Tekasya, meyve sebzede kalıntıya karşı savaş açtı
Tekasya, ihraç pazarlarında ilaç kalıntısı nedeniyle yaşanan sorunlardan sonra ürün tedarikinde bir dizi önlemi devreye soktu. Çiftçi eğitimleri başta olmak üzere birçok koldan soruna eğilen şirket, son olarak kendi analiz sistemini oluşturdu. Kalıntı ve ilaç yönünden ‘temiz’ olmayan hiçbir ürünü depolarına sokmuyor.
Selçuk Altun |Selçuk ALTUN
HATAY - Yaş meyve sebze ihracatının lider şirketlerinden Tekasya, ihraç ürünlerinde kalıntı sorunuyla mücadeleyi yeni bir boyuta taşıdı. 12 bin üretici ile çalışan, eğitimler vererek çiftçiyi planlı üretime tabi tutan, Global G.A.P. belgesini yaygınlaştırmaya çalışan şirket, son olarak da ürünleri işletmesine sokmadan önce analiz ettirmeye başladı. Bu uygulamanın Tekasya’ya haftalık maliyeti 100 bin TL’nin üzerine çıktı.
Antakya merkezli faaliyetlerini sürdüren Tekasya, 40 yıllık geçmişi bulunan köklü bir firma. Akdeniz Yaş Sebze Meyve İhracatçıları Birliği (AKİB) üyesi olan şirket, Suudi Arabistan pazarında yaşanan sorunlar nedeniyle 2020’de ikinciliğe gerilese de, son 10 yılın sektörde ihracat lideri. Avrupa’dan Uzak Doğu’ya kadar 30’dan fazla ülkeye yıllık 110 bin ton yaş sebze meyve gönderiyor. Paketleme tesisinin de içerisinde yer aldığı şirketin genel merkezinde görüştüğümüz Tekasya Yönetim Kurulu Üyesi Okan Eryılmaz, meyve sebzede bilinçsiz kullanılan ilaçlar nedeniyle yaşanan kalıntı sorununa dikkat çekti. Temiz gıdanın sağlık ve gelecek nesiller için önemine değinen Eryılmaz, Türk ürünlerinin Avrupa’da marketlere girmesinin artık çok zorlaştığını söyledi.
Türk menşeli ürünlerin birinci sınıf kalitede olmasına karşın ilaç kalıntısı sorunu nedeniyle hak ettiği değeri bulmadığını dile getiren Eryılmaz, “Avrupa’daki market zincirleri otokontrol sistemi kurmuş, raftan numune alıp, laboratuvara gönderiyorlar. Sonucunun kötü çıkması durumunda öncelikle kendi ülkesindeki tarım bakanlığına, oradaki bakanlık da bizim bakanlığa bildiriyor. Bu bildirimden sonra Türkiye’deki üretici ve ihracatçıya cezai işlem yapılıyor. Bu nedenle, buradaki üreticilerimizin baştan savma ilaç kullanımını unutması gerekiyor” dedi. Öte yandan, Avrupa Birliği Komisyonu’nun kurmuş olduğu RASFF (Rapid Alert System for Food and Feed), ‘Gıda ve Yem için Hızlı Alarm Sistemi’ne değinen Eryılmaz, bu sistemle AB’nin sınırları içerisinde sağlıksız bir ürünün dolaşımını imkansız hale getirdiğini kaydetti.
Avrupa'da sıkı denetim yapılıyor
Avrupa’ya kara yolu ile gönderilen ürünlerden bazılarının Bulgaristan gümrüğünde analize tabi tutulduğunu aktaran Eryılmaz, “Kalıntı çıkarsa ya geri gönderiyorlar ya da orada imha ediyorlar. Orada imha edilirse ücretini de size ödettiriyorlar” diye konuştu. Avrupa’da sıkı bir takip sistemi kurulduğunun altını çizen Eryılmaz, kalıntı sorununun önüne geçmek için büyük bir mücadele içerisinde olduklarını belirterek şöyle devam etti: “Sayısı 12 bini geçen çiftçilerimize eğitimler vermeye başladık. Planlı üretime yönlendiriyoruz. Ayrıca, uluslararası alanda sürdürülebilir izlenebilirlik programlarınızı yerine getirdiğiniz anlamına gelen Global G.A.P. belgesini olabildiğince yaygınlaştırmaya çalışıyoruz.”
“Global G.A.P. zorunluluğu getirilsin”
Analize ettikleri ürünlerden kalıntı çıkması halinde bunu almadıklarını aktaran Tekasya Genel Müdürü Okan Eryılmaz, şöyle devam etti: “Temiz gıda için bizim tek başına çabamız yeterli değil, destek istiyoruz. Mesela, İstanbul sebze haline giren her arabadan numune alınsın. Bak o zaman nasıl kalıntısız üretim yapılıyor. Evet biraz maliyet artacak ama en azından sağlığımız bozulmayacak, pazar kayıpları yaşamayacağız. Kalıntı sorununu sadece ihracatımız için değil, halk sağlığı ve gelecek nesiller için çözmeliyiz. Bana göre, Türkiye için de Global G.A.P. belgesi zorunlu kılınmalı.” Marketlerin ve üreticilerin daha fazla denetlenmesi gerektiğini vurgulayan Eryılmaz, “Avrupalı bir market bile kendi tüketicisi için koruma sağlarken, biz hiçbir önlem almıyoruz. Artık bizim de Avrupalı gibi otokontrol sistemini başlatmamız gerekiyor. Türkiye’de zincir marketlerin de Avrupalı gibi, rafından numune alıp analiz ettirerek bir otokontrol sistemi geliştirilmesi lazım. Ayrıca Tarım Bakanlığı kamu spotu ile üreticilerimize yönelik eğitici yayınlar yapmalı” diye konuştu. Ayrıca zirai ilaç satanların bütün üreticilere, bütün ekim alanlarına aynı ilacı vermemesi gerektiğini kaydeden Eryılmaz, “İhtiyaç duyulması halinde ilaç kullanmalı. Ancak böyle olmuyor, herkese fotokopi yapmış gibi aynı zirai ilacı veriyorlar. Halbuki yapılması gereken, ürünün yetiştiği alana gidilip, orada neye ihtiyaç varsa, onun verilmesi. Bu şekilde hiçbir sorunu olmayan ürünlere bile zirai ilaç verildiğini görüyoruz” diye konuştu.