Türk tekstili AB fon havuzuna dalacak!

Az sayıda proje ürettiği için AB destek fonlarından fazla yararlanamayan Türkiye'yi harekete geçirecek ilk adım tekstil sektöründen geldi. İTHİB, bu fonlardan daha etkin yararlanmak isteyen firmalara yardımcı olmak için "Ar-Ge ve İnovasyon Kapasiye Geliştirme Programı" başlattı.

İmam Güneş |

İmam GÜNEŞ

Türk firmaları AB fonlarından yeteri kadar yararlanmıyor. Her ülke gibi fon havuzuna para yatıran Türkiye, az sayıda proje sunduğu için daha az destek alıyor. Bu konuda ilk harekete geçen kurum İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği (İTHİB) oldu. Birlik, tekstil sektöründeki firmaların bu fonlardan etkin yararlanmasını hedefl iyor. Bu kapsamda ilk defa bir hibe programı başlatan İTHİB; “Ar-Ge ve İnovasyon Kapasite Geliştirme Programı”- nı hayata geçirdi.

Ar-Ge harcaması gider değil bir yatırım olarak görülmeli

İTHİB Başkanı Ahmet Öksüz, projenin ayrıntılarını ve sektördeki son gelişmeleri DÜNYA’ya değerlendirdi. Birliğin en güncel faaliyetlerinden birinin Ar-Ge ve İnovasyon Kapasite Geliştirme Programı olduğunu belirten Öksüz, proje hakkında şu bilgileri paylaşıyor:

“Buradaki amacımız Avrupa Birliği fonlarından daha etkin yararlanmak. Projemizi, iki kategori altında topladık. Birinci kategori; Ar-Ge, inovasyon kapasitesini artırmak, Ar-Ge çalışmalarına yeni başlayan firmalara yardımcı olmak. Ar-Ge merkezi olmayı bazı firmalar gider olarak görüyorlar. Ancak şöyle de bir gerçek var; Ar-Ge merkezi olmayan firmalarda ortalama birim ihraç fiyatı 4,3 dolar iken Ar-Ge merkezi olan firmalardaki ise 7 dolar. Katma değer görünür halde. İkincisi ise bu fonlara henüz erişmemiş veya bilmeyen firmalarımızın erişimlerine yardımcı olmak."

Firmalarımızın bu konuda daha etkin olması lazım

Avrupa Birliği Başkanlığı Genel Müdürlüğü ile yakın zamanda bir toplantı yaptıklarını bildiren Öksüz şöyle devam etti:

"Türkiye bu havuz fonlarına para yatırıyor. Bugüne kadar hep daha fazla vermişiz. Destek almamız gerekirken hep tersi olmuş. Yeni yeni başa baş gelmiş durumdayız. Firmalarımızın bu konularda biraz daha etkin olması lazım. Bu fonlar 2021 ile 2027 arası için 95,5 milyar Euro değerinde. O yüzden bu fonları lehimize kullanabilmeliyiz.

İhracatta katma değeri artırmanın en önemli noktasının markalaşmaktan geçtiğine dikkat çeken Öksüz, şunları söylüyor:

Sadece birim fiyata değil kâra da bakılması gerekir

“Katma değerli ihracat diyoruz ancak sadece birim fiyatına değil kâra da bakmamız gerekiyor. Markalı ihracat yapıldığı zaman, ihraç edilen ürün markanın değeriyle beraber ortalamanın üzerinde satılıyor. Diğer durumda ise fason üretim yapılıyor. Bizim ara ürünümüz tekstil, nihai ürünümüz ise konfeksiyon. İyi bir marka olmanın arkasında kaliteli bir ürün yatıyor, bunun da tedarikçisi biziz. Bu anlamda baktığımız zaman bizde de markalaşma var. Markalaşma dediğimiz zaman sadece etiket diye düşünmemeliyiz. Bunun en güzel örneklerinden biri İtalya’dır. İtalyan kumaşlarının neredeyse hepsi birer marka. Etiketin üzerinde kumaşı üreten firmanın adı yazar. Hammaddede de markalaşmak mümkün. Türkiye tekstil sektöründe bir marka. Havlu sektörüne baktığımızda dünyada iyi bir noktadayız. Ülke imajımız deride, tekstilde, denimde iyi durumda.”

“Japonya ile dış ticareti geliştirmek sadece tekstilin değil Türkiye’nin hedefi olmalı”

İhracatta belirledikleri hedefl ere ilerlemeye devam ettiklerini vurgulayan Ahmet Öksüz, şunları söyledi:

“Tekstilde yılbaşından 17 Ağustos tarihine kadarki dönem itibariyle 7,6 milyar dolara ulaştık. Bu yıl 12 milyar doları aşacağız gibi görünüyor. 2020 yılının aynı dönemine göre artış oranı yüzde 43 civarında. 2019 yılına göre kıyasladığımızda ise artış oranı yüzde 23. İhracatımızı güçlendirmek ve çeşitlendirme istiyoruz. Yeni pazarlar çok önemli. Biz ABD pazarını da en büyük hedef pazar olarak görüyoruz. Çünkü dünyanın en büyük ithalatçısı ve daha fazla pay alabiliriz. Japonya’ya daha çok ihracat yapmak için çok emek verdik. Ancak o kadar zor ki, bazı pazarlarda oturmuş düzenden sonra girmek çok kolay olmuyor. Ama vazgeçmiyoruz. Japonya ile dış ticareti geliştirmek tekstilin değil Türkiye’nin hedefi olmalı. Bu noktada iki ülkenin STA imzalaması önem arz ediyor.”
Türkiye , yeşil üretime hızla ayak uydurabilecek kapasitede

Ülke olarak yeşil üretim konusunda geride olmadığımızı belirten Öksüz, müşterilerin bu konuya önem verdiğini kaydediyor. Müşterilerden yeşil üretim konusunda ciddi bir istek bulunduğunu dile getiren Öksüz, bu nedenle üretimin bu çerçevede yapıldığını, yapmayan firmaların ise oyun dışında kalacağını söylüyor. “Dünyanın gerisinde değiliz ve avantajlı bir pozisyondayız” diyen Ahmet Öksüz, şöyle devam ediyor:

“Firmalarımızın bu yönde yatırımları ve hazırlıkları mevcut. Bizim görevimiz onları bilgilendirmek, konuya dikkat çekmek. Müşterilerin bu sürece uymayan firmalardan ürün almaması zaten en büyük yaptırım olacak. Türkiye yeşil üretim sürecine hızlı ayak uydurabilir. Bu konunun üç ana başlığı var; geri dönüşüm, yenilebilir enerji ve su tüketimi. Yenilenebilir enerjide payımız çok arttı. Su tüketimi ile ilgili bilinç oluştu ve geri dönüşüm de daha önemli hale gelecek. Yeşil üretimi bir risk değil fırsat olarak görmeliyiz.”

AKOM'dan İstanbul için saatli uyarı: Fırtına, yağış, kar... Finansal performansın anahtarı: Dupont analizi NASA keşfetti: Dünya'daki herkesi milyarder edecek asteroit! Bakanlıktan kasesi 1000 TL'lik çorbaya inceleme SPK'dan 17 şirketin sermaye artırımına onay ABD'den Rus bankası Gazprombank'a yaptırım