“Çevre dostu sporun önemi artıyor”
Doğayla uyumlu bir spor dalı olan yelken, rüzgârın gücünü kullanarak çevreye zarar vermeden sürdürülebilir bir spor deneyimi olarak ön plana çıkıyor. Bosphorus Cup etkinliği ise denizlerin korunmasına yönelik farkındalık yaratırken, İstanbul’un marka değerini uluslararası arenada güçlendirmeyi hedefliyor.
Merve Yedekçi |Merve YEDEKÇİ / İSTANBUL
Yelken sporu, doğayla tam bir uyum içinde gerçekleştirilmesi ve çevresel sorumluluğu ön planda tutması nedeniyle sürdürülebilirlik ilkelerine uygun bir spor dalı olarak bilinir. Hem sporculara hem de izleyicilere çevre bilinci aşılayan bu spor, denizlerin korunması ve farkındalığın artırılmasında önemli bir rol üstleniyor. Sporcular, doğanın güçlerine karşı değil, onlarla birlikte hareket ederek doğayla bütünleşiyor. Ayrıca yelken, çevre bilincine yönelik farkındalık yaratırken, yerel ve uluslararası yarışlarla da turizme katkı da sağlıyor.
Her yıl İstanbul Boğazı’nda düzenlenen Bosphorus Cup ise, bu yıl 19-22 Eylül tarihleri arasında ‘Rüzgârın Tiyatrosu’ teması ile gerçekleşecek. Bu prestijli yarış, şehrin kültürel ve doğal güzelliklerini dünyaya tanıtırken, sürdürülebilirlik vurgusuyla spor organizasyonlarına ilham olmayı amaçlıyor. Yarış öncesi bir araya geldiğimiz Bosphorus Cup kurucusu Orhan Gorbon ile İstanbul'un marka yolculuğundaki yelken rüzgârlarını konuştuk. Gorban; “Doğaya saygı ve sanatın birleştiği eşsiz bir deneyim yaşıyoruz. Bu spor doğanın sunduğu enerji ile işbirliği yaparak, fiziksel beceri kazandırmakla kalmayıp, aynı zamanda doğanın ritmine saygı duymayı öğretiyor” diyor.
İstanbul rüzgarı, küresel sahneye taşınıyor
“Sporun küreselleşmesi, ülkeler ve şehirler için sadece sportif başarı anlamına gelmiyor; aynı zamanda bu yerlerin uluslararası arenada tanınmasına, turizmin artmasına ve ekonomik kalkınmanın hızlanmasına katkı sağlıyor. Biz de Bosphorus Cup olarak, İstanbul'un küresel arenadaki yerini güçlendirmek ve şehrin marka bilinirliğini artırmak için önemli bir rol üstleniyoruz. 23 yılı geride bırakmanın getirdiği deneyim ile sadece bir yelken yarışı olmanın ötesine geçerek, İstanbul’un kültürel, tarihi ve doğal güzelliklerini dünyaya tanıtan bir platform haline geldik. Yarışın İstanbul Boğazı’nda düzenlenmesi, şehrin benzersiz coğrafi konumunu ve denizcilik kültürünü ön plana çıkarıyor. Geçen yıl yaklaşık 80 tekneyle gerçekleşen yarış, bu yıl 100’e yakın teknenin katılımıyla düzenlenecek. Bu da, yerel ekonomi için önemli bir canlanma yaratıyor. Aynı zamanda, uluslararası yelken camiasında İstanbul'un önemli bir destinasyon olarak tanınmasına katkı sağlıyoruz. Bu sebeple, bu yıl özellikle seçtiğimiz tema’dan da anlaşıldığı üzere İstanbul’un eşsiz doğasını vurgulamak istedik. Rüzgârın başrolünde, yelkencilerin rehberinde boğazı bir sahneye dönüştürerek, izleyicileri, İstanbul Rüzgârlar Tiyatrosu’nda buluşturacağız. Ayrıca, eş zamanlı hayata geçireceğimiz Bosphorus Cup Art + Architecture platformunu da duyurmak isterim. Bu oluşum ile yalnızca yelken yarışları sırasında değil, yıl boyunca düzenlenecek çeşitli etkinliklerle sanatseverleri ve mimariye ilgi duyanları bir araya getireceğiz.”
Yenilenebilir enerjiyle sürdürülebilir yolculuk
“Spor ve çevre bilinci birbirine bağlanan kavramlar. Bosphorus Cup, çevreye zarar vermeden yapılmasıyla aslında bir bakıma doğaya saygı niteliğinde bir etkinlik. Yelken, ilk icat olunan günden itibaren dünyanın en çevreci sporlarından biri. Tamamen yenilenebilir bir enerji kaynağı olan rüzgârla hareket eden ve doğrudan fosil yakıt kullanımı gerektirmeyen yelken, sürdürülebilir spor deneyiminin en güzel örneklerinden biri. Aynı zamanda karbon ayak izi oluşturmaması da bu branşın sürdürülebilir geleceğin çevreci spor dalı şampiyonu olacağının kanıtı. Kısaca bizimkisi tamamen yenilenebilir enerji kaynağıyla doğaya zarar vermeden ilerleyen bir yolculuk. Çevreye duyarlılık, büyük spor etkinliklerinde her geçen yıl daha fazla önem kazanıyor. Çevresel duyarlılığın sadece bir organizasyonun değil, tüm spor dünyasının hedefi haline gelmesi gerekli. Bu bağlamda sporun birleştirici gücüne inanıyor ve bu güçle tüm spor organizasyonlarına ilham olmayı umuyoruz.”
Sporun kültürel kimlik ile bütünleşmesi
“Lüks artık sadece kalite ve estetikle sınırlı değil, aynı zamanda sürdürülebilirlik ve doğaya saygıyı da içeren bir anlayış olarak kabul ediliyor. Doğaya saygılı bir şekilde tasarlanan ve üretilen ürünler hem bireysel hem de kurumsal düzeyde daha sürdürülebilir bir yaşam tarzına teşvik ediyor. Bosphorus Cup gibi organizasyonlarda da bu dengeyi sağlamak için çaba gösteriyoruz. Rüzgâr gücü ile yarışların gerçekleşmesine rağmen etkinliğin her aşamasında da çevreye olan etkimizi en aza indiriyoruz. Aynı zamanda denizlerin temiz kalması ve deniz yaşamının korunması adına da farkındalık yaratıyoruz. Etkinliklerde kullanılan her detayın hem estetik hem de çevre dostu olmasına özen gösteriyoruz. Yeniden kullanılabilir, geri dönüştürülebilir ve doğal malzemelerle yapılan dekorasyonlar, katılımcılara sunulan yüksek kaliteli ama çevreye zarar vermeyen ürünler, bu yaklaşımın somut örnekleri arasında yer alıyor. Bu, sadece bir spor etkinliği düzenlemekten öte, daha geniş bir çevresel ve kültürel kimliğin parçası olma sorumluluğunu da beraberinde getiriyor.”
Yelken, sanat ve mimariyi buluşturan platform
Ayrıca organizasyon, yelken yarışlarına ek olarak, çeşitli sanatsal ve kültürel etkinliklerin düzenleneceği Bosphorus Cup Art + Architecture girişimini de hayata geçiriyor. Bu platform yalnızca yelken yarışları sırasında değil, yıl boyunca sanatseverleri Rüzgârlar Tiyatrosu temasıyla bir araya getirecek.
İstanbul'un rüzgârları sanatla birleşiyor
Bu yılki tema olan Rüzgârlar Tiyatrosu, RemDans Proje Topluluğu ve Başak Özdoğan’ın yönetimindeki tasarım ekibinin işbirliğiyle sahneye taşındı. Performans kapsamında, İstanbul’un meşhur rüzgârları Lodos, Poyraz, Samyeli, Karayel, Yıldız, Gündoğusu ve Günbatısı’ndan esinlenerek her biri için özel olarak tasarlanmış kostümler çağdaş bir yorumla ele alındı. Her kostüm ve ona eşlik eden performans, rüzgârların doğasını hem görsel hem de duygusal boyutta betimleyerek sahne performansı gerçekleştirecek. Dünyanın dört bir yanından gelen denizciler, rüzgârların kentle ve denizle olan ilişkisini yeniden yorumlayacak ve İstanbul’un mitolojik ve kültürel anlamları yeniden tanışacak. Bu çağdaş yorumun her yıl farklılaşarak devam etmesi planlanıyor. Bosphorus Cup bu küratöryel yaklaşım ile sadece bir yarış değil, kültürel bir buluşma noktası olmayı hedefliyor.