"Çaylıklar bölgeye uygun fidanla yenilenmeli"

Çay tarlalarının verimliliğine dair açıklamalarda bulunan Özçay Genel Müdürü Erdal Saral, yaşlanan tarlalarda budamanın çözüm getirmediğini ve verimsizleşen alanların uygun fidanlarla yenilenmesi gerektiğini belirtti.

Hakan Özbek |

HAKAN ÖZBEK / TRABZON

Özçay Genel Müdürü Erdal Saral, 2023 yılında hedefledikleri tonajda çay alımı yaptıklarını ancak bu yıl ilk sürgünde hedefledikleri rakama ulaşamadıklarını söyledi. İlk sürgündeki açığı ikinci ve üçüncü sürgünde telafi edeceklerini belirten Saral, eksikliğin bu yılki fiyat politikasından kaynaklandığını söyledi.

Saral, “Bu yıl fiyat politikası mücadeleci oldu ve biz yeteri kadar mücadele edemedik. Devletin belirlediği fiyat ile yaş çay alımı yapıyoruz ancak nihayetinde biz bir kooperatifiz ve piyasadaki rakiplerimiz özel firmalar. Biz iki türlü fiyat uyguladık; biri devlet fiyatı, diğeri ise kısa vadeli ödeme yaptığımız farklı bir fiyat ancak ilk sürgünde başarılı olamadık. Bizim ödeme sistemimiz ÇAYKUR’a yakın ancak özel sektör yine taban fiyatla ve çok daha kısa vadeyle ödeme yapınca biz kısa kaldık” dedi.

Kemalpaşa’dan Sürmene-Araklı bölgesine kadar olan bölgede faaliyet gösteren Özçay’ın bin 300 üyeli bir kooperatif olduğunun altını çizen Saral, “Türkiye’de çayda imalat yapan tek kooperatifiz. Bir tane Kemalpaşa’da daha küçük çapta üretim yapan bir kooperatif vardı ancak uzun zamandır atıl durumda. Bizim gibi yüksek montanlı üretim yapan bir kooperatif yok” ifadelerini kullandı.

Of’ta kooperatifleşme kültürünün geçmişten bu yana yüksek olduğunu ve Özçay’ın da bunun sonucu olarak 1989 yılında kooperatifleşme çalışmalarının başladığını ve 1990 yılında ilk fabrikanın kurulduğunu belirten Erdal Saral, zaman içerisinde artan kapasiteyle birlikte günümüzde yıllık 40 bin tona yakın çay üretimi yaptıklarını söyledi.

Organik yeşil çay ile inovasyon ödülü

Butik üretim konusunda çalışmalar yaptıklarını ifade eden Özçay Genel Müdürü Saral, 2018 yılında 2,5 yaprak organik yeşil çay ürünü ile Almanya’nın Nürnberg kentinde inovasyon birincilik ödülü aldıklarını, aynı yarışmada ambalaj dalında ise ikinci olduklarını söyledi.

Üretilen yeşil çayın dünyada tek olduğuna vurgu yapan Saral, “145 firma arasından birinciliği aldık. Bu çayları kooperatif bünyesindeki organik bahçelerden hasır sepetlerle elle topluyoruz ve ardından organik yeşil çaya hazırlıyoruz” dedi.

“Verimsiz alanlar yenilenmeli”

Çayın minimum 50, maksimum 100 yıla çıkabilen bir ömrü olduğunu söyleyen Saral, Türkiye’de ilk ekilen çayların ekonomik ömrünü tamamlamak üzere olduğunu ve bu alanların yenilenmesi gerektiğini söyledi.

Çay bitkisinin ağaçlaşmaya başladığına dikkat çeken Saral, “Budama çözüm üretmiyor, kökten bir değişim lazım. Yıllardır belirli gübreleri kullandığımız için toprak da verimliliğini yitirdi. Üretici önce çayını sökmeli, ardından toprağını analiz ettirmeli. Çıkacak sonuca göre toprağı doyurduktan sonra doku kültürü ya da çelikleme ile bölgeye uygun fidanların ekimi yapılmalı. Bu süreçte 4-5 yıl ürün beklenmemeli ancak ardından harika bir verimliliğe sahip oluruz. Bunun için Tarım ve Orman Bakanlığı’nın yenileme uygulamalarını hayata geçirmesi ve her yıl arazilerin belli bir kısmının yenilenmesini sağlaması gerekiyor” dedi.

“Yenileme isteğe bırakılmamalı”

Bir çay tarlasının yenilenme sürecine topraktan başlanması gerektiğini belirten Saral, fide seçiminin ise bölgeye ve iklime uygun şekilde belirlenmesi gerektiğini söyledi.

Üreticilerin tohumun tohumunun tohumundan fide ürettiklerini ve bu fidelerin verimsiz olduğunu söyleyen Saral, “Normal tohumlardan fide üretilmesi ve araziye en uygun çelik fidenin ekilmesi lazım. ÇAYKUR’un bu konuda çalışmaları var. Yükseklere soğuğa daha dayanıklı fideler dikilmesi lazım. En başta da ‘buraya bu fidenin dikilmesi lazım’ diyecek bir organizasyonun olması lazım. Yenileme isteğe bırakılırsa kimse yapmaz” diye konuştu.

“Çayda en büyük sorun hasat”

Çay kalitesindeki en büyük sorunun toplamadan kaynaklandığını belirten Saral, müstahsillerin kendi çayını toplamadan vazgeçmelerinin bu sorunu yarattığını söyledi.

Saral, “Eskiden çay elle toplanır, sepetlerle alım yerine götürülür, bir de orada seçilirdi. Kişiler kendi çaylarını toplamaktan uzaklaştıkça, kilo üzerinden ödeme alan işçiler makas nereyi kopartabiliyorsa onu topluyor. Dolayısıyla çaydaki odunsu madde de artıyor. Sanayici ise çaya para verirken, oduna da para vermiş oluyor. Soldurma, kıvırma, fermantasyon süreçlerinin tamamından bu odunsu maddeyi geçiriyor ve sonunda ise atıyor. Bu oran her geçen gün artıyor. Öte yandan çay bitkisi ekim ayından sonra kendini ilk sürgüne hazırlıyor. İlk sürgün çıktığı anda en kaliteli, topraktan tüm değerleri almış ilk filizini veriyor. Siz bunu odunu ile birlikte kestiğinizde, bitki yeniden filiz vermekte zorlanıyor. Yani çayın enerjisini boşa harcıyoruz. Bu durumda ilk sürgünde 900 kilogram çay aldığımız bir tarladan ikinci sürgünde 600 kilogram çay alıyoruz” dedi.

“Çay arzının yurt dışından karşılanması paydaşlara zarar verir”

Türkiye’deki üretimin iç tüketimi karşıladığını ancak düşen verim nedeniyle gelecekte talebin karşılanmasında sorunlar olabileceğine dikkat çeken Saral, “Tüketim talebini yurt içinden karşılayamazsak, bu hem üretici hem de sanayiciye zarar verir. Devlet şu anda çaya korumacı yaklaşıyor. Bu nedenle dışardan çay getirmek oldukça maliyetli oluyor ancak bu korumacılıktan vazgeçilirse bölgedeki müstahsil ve sanayicinin işi zorlaşır. Dolayısıyla çayın bir devlet politikası olarak takip edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çay için kanun, yenileme, özel bir destekleme ve program gerekiyor” şeklinde konuştu.

“İhracat için ürünü güzelleştirmeliyiz”

Çayın bölge ihracatındaki payının düşük olmasının nedeninin kalite eksikliği olduğuna dikkat çeken Saral, bunun için bitki kalitesinin artırılması ve ürünün güzelleştirilmesi gerektiğini ifade etti.

Çayın bir miras olduğunu söyleyen Saral, “Çay kanunu çıkalı 100 yıl oldu ama ekili alanlarımız 100 yılı henüz görmedi. Bu da demek oluyor ki hala zamanımız var. Bu süreç 25 yıl içinde başlamalı ve 2100 yılına kadar tüm çay tarlaları dönüştürülmeli. Belki biz olmayacağız ancak bu gelecek nesiller için önemli” şeklinde konuştu.

AKOM açıkladı: İşte fırtına ve yağışın İstanbul'a bilançosu Finansal performansın anahtarı: Dupont analizi Öğretmenlerin 24 Kasım beklentisi: Birer maaş ikramiye Türkiye dünyanın en sinirli ikinci ülkesi oldu! Trump Hazine Bakanı adayını açıkladı: 'Amerikan rüyasının' bir örneği AKOM'dan İstanbul için saatli uyarı: Fırtına, yağış, kar...