Hazır giyim sürdürülebilirliği fırsata çevirmeye odaklandı

Türk hazır giyim sektörü, Avrupa Yeşil Anlaşması'na göre yeni bir strateji belirledi. Buna göre firmalar, sürdürülebilir kaynaklarla üretim için teşvik edilecek. İHKİB Başkanı Gültepe, "AB’nin bu alana ayırdığı finansmandan maksimum oranda yararlanmalıyız" dedi.

COVID-19 salgını hayatın hemen her alanında olduğu gibi hazır giyim ve modada da alışkanlıkları değiştirdi. Salgınla birlikte tüketicilerin sürdürülebilir yaşam tarzı konusundaki farkındalıklarının yanı sıra çevre dostu, dönüştürülebilir ürünlere ilgileri arttı. Özellikle bilinçli tüketiciler artık sürdürülebilir hammaddelerle hazırlanan ürünleri tercih ediyor. Ürünün kaynağı, üretim süreçlerinde etik koşullara uyulup uyulmadığı, dönüştürülebilir ve uzun ömürlü olması giderek daha çok önem kazanıyor. Kısacası sayları her geçen gün artan bir tüketici grubu moda endüstrisinin dünyayı daha az kirletecek tasarımlara ve üretim teknolojilerine dönmesini istiyor. Üreticiler ve markalar da tüketicilerin güvenini kazanabilmek için tüm süreçlerde daha çok şeffaf olma ihtiyacı hissediyor. Peki dünyanın 6'ncı büyük ihracatçısı olan Türk hazır giyim sektörü sürdürülebilirlik konusunda neler yapıyor? Esnekliği ve uyum kapasitesi ile salgına rağmen 2020’yi sadece yüzde 3.1 ihracat kaybı ile kapatan sektör, sürdürülebilir üretim konusunda da rakipleriyle ayrışabilecek mi? Sektör hazır mı? Sürdürülebilirliği avantaja çevirebilecek mi? Bütün bu soruları Türkiye’nin 17.1 milyar dolarlık hazır giyim ve konfeksiyon ihracatının yüzde 65’ini gerçekleştiren İHKİB’in Başkanı Mustafa Gültepe ile konuştuk...

Her zaman ‘ortak aklı’ esas aldıklarını ve geleceği dünden kurgulamayı temel ilke edindiklerini vurgulayan Gültepe, projeleri ile ilklere imza atarken birçok sektöre de ilham kaynağı olduklarının altını çiziyor. ‘Biz hep hazırdık’ diyen Gültepe, geniş tüketici kitleleri için yeni bir kavram olmakla birlikte sürdürülebilirlik konusunda da ihracatçı firmalara yıllardır rehberlik yaptıklarını belirtiyor. Sürdürülebilirliğin tüm dünya ve insanlık için tercihten öte zorunluluk haline geleceğine dikkat çeken Gültepe, şöyle devam ediyor: “Sürdürülebilirlik, bir taraftan sorumlu moda anlayışını, diğer taraftan da geri dönüşüme dayalı ürünler, şeffaf tedarik zinciri, çevre ve insan dostu üretim gibi birbiri ile ilişkili birçok ana başlığı içeriyor. Bunlara ilave olarak kurumsal sosyal sorumluluktan verimli enerji kullanımına, susuz üretimden alternatif malzeme ve taşıma modellerine birçok alt bileşenlerden oluşan sürdürülebilirlik uzun zamandır bizim için önemli gündem başlıkları arasında yer alıyor. Çünkü tekstil ve hazır giyim endüstrisi dünyada yılda 1.2 milyar ton karbon emisyonuna neden oluyor. Üretim ve ihracat hacmimize göre karbon salınımında birçok ülkeye göre çevre dostu sayılabiliriz. Türk tekstil ve hazır giyim endüstrisinin 2018’deki toplam karbon salınımı ise 600 bin ton. Dünya ortalamasına göre çevreci kriterleri çok daha fazla karşılayabiliyoruz" diyor. Ömrünü tamamlayan tekstil ve hazır giyim malzemelerinin tamamına yakın bölümünün doğaya atıldığına dikkat çeken Gültepe, şöyle devam ediyor: "On milyarlarca dolarlık kaynak dönüştürülemediği gibi doğa için büyük bir tehdide dönüşüyor. Hızla sürdürülebilir kaynaklara yönelmek, sürdürülebilir üretimin payını artırmak zorundayız. Başka bir ifade ile ihtiyaçlarımızı gelecek kuşakların, yani torunlarımızın kaynaklarını çalmadan karşılayabilecek çözümler geliştirmeliyiz."

Türkiye olarak hazır giyim ihracatımızın yüzde 70’ini AB ülkelerine ve İngiltere’ye yaptığımızı anlatan Gültepe, "Dünya ölçeğindeki bir çok marka 2025’ten itibaren 5 yıl içinde kademeli olarak tüm ihtiyaçlarını sürdürülebilir kaynaklardan karşılamayı planlıyor. Daha önemlisi Avrupa Birliği 2050’ye kadar karbon emisyonunu sıfırlamayı hedefliyor. Bu hedef doğrultusunda hazır giyim sektörü için de bir takım özel uygulamalar getiriyor" dedi. Gültepe, bu uygulamaları şöyle anlattı: "Örneğin ekolojik tasarım ve sürdürülebilir kaynaklara dönüş teşvik edilirken zararlı kimyasallarla mücadele güçlendirilecek. Üretim süreçlerinin yanı sıra tedarik zincirinin tüm aşamalarında sürdürülebilirlik kriterlerine uygunluk aranacak. Bu kriterlerin hızlı bir şekilde karşılanması için iyi uygulamalar teşvik edilirken bazı konularda da ihracatçılara yaptırım uygulanacak. Örneğin ‘karbon ayak izi’ ve ‘sınırda karbon vergisi’ getiriliyor. Düzenlemelerin Türk hazır giyim sektörü için 130-190 milyon Euro civarında bir maliyeti olacağı hesaplanıyor. Bu maliyetlere rağmen küresel iş ortaklarımızın sürdürülebilirlik konusundaki hedeflerini ve AB’nin karbon emisyonu sıfırlanmış Avrupa Kıtası idealini sektör olarak fırsata çevirebiliriz."

Türk hazır giyim endüstrisi hızlı modada olduğu gibi sürdürülebilir üretime dönüşüm konusunda da rakiplerinden ayrışıyor. Küresel markaların sürdürülebilirlik konusunda mevcut beklentilerini zaten karşıladıklarını belirten Gültepe, "Avrupa’da Türkiye ölçeğinde üretim kapasitesine sahip başka bir ülke yok. Avrupa Birliği ‘Yeşil Anlaşma’ hedeflerine erişim için 100 milyarlarca Euro'luk kaynak kullanacak. Bu kaynakla bütün sektörler sürdürülebilir üretim için teşvik edilecek. Biz de bu finansman imkanlarından maksimum ölçüde yararlanarak AB’nin itici gücünü arkamıza almak durumundayız. Önümüzde büyük bir fırsat var. Sektör paydaşları ve kamu otoritesi ile bu fırsata odaklanmamız, mevcut durumumuzu avantaja dönüştürecek hamleleri hızla yapmamız gerektiğini düşünüyorum” diyor.

Bugüne kadar neler yaptık?

Mustafa Gültepe, sürdürülebilir teknolojiler ve üretimin yaklaşık 20 yıldır dünyanın gündeminde olduğunu söyleyerek şöyle devam etti: İHKİB olarak bu konuda Birleşmiş Milletler ve OECD’nin de aralarında bulunduğu uluslararası kuruluşlarla işbirlikleri yaparak sektörde farkındalığı artırmaya çalışıyoruz.

Sürdürülebilirlik konusunda ilk önemli projeyi 2010 yılında BM Kalkınma Programı ve Uluslararası Çalışma Örgütü ile başlattık. Dört modül şeklinde düzenlediğimiz projede sektörün sürdürülebilirlik potansiyeli ile ilgili durum tespiti yapıp yol haritasını belirledik.

IPA III dönemine yönelik sektörde karbon ayak izinin takibi ve azaltılması odağında yaklaşık 10 milyon Euro bütçeli bir projenin tasarımını gerçekleştirdik.

ILO ile sürdürülebilirlik ve kurumsal sosyal sorumluluk (KSS) faaliyetleri için protokol imzaladık. Protokol çerçevesinde ihracatçı firmalarımızın temsilcilerine onurlu ve haysiyetli iş ortamı sağlanması için eğitim programları düzenledik.

OECD tarafından son 5 yıldır ‘Hazır Giyim ve Ayakkabı Sektörlerinde Sürdürülebilirlik ve KSS Forumu’ düzenliyor. Sektörümüzü temsilen bu forumda yerimizi alıyor, görüş ve önerilerimizi dile getiriyoruz.

Avrupa Hazır Giyim ve Tekstil Konfederasyonu’nun (EURATEX) üyesiyiz. Avrupa’da sektörle ilgili en önemli karar organı olan kurumun, sürdürülebilirlik, KSS ve izlenebilirlik çalışma gruplarının tüm etkinliklerine düzenli olarak katılıyoruz.

Sosyal uygunluk ve KSS eğitimleri konusunda Adil Emek Derneği (FLA) ile işbirliği yapıyoruz.

Sektörde kronik bir sorun olan ‘denetim yorgunluğu’nun çözümü için 2017’de kurulan Sosyal Uyum

Programı’nın (SLCP) imzacı kuruluşlarından biriyiz.

Firmalarımızın KSS ve sürdürülebilirlik altyapısını güçlendirmek için URGE projeleri kapsamında 40 firmanın karbon ayak izini ölçümleyecek pilot çalışma yapıyoruz.

AB katılım öncesi ortaklık

(IPA) fonuyla ‘Türk Hazır Giyim Sektöründe Diijital Dönüşüm Projesi’ni yürütüyoruz. Bu proje kapsamında İHKİB’in iştiraki olan EKOTEKS Laboratuvar ve Gözetim Hizmetleri A.Ş aracılığı ile sektörün sürdürülebilirlik kapasitesini artırıcı çalışmalar da yer alıyor.

EKOTEKS’in faaliyetleri neler?

Yönetmeliği çerçevesinde kirli atık suların testlerinin EKOTEKS’te yapılabilmesi için akreditasyon çalışması devam ediyor.

Uluslararası işbirlikleri ve üniversitelerin işbirliği ile ‘Organik Türk Pamuğu Projesi’nin alt yapısı tamamladı. Proje sayesinde pamuğun DNA’sı ile oynanıp oynanmadığı, ürünün yüzde 100 organik olup olmadığı kolaylıkla anlaşılabiliyor.

Sektör için kronik sorun olan ‘denetim yorgunluğu’nun çözümü için geliştirdiği Türkiye Hazır Giyim ve Konfeksiyon Standardı Projesi’nin (EKS 308) yürütücülüğünü yapıyor. Proje ile üretici firmaların sürdürülebilirlik ve KSS kapasitelerinin yükseltilerek sertifikalandırılmaları hedefleniyor.

Avrupa Yeşil Anlaşması nedir?

Yeşil Anlaşması (The European Green Deal) karbon emisyonunun 30 yılda sıfırlanacağı bir Avrupa idealini ortaya koyuyor. Avrupa Komisyonu Yeşil Anlaşmayı öncelikli konu olarak belirledi. İşlerin öngörüldüğü gibi gitmesi halinde 2050’de AB coğrafyasından doğaya sera gazı salımı olmayacak. Bu hedef doğrultusunda Avrupa sanayiden tarıma, ulaştırmadan enerjiye kapsamlı bir dönüşümü gerçekleştirecek. Komisyon dönüşümün finansmanında kullanılmak üzere 10 yıllık bir dönem için 1 trilyon Euro'luk bir yatırım planı açıkladı. Avrupa’yı sera gazı salımının sıfırlandığı ilk kıta yapma ideali için finansman desteği sağlanırken, gerekirse üyelere yaptırım da uygulanabilecek. Üye devletleri sera gazı salımını azaltma hedeflerine uymalarını zorunlu hale getirecek yasal düzenlemenin bu yıl içinde gündeme gelmesi bekleniyor. AB Yeşil Anlaşma’daki hedefler doğrultusunda tekstil ve hazır giyim stratejisini de yeniden belirledi. Yeni strateji doğrultusunda tekstil ve hazır giyim firmaları sürdürülebilir kaynaklarla üretim yapmaları ve geri dönüşümü azaltmak için ikinci el ürünlerin yeniden kullanılabilir hale getirecek teknolojiler teşvik edilecek.

Ocak ayında 1.5 milyar $'lık ihracat

Hazır giyim sektörü Almanya ve İngiltere gibi en büyük pazarlarda salgın kaynaklı kapanma önlemleri devam etmesine rağmen ocak ayını artıda kapattı. Sektör, ocak ayında 1 milyar 523 milyon dolarlık ihracata imza attı. Bu yıl ocak ayının iki iş günü eksik olmasına ve Avrupa’daki kapanmalara rağmen bu sonucun elde edilmesinin önemli olduğunu belirten Gültepe, “Ocak’ta Türkiye genel ihracatının yüzde 10.1’ine imza atarak sektör bazında yine ilk üçte yer aldık. ABD’ye yüzde 34.1, AB ülkelerine yüzde 4.7’lik ihracat artışının altını çizmek istiyorum. Firmalarımızın Şubat ve Mart dönemi siparişleri ne yazık ki istenen düzeye çıkmadı. Avrupa’da kapanma önlemlerinin uzaması ilk çeyrekte hedeflerimizi zora soksa da ikinci çeyrekten itibaren canlanmanın başlayacağını öngörüyoruz.Burada iki konunun altını çizmek istiyorum. Hammadde maliyetlerinde dolar bazında yüzde 20 - 25 artış var. İşçilik maliyetlerinin de yüzde 20’nin üstünde arttığı bir dönemde, dolar kurunun 7.20’nin de altına inmesi ihracatçıyı rekabetçi fiyat oluşturma konusunda zorluyor. Maske ve medikal kıyafetlerde hibe şartının devam etmesi ihracatçılarımız için ayrı bir sıkıntı oluşturuyor. Rekabet gücümüzü olumsuz etkileyen hibe şartının bir an önce kaldırılmasını talep ediyoruz" şeklinde konuştu.

iPhone’a yapay zeka dopingi! Tarih belli oldu, sınırlı sayıda telefonda desteklenecek Borsa düşerken paniklemek yerine fırsatları yakalayın İETT'den dört ilçeye yeni hat ve 1662 ek sefer Türkiye, rekabetçilik endeksinde son beş yılda geriledi Milyonlarca emekliyi ilgilendiriyor: İşte yıl sonu için beklenen zam oranı... Zeytinyağında 'var yılı'na girildi: Fiyatlar nasıl etkilenir, düşüş görülür mü?