UBK Yönetim Kurulu Başkanı Özdemir : “Bakliyat destekleri özel ürün statüsünde daha da artırılmalı”
Yeni tarımsal desteklemeleri değerlendiren Ulusal Baklagil Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı Ö. Abdullah Özdemir, gübre ve mazot desteğindeki artışı olumlu karşıladıklarını ancak kilogram başına verilen 50 kuruluk pirim desteğinin sabit tutulmasının üretim artışını yavaşlatacağı uyarısında bulundu.
Haber Merkezi |Ulusal Baklagil Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı Ö. Abdullah Özdemir, 2022 Yılında Yapılacak Tarımsal Desteklemeler ve 2023 Yılında Uygulanacak Gübre ve Sertifikalı Tohum Kullanım Desteklerine İlişkin Resmî Gazetede yayınlanan yeni kararları değerlendirdi. Açıklanan desteklerin bakliyat sektörü açısından önemli olduğuna dikkat çeken Ö. Abdullah Özdemir, özellikle mazot ve gübre desteğinin artırılmasının çiftçinin maliyet yükünü hafifleteceğini belirtti. Alınan karara göre alan bazlı destekler kapsamında nohut, kuru fasulye, mercimek için daha önce toplam 32 lira olan destek miktarının 75 lirası mazot ve 21 lirası gübre olmak üzere toplam 96 lira olarak belirlendiğini ifade eden Ö. Abdullah Özdemir, “İçerisinden geçmekte olduğumuz ekonomik süreç de dikkate alındığında en önemli tarımsal girdilerden olan mazot ve gübrede yapılan bu artışın çiftçilerimizin üretimlerini sürdürmeleri açısından önemli olduğunu düşünüyorum. 2022 üretim yılında prim desteği olarak adlandırılan fark ödemesinde ise kuru fasulye, nohut ve mercimek için verilecek destek kilo başına 50 kuruş düzeyinde sabit tutuldu. Bakanlığımızın açıkladığı son listeye göre nohut 566, kuru fasulye 377 ve mercimek 266 havzada destekleniyor. Bakanlığımız “Baklagil Sektör Politika Belgesi” raporunda bakliyatı özel ürün statüsünde göreceğini açıklamıştı. Dolayısıyla beklentimiz arz açığı olan bakliyat için verilen bu desteğin artırılması yönündeydi. 80’li yıllarda 2,4 milyon ton olan bakliyat üretimimiz ne yazık ki yarı yarıya azaldı. Ülkemizin aynı seviyeleri yakalamak için önemli bir potansiyeli var. Bu doğrultuda önümüzdeki dönemde kilo başına verilen 50 kuruşluk desteğin artırılmasının yararlı olacağı kanısındayım” dedi.
Sertifikalı tohum kullanım desteği yükseldi
Pandemi süreci ve Rusya-Ukrayna savaşının tarım ve gıda sektörünün önemini açıkça gösterdiği gibi başta kuraklık olmak üzere iklim değişikliğinin de üretimde verim kavramının ne kadar dikkate alınması gereken bir unsur olduğunu ortaya koyduğunu ifade eden Ö. Abdullah Özdemir, “Bakliyat üretiminde verimi artırmanın yolu sertifikalı tohum üretiminin ve kullanımının yaygınlaştırılmasından geçiyor. Açıklanan son kararda sertifikalı tohum kullanım desteği kuru fasulye ve mercimek için dekar başına 60 liraya, nohut için 50 liraya yükseltildi. Ancak sertifikalı tohum üretim desteği uzun süredir olduğu gibi orijinal kademe için her üç üründe de kilo başına 60, sertifikalı kademe için 50 kuruşta sabit kaldı. Oysa ülkemizde şu an yüzde 2-3 seviyesinde olan sertifikalı tohum kullanımını yaygınlaştırmanın yolu aynı zamanda üretimini de artırmaktan geçmektedir. Dolayısıyla verim, dayanıklılık ve kaliteli ürün açısından önümüzdeki dönem sertifikalı tohum kavramına daha fazla odaklanmamız gerektiği kanaatindeyim. Hem üretim hem de kullanım açısından desteklerin daha fazla artırılarak daha cazip hale getirilmesinin önemli olduğu kanısındayım” diye konuştu.
“Üretim kalıcı politikalarla uyumlu şekilde desteklenmeli”
Yaşanan küresel tedarik sorunları ile birlikte tarım ve gıda sektörünün öneminin giderek arttığını ifade eden Ulusal Baklagil Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı Ö. Abdullah Özdemir, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin geleceğe yönelik kısa, orta ve uzun vadeli politikalarını şimdiden belirleyip bu doğrultuda projelerini uyguladığına dikkat çekti. Türkiye’nin de ülke genelinde tarım ve gıda özelinde bakliyat sektörü açısından kalıcı politikaları şimdiden belirlemesi gerektiğini belirten Başkan Özdemir, şöyle devam etti: “Verilecek olan destekleri bu bağlamda değerlendirerek üreticilerimizin bakliyat üretimine daha fazla teşvik edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Böylece ülke olarak 80’li yıllarda olduğu gibi hem iç talep açısından kendi kendine yeterli hem de ihracatta dünya genelinde rekabetçi pozisyona yeniden kavuşabileceğimiz kanısındayım.”