“Tarım, sürdürülebilirlik ulusal politikalarla yönetilsin”
Mersin’de düzenlenen “Tarımda Girdi Sorunları ve Çıkış Yolu” konferansında, girdi maliyetlerine gelen zamların üretimde yarattığı sorunlar konuşularak, sürdürülebilir tarım için planlama yapılması, tarımın hükümet politikalarıyla değil ulusal politikayla yönetilmesi çağrısı yapıldı.
Haber Merkezi |Mehmet Nabi BATUK
MERSİN - Tarımda artan girdi maliyetlerinin üretime yansımaları ve çözüm önerileri ‘Üretmezsek Tükeniriz’ temasıyla Mersin’demasaya yatırıldı. “Tarımda Girdi Sorunları ve Çıkış Yolu” isimli konferansa, gübreden ilaçlamaya, hayvancılıktan organik üretime kadar tarım sektöründe yaşanan sorunlarınele alındı.
Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO), Mersin Büyükşehir Belediyesi, Akdeniz İhracatçı Birlikleri, Akdeniz Ziraat Odası ve TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Mersin Şubesi işbirliğinde düzenlenen konferansın moderatörlüğünüDÜNYA Gazetesi Tarım Yazarı Ali Ekber Yıldırım yaptı. Gübre, mazot, zirai ilaç gibi temel girdi kalemlerine gelen zamların tarımsal üretimde yarattığı sorunlara ilişkin önemli değerlendirmelerin yapıldığı konferansta, sürdürülebilir tarım için yeni politikalar oluşturulması, planlama yapılması, tarımın ulusal politika kabul edilip, hükümet politikalarıyla yönetilmemesi çağrısı yapıldı.
“Tarımda kargaşaya doğru gidiliyor”
Konferansın açılış konuşmasını gerçekleştiren MTSO Başkanı Ayhan Kızıltan, tarımsal üretimdeki en temel problemin plansızlık olduğunu kaydetti. Planlama yapılırken yerel dinamiklerin görüşlerinin de dikkate alındığı yeni bir planlama sistemine ihtiyaç olduğunu ifade eden Kızıltan, “Türkiye’de tarımda kargaşa ortamına doğru gidiliyor. Bunda geçmişten gelen yanlışlıkların, planlama olmamasının, gelişmiş ülkeler ya da uluslararası sermayelerden, Türkiye’de tarıma ihtiyaç olmayıp sanayileşmesi gerektiği yönünde gelen yanlış empozelerin önemli rolü bulunuyor. Planlama yapamayan yetkililerin dikkatlerini tarımın üzerine çekmeliyiz” dedi.
“Sektörü kaptansız bir gemi gibi”
Mersin Büyükşehir Belediyesi Başkanı Vahap Seçer ise, Türk tarımında istenen sonuçların alınamamasının en önemli nedeni;“sürdürülebilir tarım politikası olmaması ve çiftçilerin anayasa kapsamında alması gereken desteklere doğrudan ulaşamaması” şeklinde açıkladı. Tarım Kanunu’na göre GSMH’nin yüzde 1’inin tarıma ayrılması gerektiğini belirten Seçer, söz konusu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten bu yana devletin çiftçiye 277 milyar lira borçlandığını kaydetti. AB müzakere sürecinde uyum çalışmaları kapsamında Türk tarımı adına çok önemli yasaların çıktığını anımsatan Seçer, “AB süreci akamete uğrayınca tarım sektörü de kaptansız bir gemi gibi rüzgar esintisine göre sürüklenmeye başladı Umarım karaya oturmayız” diye konuştu.
“Gübre fiyatları bu yıl da çiftçiyi zorlayacak”
Gübre sektöründe yaşanan sorunlar ve çıkış yollarına değinen Tekfen Holding Başkan Yardımcısı Hakan Göral, Türkiye’de iklim açısından iyi bir kış yaşanmasına rağmen çiftçinin fiyat artışları nedeniyle gübre kullanımını yüzde 35-40 bandında azalttığını kaydetti. Tarımda verim ve kalite kaybının önüne geçebilmek için ciddi teşviklere ihtiyaç olduğunu dile getiren Göral, şunları söyledi: “Pandemi ve savaşlarla artan doğalgaz ve petrol maliyetleri nedeniyle gübre üretim maliyetleri de artıyor. 2022 de gübre fiyatları açısından çiftçi için zor bir yıl olacak. Doğalgaz fiyatları düşürülmeli ki gübre üretimi Türkiye’de yapılsın ve ürüne erişim garantilensin. Ayrıca Türkiye’de Mazıdağı’ndakidüşük tenörlü fosfat kayasızenginleştirip kullanılabilir hale getirilirse fiyat düşüşleri yaşanabilir. Sanayi Bakanlığı’nın başka ülkelerdeki atıl durumdaki fosfat madenlerine ortak olup işletilmesine yönelik girişimlerde Türk gübre sektörünü geliştirir. Mutlaka uzun vadeli planlarla gübre sektörü yapılandırılmalı.”
“Maliyetler artarsa kırmızı et üretimi sekteye uğrar”
Tüm Süt, Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği (TÜSEDAD) Başkanı Sencer Solakoğlu “Sorunumuz her şeye pragmatik yaklaşmak. Bir plan, program strateji çerçevesinde yol almamak” dedi. Maliyetlerde artış devam ederse kırmızı et üretiminin sekteye uğrayacağı uyarısı yapan Solakoğlu, “Hayvancılık yapılan yatırım ve aldığımız riskle belli bir oranda gelir getiren sektöre dönüştürülmeli. Çözüm olarak popülist siyasetten uzak durulması gerekiyor. Tarım özerk olup ulusal politikalarla yönetilmeli. Hükümet politikası olup kişiden kişiye değişmemeli. Mümkünse aynı fikirde olmayan insanların, müzakere ile birbirini ikna edip ilmin yolu ve diğer ülkelerin ne yaptığına bakmasıyla kararlar alınmalı” diye konuştu.
“Üretim seferberliğine ihtiyacımız var”
Ülkelerin hem tarım hem teknoloji hem de sanayi ile birlikte gelişebileceğini ifade eden Ali Ekber Yıldırım, diğer sektörler gelişirken tarım politikalarının ihmal edilmemesi gerektiğini söyledi. Türkiye’de bakir topraklar olmasına rağmen hükumetin kısa vadeli bir vizyon ile yurtdışında tarım projelerini değerlendirdiğini ifade eden Yıldırım, şöyle konuştu: “Dünya tarımda yeni bir döneme girdi. BM Gıda ve Tarım Örgütü’nün yayımladığı son raporlarda gıda fiyatlarının yüzde 8 ile yüzde 20 oranında artacağı ve bu durumdan en çok yoksul insanların etkileneceği belirtiliyor. Raporlarda ayrıca Ukrayna’nın da devam eden savaş nedeniyle bu yıl yüzde 20 ile yüzde 30 arasında tarım alanında ekim yapamayacağı yer alıyor. Tarım Bakanı’nın Afrika’nın güneyinde bakir topraklar var demesi kendisi için iyi başlangıç olmadı. Çünkü Türkiye’de büyük bakir topraklar var. İlk önce kendi bakir topraklarımızda üretimimizi artırmalıyız. Bu alanda gerçekten bir üretim seferberliğine ihtiyacımız var.”
“Bölgesel, ürün bazlı planlama yapılmalı”
ZMO Mersin Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Okan Özkaya zirai ilaçlarda yaşanan sorunlar ve çözümlerine değinerek şunları söyledi: “Tüm sorunları zirai ilaçlarla çözmeye çalışıyoruz. Bir karınca ya da ot gördüğümüzde popülasyonuna bakmadan zirai ilaçlar kullanıyoruz, zararlıları yok etmeye çalışırken yararlı böcekleri de öldürüyoruz. Koruyucu, önleyici önlemler almak yerine doğrudan yok etmeye yöneliyoruz. Çözüm olarak planlı çalışmayı öğrenmemiz gerekiyor. Bunun için de bölgesel, ürün bazlı planlamalar yapılması gerekiyor. İşi bilen kişilerden oluşan ve çiftçiye kadar inen tarımsal bir zincir oluşturup her bürokrata göre yeniden belirlenen politikalar yerine işin içinde olup süreci takip eden, uzun yıllar bu süreçte yer almış bir organizasyona ihtiyaç var.”