Teminat yerine 'sigorta’ gelişecek
Pandemi ile birlikte finansal risklere karşı bankacılık ve sigorta sektöründe yaratıcı yeni ürün ihtiyacı ortaya çıktı. Sigortada, şirketlerin ihtiyacı olan teminat mektubu yerine geçecek kefaret sigortaları önümüzdeki dönemde en çok gelişecek alan olurken bankacılıkta ise müşteriye uzaktan güvenli ürün ve hizmet sunma ana gündem maddelerinden biri.
Selenay Yağcı |Selenay YAĞCI
Alman-Türk Ticaret ve Sanayi Odası (AHK) ve DÜNYA Gazetesi işbirliği ile düzenlenen ‘Sektörler Konuşuyor’ buluşmalarının bu haftaki başlığı Bankacılık ve Sigorta Sektörü oldu. AHK Türkiye Başkanı Dr. Markus C. Slevogt’un açılış konuşmasını yaptığı etkinliğin moderatörlüğünü DÜNYA Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ üstlendi. Panelde, bankacılık ve sigorta sektörlerinde pandeminin yarattığı dönüşüm masaya yatırıldı. Önümüzdeki dönemde risklerin dijitalleşeceği ve pandeminin risk anlamında yeni ürünlere ihtiyacı ortaya çıkardığı öne çıkan başlıklar oldu.
Pandemi sonrası yeni ürünleri piyasaya çıkacağını söyleyen NART Sigorta Yönetim Kurulu Başkanı Levent Nart, özellikle teminat yerine geçen kefalet sigortasının çok gelişeceğini belirtti. Sigorta sektörünün yaratıcı ürünlere ihtiyacı arttığını ifade eden Nart, dijitalleşmenin en sevindirici gelişme olduğunu belirterek, “Underwriting yani fiyatları hesaplama sistemi sektörde robot teknolojisiyle yeniden düzenleniyor. Hasar tespiti drone'larla fiziksel ziyaret olmaksızın yapılabiliyor. Sektörde bunlar yaygınlaşacak. İhracat firmaları için teminat mektupları yerine geçen kefalet sigortalarının çok gelişeceğini düşünüyoruz. Siz yatırım finansmanında ya da bir şirketle iş yaparken istenen o teminat belgesi, banka aracılığıyla değil, sigorta şirketleri aracılığıyla yapılacak. Sanayicinin herhangi malını ipotek etmesine gerek kalmayacak. Sanayicinin bankalardaki kredi yollarının tıkanmasının önü açılacak” diye konuştu. Nart, son dönemde yetenekleri tutmak için şirketlerin çalışmalar yaptığına da vurgu yaparak, işveren katkılı yan haklar sigortalarının da çok gelişecek alanlardan olduğunu ekledi.
Fintech iş birlikleri hızlanacak
Alternatif Bank Genel Müdür Yardımcısı Yeşim Şimşek, alacak sigortalarının teminat özelliği taşımasının alternatif bir yöntem olarak hem reel sektörü rahatlatacağını hem de bankaları finansman konusunda teşvik edeceğini belirtti. Şimşek, bankacılığın önündeki en önemli gündem maddesini şöyle anlattı: “COVID-19 hiçbir ülkeyi teğet geçmedi. Ezberler bozuldu. Hiç kimse böyle bir şeye hazır değildi. Finans sistemi de zorlu bir sınavdan geçiyor. COVID kelimesini kullanmadan bu dönemi özetleyelim dersek; çevrimdışı dünyadan çevrimiçi dünyaya geçtik. Dijitalleşme süreçten az hasarla çıkmanın önemli unsuru oldu. Uzaktan çalışma hepimizin hayatına girdi, süreçlerin dijitalleşmesi geldi. Finans kesimi için ekosistem kritik hale geldi. Fintech iş birliği öne çıktı. Fintech'lerin ne kadar gerekli olduğunu gördük. Bankacılık sisteminde aktif internet ve mobil bankacılığı kullanan sayısı 66 milyona ulaştı. Bunun 55 milyonu aynı zamanda mobil bankacılık da kullanıyor. İnternet ve mobil arasında mobil lehine makas hızla açılıyor. Bankaların önceliğinde şubelerde verdiği ürün ve hizmetlerin dijitale taşınması var. Kritik öncelik olacak. Regülasyon yapılan ve 1 Mayıs’ta başlayacak olan uzaktan müşteri edinimi ile uçtan uca dijitalleşme daha kritik olacak. Bankaları rekabette ayrıştıran unsur dijitalleşme olacak. Fintech iş birlikleri hızlanacak.”
Bankalar ‘yeşil mutabakat’ın parçası olacak
Bankacılığın önündeki diğer maddenin ise Yeşil Mutabakat finansman paketleri olduğunu belirten Yeşim Şimşek, “Çevre duyarlılığı somut adımlardan biri Paris anlaşmasıyla birlikte geldi. Türkiye anlaşmayı imzalasa da, onaylamadı. Bu durumda taahhüt vermesi de gerekmiyor Türkiye 4 ülke kategorisi olan anlaşmada, masadaki yerini beğenmiyor. Türkiye, Paris Anlaşması'nda gelişmiş ülke olarak değerlendiriliyor. Fakat gelişmiş ülke olmak taahhütlerinizi artıyor. Türkiye de dönüşümle ilgili olarak ucuz krediye ulaşmaya çalışıyor. Yeşil Mutabakat, ihracatının yarısını AB ülkelerine yapan Türkiye için son derece kritik. Avrupa Yeşil Mutabakatı tamamen karbonu fiyatlıyor. AB, 2030'da yüzde 50 azaltacak; 2050'de tamamen sıfırlayacak. Ancak, çevre stratejisinden çok buradan ticareti şekillendiriyor. TÜSİAD'ın çalışmasına göre ton başına karbon salınımını azaltmazsak AB'ye ihracatımıza ton başına 30 Euro gibi bir tarife gelmesi durumunda 1 trilyon Euro; 50 Euro olması durumunda 1,8 trilyon Euro gibi bir maliyet çıkıyor. Uyum sağlanmazsa, ihracatçının rekabet şansı sıfırlanıyor. Karbonsuzlaşma çok kritik. Türkiye’nin karnesine bakacak olursak çok yolumuz var. İklim Rejimi Endeksi'nde Türkiye 57 ülke arasında 48. Emisyon salınımında notu düşük; enerji kullanımında çok düşük. Bu şekilde kategorize ediliyor. Ambalaj, çimento, tekstil gibi stratejik olarak kritik sektörleri yakından ilgilendiriyor. Yol haritası çıkarıyor olmak gerek. Ondan sonra da işin finansman boyutu geliyor. Şirketlerin kredilerden faydalanabilmesi önemli çünkü yalnızca kamu yatırımıyla altından kalkılacak durumda değil. "
Türk bankacılık sektörü rol model oldu
AHK Başkanı Dr Markus C. Slevogt, birliğin Almanya ve Türkiye arasındaki ikili iş ilişkilerinde aktif bir rol oynadığını ifade etti. İlişkilerin sürdürülebilirliğinde sektörel çalışma gruplarının önemli bir rol üstlendiğini kaydeden Slevogt, “Bu çalışma grupları hem Ankara’yla iletişim sürecinde üyelerimizin ihtiyaçlarını yansıtan sektörel raporların hazırlanması, hem de iş dünyası gündemine yönelik fikir alışverişinin sağlanması açısından başarılı çalışmalar yürütüyor” dedi. Slevogt, finans sektöründeki deneyimlerine ve Türk finans sektörüne yönelik ise şu yorumları yaptı: “Bankacılık kariyerime 25 yıl önce Almanya’da Deutsche Bank’ta başladım. Uzun yıllar boyunca Türk bankacılık sektöründe çalışma fırsatım oldu. Geriye bakıldığında, özellikle de 2001 krizinin akıbeti göz önüne alındığında, Türk bankacılık sektörü gözle görülür anlamda değişti. Özellikle perakende bankacılık, online bankacılık ve bankacılığa yönelik teknoloji kapsamında Türk bankacılık sektörü birçok banka ve bankacı için bir rol model oldu. Uluslararası bankalarda çalıştığım günlerden yola çıkarak, Türkiye’yi yalnızca şimdi değil, aynı zamanda 2000’lerin başlarında da teknoloji uygulamaları kapsamında bir kıstas olarak değerlendiriyorduk. Bankaların kredi defterlerinin gözle görülür ölçüde büyüdüğünü gördük. Türk bankacılık sektörünün varlıkları taşımada oldukça başarılı olduğunu, Türk endüstrisine gereken fonlamayı sağladığını ve aracılık faaliyetlerine katkıda bulunduğunu izledik. Son yirmi yılda birçok adımın atıldığını gördük. Akdeniz yaklaşımı yalnızca online bankacılıkta değil geleneksel bankacılıkta da hala kişisel ilgi odaklı. Son yirmi yılda iki kriz gördük. Bugün de bankacılık sektöründe pek rahat bir durumda olduğumuz söylenemez çünkü ekonomiler pandemi nedeniyle zorluklar yaşıyor. Öte yandan genel olarak küresel ekonominin gidişatıyla ilgili de hala soru işaretleri var. Bu Türklere ait bir sorun değil, kredi sorunu küresel bir hal aldı. Fintech şirketleri en kolay çözümleri sunuyor. Bu şirketlerle ortaklıklar kurulabilir; öte yandan tabii ki bazı tehditler de yok değil. Bankacılık sektörü her zaman gelişen piyasaların omurgası oldu. Yalnızca bankalar değil, sigorta şirketleri de dahil olmak üzere finans ve finansal hizmet sektörleri gelecek dönemde de gelişmekte olan piyasaların önemli destekçileri olacak. Mevcut sorunlara çözüm yolları aranmalı. Türk bankacılık sektörünün sadece gün içi kur farklarından elde edilen gelirlere dayanıyor olması da sorgulanması gereken bir durum. Zorlu bir dönemden geçiyoruz, fakat bütün zorluklara rağmen sektörün geleceği için umutluyum.”
“İş durması sigortası dönüşecek”
İş durması konusunda teminatların çalışmadığının görüldüğünü belirten Nart, “İş durması sigortası fiziksel hasarı şart koşuyor. Şu anki tüm sigortalar fiziksel hasar olmadan iş durmasını kapsamıyor. Dolasıyla pandemide çalışmadı. Gezi olaylarında da idari otorite Taksim'e girilmesini yasaklamıştı. Oradaki otellerin iş durma sigortası var ama hiçbiri bir kuruş alamadı. Çünkü otellerde fiziksel bir hasar oluşmadı. Fiziksel hasar oluşmadan teminatı veren iş durması risklerine ihtiyaç var. Şirketler, en büyük tehdit olarak iş durmasını görüyor. İkinci tehdit ise siber riskler...
Bu iki konu önümüzdeki dönemde çok gelişecek. Bu dilemmayı ortadan kaldıracak parametrik sigortalar ortaya çıkıyor. Bu ürünler gelişecek. Örneğin, büyük İstanbul depremi bekleniyor. Beklenen deprem oldu, sizin oteliniz depremde hasar almadı ama mevcut ürünle sigortadan para alamıyorsunuz. Parametrik sigorta, endüstriyel işletmede veya otelinde fiziksel olsun veya olmasın ciroda kayıp yüzde X’den fazla ise brüt karlılığı sana ödeyeceğim diyor. Burada sebep deprem olabilir, terör saldırısı olabilir, pandemi olabilir. Hatta kayak oteliniz vardı ve o sezon hiç kar yapmadı, bunu bile koyabilirsiniz. Biz ‘cazibenin kaybı’ sigortasını piyasaya sürdük. Şirketimde fiziksel hasar yoksa dahi bulunduğun şehirde cazibe kaybı oldu, iş durmasını sigortasını olabilecek durumdayım. Bugün bu ürünler var. Bu alan gelişecek. Sizin yangın sigortanız var yangın sigortası cironun yüzde 35’ini ödüyor. Ama iş durma sigortanız yoksa siz istediğiniz kadar bir fabrikayı sigortalatmış olun, eğer yangın sebebiyle çok uzun süreli iş durmasına konu oluyorsanız cironuzun yüzde 35'i sizi yok edebilir.” Türk sigorta sektörünün büyüyen nadir sektörlerden biri olarak 82 milyar TL'ye ulaştığını hatırlayan Nart, “2021'de Türk sigorta sektörü büyümede 2020'yi geride bırakacak. Teknik karlılık artarken faizlerin yükselmesinin beraberinde getirdiği finansal karlılık da artmış vaziyette. 1 milyar TL'yi aşan karı olan sigorta şirketlerini görmeye başladık” dedi.
“Konjonktür böyle devam ederse Türkiye’de yatırımlar artar”
DZ Bank AG Baş Temsilcisi Pınar Ersoy, pandeminin teknolojiyi daha çok ön plana çıkardığını ifade etti. Türkiye’nin şanslı olduğunu, AB ülkelerine nazaran hızlı adapte olduğunu belirten Ersoy, “Artık şirketler için en büyük zorluk çevrimiçi dediğimiz dünyada bir virüsün sistemlere zarar vermesi. O zaman hayat duracaktı. Gelecekte önümüzdeki en büyük zorluk böyle durumda karşılaşmak olacak. Bankacılar için portföy kalitesi önem taşımaya başladı. Portföyün kaliteli kalmasına teminatların sağlam olmasına dikkat ederek, gelişmekte olan ve nereye evrileceğini bilmediğimiz fintech ve kripto paralarla iş birliği yapmaya çalışarak yolumuzu bulmaya gayret edeceğiz” diye konuştu. Yatırım anlamında bakıldığında zaman Türkiye'nin her zaman cazip pazar olduğunu vurgulayan Ersoy, şunları anlattı: “Türkiye her zaman Almanya için cazibesini korumuştur. Dönemsel olarak ilerlemeler gerilemeler oldu. Fakat bu ilişki sürdürülebilir bir ilişki. Konjonktür önemli. Alman yatırımcısı Türkiye'ye bir dönem biraz temkinli yaklaştı ama son birkaç aydır yeniden bir ilgi, bir talep oluşmaya başladı. Olumlu gelişmelerle paralel algının değiştiğini gördük. Herkesin dillendirdiği Reformlar yapılırsa olumlu etki olacağına inanıyoruz. Yatırım iştahının arttığını da gözlemliyoruz. Alman yatırımcıları yeniden Türkiye’yi odağa aldı, beklettikleri yatırımların bazılarını gerçekleştirdiklerini de görüyoruz. Konjonktür, böyle devam ettiği sürece yeni yatırımlar da gelecektir. Alman bankaları da sürdürülebilir ilişkiler kuruyor. Yeşil mutabakat bizim için de çok önemli. Rüzgâr güneş gibi enerji yatırımlarında, çevreye duyarlı konularda normalinden uzun vadeli krediler kullandırılıyor. Almanya'nın kategorisiyle Türkiye'ninki bir değil; ülke riski devreye giriyor. Yabancı bankaların belli kuralları var bunlar faaliyet alanlarını daraltıyor. Ancak geçtiğimiz yıllarda Alman bankaları birçok projeye finansman sağladı. Elimizden geldiğince yatırımcılara destek olmak için hazırız.”
“Gıda güvencesine bankalar müdahil olmalı”
Türkiye’de finans edinme yönteminin gayrimenkulleri teminat göstererek kredi almak olduğunu belirten Cantek Soğutma Genel Müdürü Hakan Karaca ise, sanayicinin finansmana erişimde zorlandığını vurgulayarak, “Bankalar bu zamanda ellerini çektiler. Finansa erişim bir parça kısıtlandı. Hayatımızda daha önce fon yoktu. Ben belki 20 fonla görüştüm. Herkes parasını değerlendirmek için fonlar arıyor, parayı yatıracak yer ayırıyor. Yatırım yapacaksınız, teminat mektubu istiyorlar. Banka fabrikanızın yarısına teminat koyuyor. Bunlar yürüyecek iş değil, başka enstrüman gerekiyor. Proje yapacaksınız, projeyi teminat olarak saymıyor. Nakdi teminat istiyor. Proje finansmanının gelişmesi gerekiyor” diye konuştu. Fabrikalarının yüzde 95’inin yandığını ifade eden Karaca, “Biz sigortamızı doğru yapmışız. Sigorta da bu zararı karşıladı. Ama bu fabrikayı kaybedince yeniden yapmak 7 ayı alıyor. Cironuzun yüzde 35'i kar edecek, yüzde 15'i işçiliğe verecek, yüzde 10-15 para kazanacaksınız. İş kaybı sigortası çok önemli bir sigorta. Bu sigortaya sanayicilerin dikkati çekmek lazım” dedi.Gıda üretim, işleme, saklama işi yaptıklarını söyleyen Karaca, şöyle devam etti: “Gıda fiyatı ve gıda temini stabilitesi önemli hassasiyetlerden biri. Bankacılığın ve devletin müdahil olması gerekiyor. Müşteri, patatese bir gün 1 lira, öteki gün 10 lira vermek istemiyor. Bunun gıdanın saklanmasıyla da çiftçinin desteklenmesiyle de ilgisi var.”