Çok satarak batıyoruz

Ankara Sanayi Odası ve DÜNYA tarafından düzenlenen Yuvarlak Masa toplantısında, ASO 9 Numaralı Petrol ve Kimya Sanayi Komitesi üyeleri sorun ve çözüm önerilerini paylaştılar. Sektörün ilaç tarafında üretim yapan temsilciler, kamunun ilaç ödemelerinde Euro kurunu 4.5 liradan hesaplamasının üretimin sürdürülebilirliğini engellediğini söylediler.

Haber Merkezi |

“Sektörün yarınlarını heba etmeyelim”

Aytaç Muhittin Dinçer/Dinçsa İlaç Yönetim Kurulu Başkanı

Dünyanın en gelişmiş, en büyük ve en çok ihtiyaç duyulan sektörlerinin başında kimya sektörü geliyor. Ardından silah ve inşaat sektörü geliyor ancak şu anda kimya sektörü hepsinden önde. Türkiye’de kimya üretimi aslında ihtiyacın çok altında bir üretim gücüne sahip. Sektörün çok daha fazla yatırıma ihtiyacı var. Bu yüzden sektörde ithalata bağlı üretim gerçekleşiyor.

Dünyanın hiçbir yerinde olmayan ilaç fiyat politikamız var. Artık şirketlerimizi devam ettirebilmemiz ve ayakta kalabilmemiz çok zor. Çünkü ürünlerimizi sattığımız fiyatların çok üstünde maliyetlerimiz var. Alırken günlük kurdan aldığımız dövizin değeri Sağlık Bakanlığı’nca maliyet ve fiyat hesaplarımızda 1 euro=4.58 TL olarak hesaplanmaktadır. Yerli ilaç üretimi en az hastaneler kadar önemlidir. TEB ve SGK ‘nın doğrudan alım sistemleri Sağlık Bakanlığı’nın ilaç ruhsatlandırma ile ilgili mevzuatlarını by-pass etmiş, ithal ruhsatı almadan dövizle yüksek bütçeli ilaç ithal edilmektedir. İlacın erişim kolaylığı adı altında yurt dışı temin sistemi ilaç bütçesinin kullanımında ilaç tüketiminin yurt dışı alımı kolay ve cazip hale getirilmiştir.

“İlaç sektörü son 10 yıldır aşağı doğru gidiyor”

Bana göre son 10 yıldır ilaç sektörü aşağı doğru gitmektedir. 10 sene önce birçok yeni ürün çıkarabiliyorduk. Ar-Ge ile ülkemize yeni ürün kazandırıyorduk. Bugün artık yeni ürün kazandırma gayretimiz, azmimiz kalmadığı için yeni ürün de çıkmıyor. Yeni ürünü çıkarabilecek gelir potansiyelimiz yok, desteğimiz de yok. Böyle olunca da ithal ilaçlarının payı artıyor. Türkiye’deki ithal ilaç dengesi tersine döndü. Yüzde 85 yerli üretilirken, yerli üretimin parasal değeri şimdi yüzde 15’e düştü.

Birçok firma Türkiye’nin elinden gitti. Ülkemizde 133 yabancı firma var eskiden 30 taneydi, ilaç sektöründeki birçok firmamız yabancılara satıldı. Muhtemelen bunların birçoğu 10 sene sonra kapatılacak. İleride Türkiye’deki firmaların tamamını alabilirler.

“Sanayici yatırım yapmakta zorlanıyor”

Mustafa Karpuzcu / Drogsan İlaçları Sanayi ve Ticaret A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı

Stratejik öneme sahip bir sektör olmamıza rağmen, yürürlükte olan ilaç fiyat kararnamesinden dolayı çok zor zamanlar geçiriyoruz. İlaçta ikinci kalite veya başka bir standart diye kavram yoktur. İlaç dünyanın neresinde üretilirse üretilsin hep aynı kalite ve standartlardadır. Bu yüzden dünyadaki bütün ilaç üreticileri hemen hemen aynı regülasyonlara tabiler. Trend devamlı olarak daha yüksek standartlarda, daha kaliteli üretim yapılması yönünde olduğu için sürekli olarak regülasyonlar bir üst seviyeye çıkacak şekilde değişmektedir. İlaç sanayi gerek global piyasalarda rekabet edebilme, gerekse de üretimini devam ettirebilmek ve yeni regülasyonlara ayak uydurabilmek amacıyla sürekli olarak yatırım yapmak zorundadır.

Bir diğer önemli nokta da sektörümüzün vazgeçilmezi olan Ar-Ge konusudur. Ar-Ge global firmalarla rekabet edebilmek ve katma değerli ürün çıkarabilmek açısından son derece önemli olmakla beraber, bir o kadar da maliyetli çalışmalardır.

Bütün bunlar sürekli olarak, çok maliyetli, yüksek teknolojili yatırımları gerektiriyor. Fakat bahsettiğim gibi şu anda yürürlükte olan ilaç fiyat kararnamesinden dolayı sanayimiz gerekli kazancı, dolayısıyla gerekli sermaye birikimini sağlayamamaktadır. Bir yandan global piyasalarda rekabet etmeye çalışırken bir yandan da ilacı bazı Avrupa ülkelerinin neredeyse yüzde onu daha ucuz fiyata satıyoruz. İlaç fiyat kararnamesi gereği yılda bir kere fiyat artışı alabiliyoruz. Şu an da ilaç fiyatlamasında kullanılan resmi Euro kuru 4.5786 TL ve bu fiyat 2022 Şubat sonuna kadar geçerli olacak. Hemen hemen bütün girdilerimizin ithal olduğu bir ortamda, anormal kur artışının getirdiği anormal maliyet artışlarındaki sıkıntı, sektörümüz için gitgide dayanılmaz bir hal almaktadır. Ama buna rağmen sektör olarak elimizden geldiğince, gücümüz yettiğince, halkımızı ilaçsız bırakmamak için fedakarca üretmeye devam ediyoruz. İlaç sektörünün bu açmazdan bir nebze olsun çıkabilmesi için önerimiz ilaç fiyatlarının yılda üç defa veya en azından iki defa ayarlanmasıdır.

“Firma olarak küçüldük mü büyüdük mü bilmiyoruz”

Abdullah Ekrem Nefes/ Haskan Boya Sanayi ve Ticaret Ltd.Şti Genel Müdürü

Şirketimiz, 1994 yılında kuruldu. Firmamızda su bazlı boya ve sanayi grubuna yönelik boya üretimi yapmaktayız. Geçtiğimiz son 1 yılda ise mobilya grubuna yönelik üretim yapmaya başladık. Diğer sektörlerde olduğu gibi maalesef biz de hammadde sıkıntısı yaşıyoruz. Üstyapı grubundaki boyalarda, pandemi nedeni ile dünyadaki üretim kabiliyeti oldukça düştü. Bizde ise üretim hiç durmadığı için avantaj gibi görülebilecek bir iyileşme oldu. Talep artışı, üretime ve talebe cevap verme kabiliyetimizi artırdı. Özellikle bölgesel üreticiler olarak bizler talebe daha hızlı cevap vermeye başladık dolayısıyla yurtiçindeki satışlarımız da buna bağlı olarak arttı.

Bir taraftan nefes almaya başladık ama kârlılık ve hammadde konusunda hala sıkıntı yaşıyoruz. İhracat noktasında, özellikle de dekoratif boyaya çok ciddi bir talep var. Firmaların birçoğu ciddi hamleler yaptı, hiç ihracat yapmamış firmalar bile ihracata başladı. Ancak bu süreçte ihracatta da sıkıntılar yaşandı. Örneğin; Yemen’e ihracat yapacağımız sırada 150 gün boyunca konteyner beklediğimiz bile oldu. Hem hammadde gelişinde hem de ihracatta problem yaşadık. Yani durumumuzun iyi mi kötü mü olduğunu bilemiyoruz?

Yaşanan döviz dalgalanmasından daha çok hammadde fiyatındaki değişimler de bizi ilgilendiriyor. Bulunabilirlik konusunda problem var. Öngörülü şekilde hareket edemiyoruz. Hırdavat, nalbur noktasında bağlantılı satış dediğimiz bir yöntem uyguluyorduk. Yani önceden yıl içinde satacağı ürün miktarını belirleyip bağlantı yapan bayilerle çalışıyorduk. Bu sene büyük ihtimalle bağlantıya çıkamayacağız. Nasıl bir sonuç alacağımızı da bilemiyoruz.

Son olarak şunu belirtmek isterim ki aslında ülkemizde son yaşanan olaylar biraz da güç dengesiyle ilgili. “Faizi yükselt, yatırım yapma” deniliyor bir anlamda. Yani para faizde kalsın ama yatırıma dönmesin. Faiz düştüğünde ise dövizle sopa gösteriliyor.

“Parasını ödediğimiz malı alamıyoruz utanç verici”

Alparslan Hazar-Hazar Plastik Kalıp Sanayi Ltd.Şti. Genel Müdürü

Genel olarak herkesle aynı sıkıntıyı yaşıyoruz ve son zamanlarda sıkıntının boyutu daha da arttı. Doların hızlı yükselmesi ve doların yükselmesine rağmen elde edeceğimiz hammadde, dünya piyasasında zaten kendi içinde de yükselme kaydediyor. Bu yüzden fiyat çok büyük belirsizlik getiriyor. Bu belirsizlik kararsızlığı getiriyor. Bunun için de bir işe fiyat vermek, yapmak doğru mu değil mi? İşin sonunda ne olacağın peşine düşmeye başladık. Sektörümüzde genelde TL üzerinden çalışıyoruz ama aldığımız her şey dolar cinsinden.

Artık TL’yi kaldıralım, dolarla konuşalım durumuna geldi herkes. Sanki her şey dolarla konuşulursa belki çözüm noktasında bir yere varılır gibi görülüyor. Yılbaşında bağlantısı yaptığınız, hatta parasını önceden verdiğiniz malları bile ayın fiyatta gönderemeyeceklerini söyleyenler var. Yani parasını ödediğiniz malı alamıyorsunuz, fark istiyorlar. Bu utanç verici bir şey.

İşin bitiminde para kazandığımızı değil sermayeden tükettiğimizi görüyoruz. Emtia kendi içindeki artışıyla üreticileri ciddi oranda zarar ettiriyor. Artık nasıl döviz ile alıyorsak satarken de dövizle satmalıyız. Hatta maaşları bile dövizle ödemeliyiz. Çalışanlara da yazık. Asgari ücretin yapısı içinde geçinmeleri imkansız gibi görünüyor.

Biz kazanamıyoruz, vergi dilimlerinden sonrası, enflasyon sebebiyle kaybolan parayla beraber para kazanılamıyor. İşletmelerin büyüyebilmesi için yatırım yapılmalı, makinelerimizi yenilemeliyiz, bantlarımızı genişletmeliyiz. Bunu yapamazsak zaten kendi içimizde kaybolup gideceğiz.

“Devlet teşviklerinden herkes eşit yararlanmalı”

OSTİM’de 150-200 metrede çalışan insanları düşünün. Bunların devlet teşviklerine yönelik başvurularını yapabilmeleri imkansız. Devlet teşvikini herkese eşit miktarda sunarsanız, 100 milyon lira sermayesi olan da 1 milyon lira sermayesi olan da gücü kadar teşvik kullanır. Eşit oranda vergi indirimi yaparsanız, zaten bütün sanayiye teşvik verirsiniz ve güçlendirirsiniz. Yıllık cirosu 1 milyon lira olan insandan niye vergi alıyoruz. Bundan vergi almayalım, bu adamı bırakalım büyüsün. Yüzde 40 civarında kazanç vergisi var. Vergi dilimi içinde küçük işletmeci, 1 milyon yıllık cirosu olan vergiyi verirse nasıl büyüyecek, otomasyona nasıl geçecek?

“Daha temmuz siparişlerimizi alamadık”

Berk Özbozkurt- Stenkim Yapı Kimyasalları Ar-Ge Müdürü

Şirketimiz 1986 yılında kurulmuş, daha çok altyapı yatırımlarına yönelik, ileri teknolojiye sahip yapı kimyasalları üreten bir şirkettir. Hava alanları inşaatı ana faaliyet alanımız. Şu anda geçici olduğunu düşündüğümüz, pandemiden sonra ortaya çıkan şeyler bizim zihnimizi yoruyor. Navlun artışları, tedarik sürecindeki uzamalar, belirsizlikler çok önemli. Temmuz-ağustos ayında ısmarladığımız fakat aralık itibarıyla henüz stokumuza girememiş, hatta gemiye yüklenmemiş hammaddeler var. Aynı zamanda hammaddelerde döviz bazında ciddi fiyat artışları söz konusu. Kendi müşterilerimize fiyat ve termin verme konusunda, tedarik planları yapmakta zorlanıyoruz. Bu o kadar büyük problem ki başka hiçbir sorunu değerlendirebilecek durumda değiliz.

Bu sorunların bir kısmını tüm dünya yaşıyor ama Türkiye’de yerli kimya sanayi altyapımızın olmamasından ötürü daha ciddi yaşanıyor. Ana hammaddeler tarafında, petrokimyada yaptığımız bazı üretimler olmasına rağmen, polimerik ürün üreten sanayiciler olarak tamamen yurtdışına bağlı durumdayız. Türkiye’den alabildiğimiz dolgu malzemeleri dışında hiçbir şey yok.

“Maliyet döviz bazında yüzde 400 arttı”

Girdi maliyetlerimiz, döviz bazında yüzde 400’e kadar arttı. Elbette her kalem böyle değil, ama %100’ün üzerinde artan birçok kalem var. Kimya sektörü, hassas kimyasallar hariç, asla yüksek marjlarla çalışmaz. Bırakın %100’ü %400’ü, %10-15 artışı bile müşterilere yansıtmak zorundayız.

Bu tür sorunlar sadece bizim için değil, bizim tedarikçilerimiz için de büyük problem. Dünya çapında kimya sektöründe üretimde aksamalar görüyoruz. Pandemi sebebiyle, kapanmalar, iş kaybı gibi sebeplere bağlı üretimde de aksaklıklar yaşanıyor. Ancak en büyük aksaklığı üretim değil lojistikte görüyoruz, temelde liman bekleme süresi aşırı uzadı. Uluslararası nakliyede kamyon ve konteyner yok yeterli miktarda. Sistem biraz kendi kendini kilitledi. Kısa sürede eskiye dönülebileceğini öngörmüyorum.

Yeni PETKİM’ler olmalı; devlet kendi eliyle kurmak zorunda değil. Bu konsepti destekleyebilir, finanse edebilir. Yeni büyük kimya tesis konseptlerini devletin finanse etmesi de olabilir. Temel kimyasal malzemeler gelsin ki biz de bunlardan türev kimyasalları, ürünleri üreterek katma değeri yüksek üretim yapalım.

“Asgari ücretle çalışacak mühendis var ama düz işçi yok”

Murat Yakın/ Başkentliler Boya Sanayi ve Ticaret A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı

Tüm arkadaşlarımızda olduğu gibi, emtia maliyet artışı ve kur istikrarsızlığı bizi de etkiliyor. Eleman sıkıntısı giderek büyüyor, çalışanlarımız kredilerini, borçlarını ödeyebilmek için tazminatını alıp çıkmayı tercih ediyor. 6. ayda ara zam yapmış olmamıza rağmen, şu anda çalışanlar mutlu değil. Enflasyon belki yüzde 20 olarak açıklanıyor ama gerçekleşen enflasyon yüzde 50’nin üzerinde. Kayıt dışı veya yabancı uyruklular çok iyi örgütlenme var. 3 bin 500 lira ücret ödeniyor. Yani toplanıp karar alıyorlar ve fiyat belirliyorlar, ertesi gün o fiyatın altında kimseyi çalıştıramıyorsunuz. Yani Suriyeli veya Afganlıyı belirledikleri rakamın altında çalıştırma şansınız yok. Aralarında çok iyi networkleri var.

Kaçak işçi çalıştıranın gayrı resmi satışı olması lazım. Bunlara verdiğiniz maaş kâr olarak görünüyor. Bu 3 bin lira kâr olarak göründüğü için yüzde 22 gelir vergisi, yüzde 15 stopaj ödersiniz. Yani gayri resmi satışı olmayanlar, yabancı uyrukluları çalıştıramaz kayıt dışı olarak.

Malı bağlayıp para ödeyip, ürettiğiniz ürünü de satmışsınız. Ana üretici malı vermediği zaman siz ortada kalıyorsunuz. Farkı cebinizden ödemek durumunda kalıyorsunuz. Biz şu anda çok satarak batıyoruz. Yani 10 liraya mal edip 11 liraya satıp, yerine 12 liraya koyuyoruz. Onu da 13 liraya satıp, yerine 14 liraya koyabiliyoruz. Reel olarak baktığımızda kazanmadığımız paranın vergisini ödeyeceğiz, hammaddemiz düşecek, 1000 ton hammaddem 600 tona düşmüş ben kar etmişim. 10 milyon lira değeri vardı, 600 ton hammaddem var, 20 liradan 12 milyon lira yapıyor. Malın yarı yarıya inmiş ama kağıt üzerinde yüzde 20 para kazanmışım. Bir de vergi ödediğimde düşecek. Şu anda mümkün olduğu kadar satış yapmama yönünde ilerliyor firmalar.

İşçi bulmak da ayrı bir sorun. Asgari ücrete çalışacak, mimar, inşaat mühendisi, kimyager her türlü elemanı alabiliyorsunuz. Oysa düz işçi bulamıyoruz. Ustalar da 8 bin liranın altında çalışmıyor. Ayrıca en büyük sorunlarımızdan biri de 2011 yılından bu yana ilgili sektöre yönelik yanıcı parlayıcı ihtisas OSB’nin kurulamamış olması. O tarihten bu yana kapasite artırımı yapamıyoruz, ruhsat alamıyoruz.

“Rakiplerimizle mücadelede zorlanıyor”

Ramazan Çelik/ Sefa Kimya Petrol Ürünleri Sanayi Ve Dış Ticaret A.Ş.Yönetim Kurulu Başkanı

1972 yılında boya sektöründeki faaliyetleri ile kimya sektörüne giriş yapan firmamız, 1996 yılı itibariyle endüstriyel yapıştırıcı alanına geçmiştir. 1996 yılından bu yana endüstriyel yapıştırıcı alanında uzmanlaşan ve Ar-Ge çalışmalarının sonucunda bugün geniş bir ürün yelpazesi ile ortalama 63 ülkeye ihracat yapan firmamız maalesef hammadde tedariki noktasında tamamıyla dışa bağımlı bir durumdadır. Ülkemizin içinden geçtiği birçok ekonomik krizden sonra ayakta kalmaya ve hatta büyümeye devam eden firmamız, bugün tüm dünyanın içinde olduğu ekonomik krizde birçok sıkıntıyı birlikte yaşamaktadır.

Pandemi ile birlikte yaşanan sorunlar daha da derinleşmiş olup; hammaddenin bulunması, gerekli finansmanın sağlanması ve navlun ayarlanarak Türkiye’ye getirilmesi süreçlerinin hepsinde ayrı ayrı yükselen sorunlar yaşanmaktadır. Pandemi öncesinde dönem dönem farklı ürünlerde yaşanan tedarik sıkıntısı, geldiğimiz nokta itibariyle tüm hammaddelerde yaşanır hale gelmiştir. Kurda yaşanan hızlı artışı ihracatta artış sağlayarak dengelemeye çalışıyoruz ancak yurt dışı rakiplerimizle hem yurtiçinde hem de yurtdışında rekabet etme noktasında dezavantajlı konumda kalıyoruz.

Tüm bu sorunların üzerine ülkemizde hiçbir şekilde üretilmeyen bazı hammaddelere uygulanan gümrük vergileri ile rekabet edebilme gücümüz daha da zayıflamaktadır. Temel felsefesi yerli üreticiyi korumak olan gümrük vergilerinin kimya sektöründeki hammaddeler dikkate alındığında, aslında bu hammaddelerle üretim yapıp ülkemize döviz girişi sağlayabilecek firmaların gücünü zayıflattığı aşikardır.

İstanbullular dikkat! Hava bir anda soğuyacak, tarih belli oldu Mert Başaran’dan finansal özgürlük yolunda altın ipuçları Bankaların promosyon yarışı kızıştı: Emeklilere uyarı geldi: 'Acele etmeyin' Birleşik Krallık bu Türk yatırımını konuşuyor: 1 milyar sterlinlik yatırım İstanbul’dan daire fiyatına Roma'dan ev alınıyor 2024'te mi 2025 yılında mı emekli olunmalı? Özgür Erdursun yanıtladı