Yat turizminde bürokrasi yatırımcıyı caydırıyor

Deniz Turizmi Birliği Derneği Genel Sekreteri İzzet Uğurlu, Türkiye deniz turizminin gelişimi için sektörün önündeki en önemli engel olan bürokrasi sorununun çözülerek, yatırımların önünün açılması gerektiğini vurguladı.

Haber Merkezi |

DUYGU GÖKSU / İZMİR

Bağımsız tatil tercihlerinde özellikle pandemi sonrası dönemde yaşanan talep patlamasıyla, yat turizmi ilgi odağı oldu. Fakat sektöre yapılan yatırımlar talebe yetişemedi. Bunun en önemli nedenlerinin başında yatırım aşamalarındaki ağır bürokratik işlemler ve koordinasyon eksikliği geliyor.

Türkiye'nin deniz turizmini devlet politikası haline getirmesi gerektiğini dile getiren Deniz Turizmi Birliği Derneği Genel Sekreteri İzzet Uğurlu, Türkiye’nin 8 bin 333 kilometrelik kıyılarına oranla, 75 tesis ve 25 bin yat park kapasitesinin çok küçük kaldığını ifade etti. Yatırım aşamalarında bürokrasi ve koordinasyon eksikliğinin çok başlılık yaratığını belirten Uğurlu, birbiriyle çelişen prosedürlerin, zaman ve iş kaybına yol açtığına dikkat çekti.

Yeni yatırım noktalarında, yatırımcıların karşı karşıya kaldıkları bürokratik işlemlerin, izinler, onaylar ve yatırım tamamlanmadan üstlenilmek zorunda kalınan mali yükümlülüklerin, yatırımların gerçekleşme süresinin çok uzamasına neden olduğunu dile getiren Uğurlu, “Yatırımın, ancak çok uzun vadede geri dönebileceğini gösteren fizibiliteler, yatırımcıyı farklı alanlara yönlendiriyor. Hatta buna rağmen yatırımı gerçekleştiren işletmeler de, kısa bir süre sonra ya kaliteyi korumaktan vazgeçiyor ya da yatırımı elden çıkartma girişiminde bulunuyor” diye konuştu.

Aynı bölgede farklı kira bedelleri yansıyor

Sektördeki çok başlılığın işletmecileri zorladığını söyleyen Uğurlu, “Türkiye’de kamu kurumu yat limanı veya yat yanaşma yeri tesisleriyle ilgili kurumların sayısı çok fazla. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü, Milli Emlak Genel Müdürlüğü, Hazine ve Maliye Bakanlığı, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve belediyeler, farklı tahsis modellerine göre ve bu modelin ortaya koyduğu kamu kira bedelleri çerçevesinde işlem tesis ediyor.

Bu nedenlerle, bazen aynı lokasyonda olup farklı kurumlardan edinim sağlanınca kamu kira bedellerinde ciddi farklılıklar ortaya çıkıyor. Bu durum da işletmecinin satış ve pazarlama politikalarını zorluyor ve pazar payı kaybına sebep oluyor” dedi.

“Marinalarla yerleşim alanları aynı paralelde gelişmiyor”

Geleceğin marina müşterisi olacak yerli yatçı sayısının artmasıyla deniz turizminin orta vadede gelişebileceğini dile getiren Uğurlu, “Bunun için basit sezonluk kıyı bağlama tesislerinin planlanması, tekne çekme noktalarının yaygınlaştırılması ve basit, güvenli kara yat-park imkanlarının artırılması lazım. Ayrıca, gelir düzeyi yüksek bir yatçının marinalarımızdan arka caddeye çıkınca ne yapacağı önemli bir konu. Marinalarla birlikte yerleşim alanlarının da geliştiği doğru ancak aynı paralelde değil. Öte yandan, marina yatırımlarını etkileyen önemli konulardan biri de çevre korumaya yönelik kaygılar. Yatırımlarda her şeyden önce kamuoyu doğru bilgilendirilmeli” değerlendirmelerinde bulundu.

Uğurlu, kıyı master planları ile bölgesel bazda hangi koyların yatçılığa ayrılacağı, kıyı tesislerinin nerelere yapılacağı, hangi koyların koruma altına alınacağı ve imara kapatılacağı konularının belirlenmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

Sıfır araçlarda kampanya yarışı başladı! İşte yılsonu fırsatları... Sıfır faiz, takas desteği! Finansal performansın anahtarı: Dupont analizi AKOM açıkladı: İşte fırtına ve yağışın İstanbul'a bilançosu Öğretmenlerin 24 Kasım beklentisi: Birer maaş ikramiye Türkiye dünyanın en sinirli ikinci ülkesi oldu! Trump Hazine Bakanı adayını açıkladı: 'Amerikan rüyasının' bir örneği