjaelland’a 6–1 yenilerek tarihinin en ağır yenilgilerinden birisini alan Fenerbahçe’nin bu duruma düşme nedenini kaç kişi tam olarak görüyor bilmiyorum. Konuşulanları izleyip de çoğu kişinin sistemden ziyade oyuncuların form durumu, sakatların sorunları, hava koşulları gibi konulara ağırlık verdiğini görünce bu mektubu yazmaya karar verdim.
Aslında Fenerbahçe’nin sorunu bana göre çok açık: Fenerbahçe 10 kişiyle hücum edecek bir takım değil. Bir başka ifadeyle total futbol denilen on kişiyle hücum edip on kişiyle savunma yapabilme yeteneğine sahip oyuncuları yok. Total futbol oynayabilmek için çok süratli oyunculara ihtiyaç vardır. Oysa Fenerbahçe’nin oyuncuları bir iki oyuncu dışında bu tarz futbol oynayabilecek süratli oyuncular değil. On kişiyle hücuma çıkıldığı zaman rakip oyunculardan birisi topu alıp Fenerbahçe savunmasının arkasına attığında iki süratli rakip oyuncu fırlayıp gelince bizim savunmacılar geride kalıyor ve arkalarından koşarak bu oyunculara yetişmeye çalışıyorlar, yetişemeyince de adamlar rahat rahat golü atıyor.
Fenerbahçe’nin bir iki maçını izleyen rakip takım teknik direktörleri bunu görüyor ve kurguyu buna yapıyor: Geriye çekiliyorlar ve Fenerbahçe’yi üstlerine çekiyorlar iki süratli oyuncuyu orta sahada bekletiyorlar. Top rakip savunma oyuncularında birisine geçtiğinde bu oyuncu topu hemen orta sahada bekleyen oyunculara atıyor, onlar da hızla kaleye iniyor. Bizim savunmacılar adamları arkalarından kovalıyor ve yeterince süratli olmadıkları için de yetişip engel olamıyorlar. Bu tür atakların çoğu gol oluyor. Anadolu takımları mesela Fenerbahçe’yi çözeli üç dört hafta oldu. Savunmaya çekiliyorlar, Fenerbahçe çok kişiyle hücuma geliyor, bir süre sonra bakıyorlar ki karşı takımdan atak yok savunma güvenliğini tamamen bırakıp hep beraber yükleniyorlar. Derken rakip ilerideki hızlı adamlarına bir top atıyor golü buluyor. Fenerbahçe’nin son haftalarda ilk atakta göl yemesinin nedeni olan bu durum yeni bir şey değil. Jesus döneminde de öncesinde de durum böyleydi. Son yıllarda Fenerbahçe’ye gelen teknik direktörler inatla bu tarzı denediler ve başlarda başarılı görünseler de sonrasında başarısız oldular. Çünkü yukarıda değindiğim gibi rakipler bu tarzı çözünce ona göre önlem alıyorlar.
Bu yılın ilk döneminde Fenerbahçe çok az gol yiyordu. Bunun nedeni Becao ve Djiku’nun kendi yarı sahalarını terk etmemesiydi. Öyle olunca rakip oyuncuların ataklarını göğüs göğüse karşılamak imkânı buluyor ve çoğu atağı kaleye ulaşamadan engelleyebiliyorlardı. Bu iki oyuncu sakatlandıktan sonra yerlerine gelenler gol atma sevdasına kapılıp ileri gidince son maçlara kadar pek gol yemeyen Fenerbahçe gol yemeye başladı. Nordsjaelland maçı bu düşüşün dip noktası oldu.
Her dipten dönüşün bir tek yolu vardır: Başkalarına, dış güçlere fatura çıkarmayı bırakıp kendi hatamızı, yanlışımızı kabul etmek. Saha yapay çimdi, hava çok soğuktu, hakem bizi sevmedi gibi bahaneleri bırakıp sistemi ilk başlanan şekle döndürmeye çalışmak lazım.
Birinci mesele bu: Ben bunu bir futbol izleyicisi olarak görebiliyorsam siz de işin içindeki yöneticiler ve teknik kadro olarak görün lütfen.
İkinci mesele, Fenerbahçe’deki sakatlıkların iyileşmesinin niçin bu kadar uzun süre aldığı sorusu. Rakip takımlara bakıyorum sakatlıklar bir iki haftada geçerken bizde sakatlanan oyuncu 2–3 ay kayboluyor. Becao, Djiku ve Fred’in sakatlığı takımı adeta ikinci sınıf bir takım konumuna indirdi. Bu üçünün yeri doldurulamadığı gibi mesela Fred’le beraber oynarken çok üst düzeyde görünen İsmail, Fred oynamayınca bir alt düzeye indi. Tabii bu sağlık meselesi benim anladığım ve üzerine yorum yapabileceğim bir konu değil. Fakat Fenerbahçe’deki sakat oyuncu sayısına ve sakatlık sürelerine bakınca bu sakatlıkların neden oluştuğunu ve niye bu kadar uzun sürdüğünü merak ediyorum. Bence yönetim de bunu merak edip nedenlerini araştırmalı.
Dün akşamki farklı yenilgiden sonra Fenerbahçe taraftarı İsmail Kartal’ın görevden alınmasını istemeye başladı. Ben aynı kanıda değilim. İki nedenim var: (1) Fenerbahçe Jesus döneminde de Pereira döneminde de aynı futbolu oynamaya çalışıyor ve aynı savunma hatalarıyla yeniliyordu. Yönetim bu sıkıntıları teknik direktör değiştirerek çözmeye çalıştı, çözemedi. Eğer gelen teknik direktör de takımı aynı sistemle oynatacaksa hiçbir şey değişmez birkaç hafta sonra taraftar onu da yollamak ister. Burada yapılacak şey Kartal’la konuşup bu takımın total futbol oynayamayacağı ve o nedenle savunmayı sağlam tutması gerektiğine ikna edilmesidir. Bu sağlamlık geride 4 kişi olmasıyla sağlanamaz. Bunu sağlamanın tek yolu ailece hücuma çıkmak yerine geride iki adam bırakarak hücuma çıkmaktır. Yani Becao ve Djiku’nun yaptığı işin sistemleştirilmesidir.
Özetle diyeceğim odur ki Fenerbahçe, başkalarına hata bulmaya çalışmayı bırakır da bu benim dediklerimi araştırır ve ceza sahasının hemen önünde iki savunma oyuncusu bekleterek oynarsa ligin ilk haftalarındaki başarıyı yakalama şansı olabilir. Aksi takdirde taraftar üzülmeye devam eder. Saygılarımla"