Madenci öngörülebilirlik ve yerliye teşvik istiyor
Yuvarlak Masanın bu haftaki konukları 1 Numaralı Madencilik ve 32 Numaralı Taşocakçılığı meslek komiteleri, yüksek izin bedellerinden yakındı. Devlet payının bir gecede aniden artırıldığını belirten komite üyeleri, öngörülebilirlik talep ederken, yerli üretimin teşvik edilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Hüseyin Gökçe |Hüseyin GÖKÇE
Yuvarlak Masanın konukları, Ankara Sanayi Odası (ASO) 1 Numaralı Madencilik ve 32 Numaralı Taşocakçılığı meslek komiteleri oldu. Komite üyeleri yüksek izin bedellerinden yakınırken, bir gece aniden devlet payının artırıldığını belirterek, öngörülebilirlik talep ettiler. Çok sayıda kurumun deneyim yaptığını kaydeden komite üyeleri, enerji sektöründe olduğu gibi madencilik sektöründe de acil kamulaştırma yapılması gerektiğini aktardılar.
"400 projeden sadece 1'i işletmeye dönüşüyor"
Ramazan YÖN / Demir Export A.Ş. Genel Müdürü
Neredeyse iki yıldır hayatımızı etkisi altına alan pandemi ile birlikte, üretime ne kadar ihtiyaç duyduğumuzu bir kez daha tecrübe edip ülkece önemini hatırladık. Madencilik, kar marjı yüksek bir sektör olarak bilinmekte ancak bünyesinde barındırdığı yüksek yatırım riski ile uzun ve zorlu süreçleri olan bir iş koludur. Mesela 400 arama projesinden sadece birinin işletmeye dönebildiği, kaynak tespiti tamamlanan bir sahanın proje, test ve izin süreçleri de dikkate alındığında yaklaşık 8-10 yıl sonra üretim safh asına geçebildiği, proje geri dönüş süresinin ise ortalama 6 yıl olduğu pek bilinmemektedir.
Madencilikte devlet hakkı olarak tanımlanan ve maden sahalarından, üretilen cevherlerin satışından alınan dolaysız verginin plansız artışı yatırımcıyı tedirgin ediyor. Demir, bakır, çinko, kurşun, alüminyum, krom gibi madenlerde söz konusu devlet hakkı, geçtiğimiz Ağustos’ta yüzde 25 oranında artırıldı. Bununla birlikte, devlet hakkının maden gelirlerinden aldığı pay da yüzde 10 seviyesine yükseldi. Şöyle bir örnekle anlatayım; devlet hakkı oranı yüzde 25 artırıldığında global piyasalarda demir cevheri fiyatı 220 USD/ton seviyesindeyken, sadece bir ay sonra, bugünlerde demir cevheri fiyatı 90 USD/ton seviyesine geriledi.
“Yurt içi lojistik maliyet, Brezilya’dan gelen cevherin navlun fiyatının üzerinde”
Üretilen demir cevherinin ihracat için limanlara ya da üretim için yurt içinde entegre demir çelik fabrikalarına ulaştırılması hususunda demir yolu lojistiğinde büyük sıkıntılar yaşanmakta ve bizler taahhütlerimizi kara yolu nakliyesi vasıtasıyla tamamlamaya çalışmaktayız. Yurt içi lojistik maliyetimiz Brezilya’dan gelen ithal demir cevherinin navlun maliyetinin üzerinde konumlanmaktadır. Madencilikte yapılan inşaat yatırımları, ki bunlar toplam yatırımın yüzde 50’sini oluşturmakta, teşvik kapsamında değerlendirilmemektedir. İnşaat yatırımları kapsamına giren dekapaj, atık depolama tesislerinin yapımı gibi çalışmalar yapılmadan madencilik faaliyetinin hayata geçmesi ne yazık ki teknik olarak mümkün değil.
Öngötülebilirlik için önce izin, sonra ihale yapılmalı
Ertuğrul ONAT / Onpo Madencilik Yönetim Kurulu Başkanı
Sorunlarımızın bir kısmı metalik madenlerle örtüşüyor ama yerel sorunlar ile daha fazla karşı karşıyayız. Biz 2000 yılında maden açmışız. Maden etrafında imar izin filan yok ama yerleşim alanları kurulmuş. Belediye şimdi bize burada çalışamayacağımızı söylüyor. Bakanlık önce belediyeden olumlu yazı istiyor. Yani kanunlar, Belediye Meclis kararından daha üstün değil mi hiyerarşik olarak? Kamulaştırma yapılamadığı için 3 liralık yeri bize 30 liraya satıyorlar. Madencilikte öngörülebilirliğin sağlanabilmesi için, sahanın bütün izinlerinin MAPEG tarafından alındıktan sonra ihaleye çıkarılması gerekmektedir.
"Araçlar bizden 10 kat daha fazla toz çıkarıyor"
Hava kirliliği ölçümleri sürekli yapılıyor. Zaten uyulmazsa cezası var. Belediye yolu asfaltlamıyor, bizden çıkan tozun 10 katını yoldan geçen araçlar çıkarıyor. Agrega sektörüne de diğer madencilikte olduğu gibi arama dönemi getirilmesini istiyoruz. Yani burada rezervin önce kalitesi belirlenerek, daha sonra işletme safh asına geçilmeli. Hammadde üretim izni istenen bölgede agrega üreticisi varsa, kamu yatırımlarının hammadde ihtiyaçları buradan karşılanmalıdır.
Yüksek orman izin bedelleri var. Kanada’da bir hektar 17 TL, Norveç’te 58, ABD 116 TL, Türkiye’de teminat ağaçlandırma bedeli hariç 15 ile 33 bin TL arasında değişiyor. Orman izin süreçlerinde problem var. Madenlerin tüvanan üretimi ve zenginleştirilmesi için kullanılan enerji tüketimindeki ÖTV'nin sivil havacılık sektöründe olduğu gibi kaldırılarak, madencilik faaliyetleri desteklenmeli.
"Madenci ruhsat alana kadar ciddi kumar oynuyor"
Nurettin ÖZDEBİR / ASO Başkanı
Madencilik sektörü ülkemiz için önemli sektörlerin başında gelmektedir. Sektör doğada atıl bir biçimde duran bir madeni, katma değere çeviriyor. Sektörün bu nedenle özellikle desteklenmesi gerekiyor. Ülkemizde var olan ve çıkaramadığımız cevheri yurt dışından almak zorunda kalıyoruz ve böylece parayı başkasının cebine gönderiyoruz. Sektörün zaman zaman çeşitli sorunları oluyor ve devletin ilgili birimleriyle bunları çözmek için çaba sarf ediyoruz. Bunların başında da çevre hassasiyeti geliyor. Maden işletmelerinde depolama sahası sorununun çözülmesi, buraya başka firmaların maden arama amaçlı teklif vermesini önlemek için, devletin sadece üst kullanım hakkını ihaleye çıkarması gerektiğini düşünüyoruz. Ancak bunun mevzuatla tanımlanması lazım. Bu zaten geçici bir faaliyet. Maden işletmesi kapatıldığı anda bu alan aynı şekilde hatta ağaçlandırması yapılmış bir şekilde kamuya iade edilmiş oluyor.
Bürokrasinin sektöre bakışında da birtakım sıkıntılar var. Bürokratlarımız “Özel sektör çok kazanıyor, biz de ondan alalım” dememeli. Madencilik biraz hasetle bakılan bir alan. Bir ruhsat almak, işletmeye başlayabilmek çok zor. Oraya kadar madenci zaten ciddi kumar oynuyor. O ana kadar harcadığı para için bir risk alıyor. Taşocakçılığı ise inşaat açısından önemli bir sektör. Bazı ocakların şehir içinde kaldığı iddiasıyla yaşanan sorunlar var. Bunun nedeni şu: taşocakları aslında şehrin dışındaki alanlarda kuruluyor. Kuruluşundan sonra işletmeler buralara yol yapmışlar, yol olunca yanına gecekondu yapılmış, konutlar çoğalmış ve şehrin içinde kurulmuş gibi bir algı oluşmuş. İtirazlar gelince de buralarda sıkıntılar yaşanmış. Belediyelerin birinci görevi arsa üretmek olmalı, buna göre gelişme planlarını yapıp ilan edip, arsa rantının önüne geçecek şekilde planlamayı yapıp deklare etmeli. Bizde fiili durum oluştuktan sonra birtakım işlem yapılıyor. İnsanlar yer bulamadıkları için diğerleri gelip tarlaları işgal ediyorlar. Mahalle baskısıyla buraları imara açıyorlar. Taşocaklarının yaptığı yollar bile şehrin gelişimini etkileyebiliyor…
Her önüne gelenin ben böyle istiyorum diye ülke kaynaklarını israf etmesinin önüne geçilmelidir. Bir ülkede mahallede bakkal açılıyor, yanında birkaç bakkal daha açılıyor ve hepsi batıyor. Avrupa’da bu işler kesin kurallara bağlanmış durumda. Bizim de sanayi yatırımlarını aynı şekilde planlamamız lazım.
"Doğa katliamı yapan potansiyel suçluyuz"
Mete ÖZYÖRÜK / Özyörük Maden Sanayi Ticaret A.Ş. YK Başkanvekili
1993 yılından bu yana Ankara‘da kum ve taş ocakçılığı işiyle uğraşıyoruz. Özellikle taş ocakçılığının kötü bir algısı var. Bu maalesef vatandaşta olduğu gibi devlette de var, bağlı olduğumuz ve olmadığımız kurumlarda da var, doğrudan doğa katliamı yapan potansiyel suçluyuz. Bunun bir ihtiyaç olduğu, bu kadar inşaat, yolun yapılabilmesi için agregaya, kuma ihtiyaç olduğu, belli kurallarla yapıldığı takdirde doğaya zararının olmadığının anlatılması gerekiyor. Maden kanunu, taşocakçılarına, agregacılara karşı, madencilere karşı çok acımasız ve ceberrut. Altıncılarla kumcular aynı kefede görülüyor. Biz küçük işletmeleriz. Uzak mesafelere malzeme gönderemeyiz. Küçük kâr marjıyla lokal iş yapan firmalarız. Soma’da bir facia oldu yeraltında, bir Maden Kanunu geldi, aynı anda, Çalışma Bakanlığı; Maden Dairesi, Valilik bütün kuruluşlardan denetleme aldık. Soma ile bizi bir arada tuttular. Bir yeraltı işletmesi ile bizim çok örtüşen yanımız yok ama yeraltı madenciliği ile aynı yaptırımlara tabiyiz. Kamu bizi çok yıpratıyor. Özellikle çevre konusunda hep savunmada kalıyoruz. Bu konuda olumsuz bir algı var. Agrega, otoyol kenarlarında var ve inanılmaz toz çıkıyor. Yapılaşma gelişti, şehir anormal büyüdü. Taş ocakları şehrin içinde kaldı. Vatandaş haklı olarak rahatsız oluyor. Toz indirgeme sistemi tozu sıfıra indirmeye yeterli olmuyor. Daha pahalı sistemler var ama buna da devletin destek olması gerekir. Agrega muadili olan bir ürün de değil. Bizler yatırım ve çalışma ortamının iyileştirilerek güvenli bir şekilde çalışmalarımıza devam etmek istiyoruz.
"İthal kömür tüketene ek vergi gelmeli"
Ayhan KANDEMİR / Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu (TKİ) Genel Müdür Yardımcısı
Ülkemizin, yılda yaklaşık 35 milyon ton kömür ithal ettiği bilinen bir gerçek. Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu’nun (TKİ) hem kendi işlettiği hem de özel sektöre devrettiği maden sahalarının, ithal edilen bu miktarı ikame edebilecek potansiyelinin olduğuna inanıyoruz. Bunun önemli kısmının ülkemizde, özellikle de Soma havzasında üretilebileceğini düşünüyoruz ve yurt içi kömür üretimini özendiren iyi bir teşvik ile yılda 5 milyar USD’ye yakın bir tutar yurt içinde kalabilir. Dolayısıyla ülkemizde birçok sektörde aktif olarak kullanılan kömürün üretiminden kaçınmak yerine, yerli kömür aranmalı ve üretilmesi teşvik edilmelidir. Benzer şekilde ithal kömür yakan santrallerde, ithal edilen kömürün fiili fiyatını (ne kadar olursa olsun) asgari olarak 70 USD/ton’a tamamlayan vergi mekanizmasının, kömür tüketen diğer sanayi kuruluşları ve diğer madenlerde de uygulanması, ithalata karşı caydırıcı bir önlem olarak hayata geçmiş olacak ve yerli üretime teşvik sağlayıp sektörün önünü açacaktır. Yurt dışında atık olarak değerlendirilen yüksek kükürtlü petrokoku sanayide kullanmak için ithal etmekteyiz. Bu ithalat da sektörümüze zarar veren unsurlardan bir tanesidir. Zira Soma bölgesinde üretilen kömürün kükürt oranı sadece yüzde 2 iken ithal edilen petrokokun kükürt oranı yüzde 4 - 5 mertebelerindedir. Bu sebeple çevreye daha az etkisi olan yerli kömürlerimizin sanayide değerlendirilmesinin daha avantajlı olduğunu söylemek doğru olacaktır. Karbon ile ilgili AB’de 2030 yılından itibaren ciddi yaptırımlar olacak.. Yeni dünya düzenine göre, karbon piyasası ve linyitle ilgili tedbirlerin alınması yönünde gereken önerilerimiz oluyor. Bu konuyla ilgili Ar-Ge birimi oluşturduk ve çalışmalarımız sürüyor.
"Yüksek izin bedelleri bir çok yatırımı engelliyor"
Bülent AKSU / Aksu Madencilik Sanayi ve Elektrik Üretim A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi
Eski dönemlerde yapılmış olan kötü madencilik faaliyetleri ve madenciliğin yeterince denetlenmemesi, sektörü halkın gözünde çok kötü duruma düşürmüş. Devlet de bu durumu önlemek için çok sıkı mevzuatlar geliştirmiş. Madencilik faaliyetleri çok sıkı denetlenmektedir. Maden İşleri Genel Müdürlüğü, Çevre Bakanlığı, Orman Bakanlığı, Valilikler vb. resmi kurum ve kuruluşlar tarafından, gelişen teknolojiler de kullanılarak (Google Earth gibi) madencilik faaliyetleri adım adım izlenmektedir. Fakat her kurum kendi mevzuatlarına uygun izin ve denetim faaliyetlerini yürütmekte ve bu sebeple de madencilik faaliyetleri mevzuatında bir birliktelik sağlanamamaktadır. Metalik madencilik faaliyetlerinde arama çok ciddi maliyetler oluşturmakta ve çoğunlukla da olumsuz sonuçlanmaktadır. Bu sebeple metalik madencilikte arama faaliyetleri desteklenmelidir. Metalik madenlerin fiyatları uluslararası piyasada belirlenmektedir. Fiyat oluşumuna bir etkimiz olmadığı gibi ülkemizde uluslararası piyasalardan farklı olarak gelişen; mülkiyet izinlerinin çok yüksek olması, enerji fiyatlarındaki öngörülemeyen artışlar vb. gibi bizleri rekabet edemez hale getirmektedir.
Özellikle orman arazilerinde olmak üzere yıllık arazi izin bedelleri çok yüksektir. Bazen araziyi satın alabileceğimiz bedel kadar yıllık orman bedeli ödendiği olmaktadır. Kamulaştırma sorunu yaşıyoruz. Enerjide acil kamulaştırma kararı alabiliyorsunuz, vatandaş ile devlet arasında hallediliyor. Ancak madencilikte, acil kamulaştırma kararı yerine MAPEG müracaat edip kamulaştırma talebinde bulunuluyor. Ülkemizde son Maden Kanunu değişiklikleri, mali yapısı güçlü kurumsal firmaların madencilik yatırımlarına öncelik vermesi yönünde itici güç oluşturmaktadır. Anlatılan iyileştirmelerin yapılması ile büyük sermaye sahiplerinin madenciliğe ilgilerinin artacağını düşünmekteyim.