'Türkiye ekonomisinde sanayi öncelikli bir yeni strateji ve eylem planı gerekli'
Kocaeli Sanayi Odası’nın Eylül ayı meclisinde “KARARSIZ DENGEDE EKONOMİ VE PİYASALAR” başlıklı bir sunum yapan Piri Reis Üniversitesi Öğretim Üyesi ve aynı zamanda Türk Loydu Vakfı Başkanı Prof.Dr. Oral Erdoğan Türkiye ekonomisinde sanayi öncelikli bir yeni strateji ve eylem planının gerekli olacağına değindi.
Haber Merkezi |EKONOMİ / KOCAELİ
Piri Reis Üniversitesi Öğretim Üyesi ve aynı zamanda Türk Loydu Vakfı Başkanı Prof.Dr. Oral Erdoğan, Kocaeli Sanayi Odası’nın Eylül ayı meclisinde gerçekleştirdiği sunumda şu ifadelere yer verdi:
“Dünya ekonomisinde gelişmeleri, ABD ve diğerleri olarak, bir denge yapısında gördüğümüzde; ABD’nin daha kararlı denge, diğer ekonomilerin ise kararsız denge yapısına yakın olduğu kanaatindeyim. ABD ekonomi yönetiminin, başta ABD Merkez Bankası (FED) olmak üzere, literatürü ve teamülleri bir derece aşarak resesyon olup olmamasına veya olacak ise; ne zaman nasıl olacağına yön verdiğini izliyoruz. Bugün FED politika faizine karar verecek: Piyasada oluşan son verilere göre 50 baz puan indirmesinin fiyatlandığını düşünüyorum. Öyle ki, bu durum siyasete ilişkin de bir bilgi içeriyor gibi ve Harris’in yarışı kazanmasına yönelik de fiyatlama gibi görünüyor.
Küresel ekonomide büyüme gelişimine baktığımızda; ABD ve Çin’in kararlı bir şekilde büyüme çizgisini yakaladığını, Avrupa Birliği ekonomisinin de dipten dönüş yaptığını belirtebiliriz. Son dönemde dikkati çeken bir istatistik ise; Çin’in deniz yolu ile ithalatının 2022 yılından itibaren hızla arttığı ve buna karşın taşınan emtianın fiyat endeksinin ise düşüyor olmasıdır. Çok net olarak Çin, diğer dünyada relatif olarak zayıf kalan talep ile düşen fiyatlardan istifade ederek üretimine yönelik hamlesini artırma imkanı bulmuştur.
Dünya deniz taşımacılığının 12.6 milyar ton (66 trilyon ton-mil) seviyesine geldiğini ve 2025 yılı için de yükselişin daha düşük hızda da olsa, devam edeceğini öngörüyoruz. Dünya bir taraftan ekonomide ve ticarette canlanmaya işaret eder iken, bir taraftan da savaşlar ne yazık ki devam ediyor. Yaklaşık 24 yıldır kullandığım altın/petrol oranına göre (normal ortalaması 15 kabul edilebilir iken bugünlerde 1 ons altın 35 varil brent ediyor) savaş olasılığının halen yüksek seyrettiğini de not edebiliriz. Bir nokta da, ortadoğudaki savaş nedeniyle başta Kızıldeniz sebebiyle rotaların değişmesi ve uzaması etkisidir. Normalleşme ile birlikte taşlar yeniden dağıtılacak, rekabet konuları gözden geçirilecektir.
Altın’ın geldiği bu seviyede önce ticaret savaşı, pandemi, ardından savaşarın çok etkisi oldu; ama daha da önemlisi bunlardan dolayı enflasyonun patladığı ortamda FED’in politika faizini %5.25-%5.50 bandına kadar çıkardıktan sonra, indirmekte gecikmesi ve indireceğine yönelik güçlü beklentinin önden fiyatlanmasıydı. Artık faiz indiriminin başlaması ile birlikte her an sert bir realizasyon gelme ihtimaline hazır olunmalı.
Türkiye ekonomisine döndüğümüzde; “enflasyon düşüşü yeterli mi?” sorusunun cevabı şimdilik yetmez ama düşüyor, daha da düşmeli. Düşeceği hedef seviyeden ziyade düşüş süreci ve yöntemi ne olmalıdır, rasyonellik nedir? Nitekim, büyüme ve istihdam için politika faizinin indirme zamanı çok kritik hale geliyor. Enflasyonu indirmek için TL’nin aşırı değerli tutulması ekonomiye özellikle sanayici ve ihracatçıya olumsuz etki de oluşturuyor. Optimal dengeyi kaçırmamak gerekir. Cari açığı kapatalım der iken; potansiyel ekonomik daralmanın şiddetini ihmal etmemek gerekir. TL’yi değerli tutar iken, işgücünün işverene maliyetini iki yönlü olarak yükseltme riski yaşadık. Bir yanda satılan malların maliyeti içinde işgücü maliyeti ikiye katlandı, öte yanda dış piyasalara satışta fiyatlama avantajımız zayıfladı. Konu para politikası ile çözülemez görününce de maliye politikasından destek arayışı dile getirildi. Bir çare bu ise; öncelikle kamuda tasarruf öne çıkarılmalı.
Ekonomimizin rasyonelliği çerçevesinde orta ve yüksek teknolojiye dayalı ihracat modellemesi öncelikli olmalıdır. Sanayicinin aktifler açısından; rekabetçi fiyat durumu, teknolojiye ve yeni yatırımlara yönelme kabiliyeti, yerleşim ve lojistik entegrasyon, makro gelişmelere karşı dayanıklılık; sermaye kaynakları açısından ise finansmana erişim, sermaye maliyeti, teminat ve risk yönetimi kapsamında önceliklendirileceği bir eylem planına gereksinim olduğu kanatindeyim."