KTO Başkanı Gülsoy: KOBİ’lere uygun finansman sağlamalıyız
KTO Ağustos ayı olağan meclis toplantısında reel sektör firmalarının finansmana erişimde zorluklar yaşadığını kaydeden KTO Yönetim Kurulu Başkanı Gülsoy, “KOBİ kredilerinin reel olarak artmaması, zincirleme etkiyle ülkenin ve sektörlerin tamamına olumsuz yansıyor. Büyümenin bereketi her kesime yansısın istiyorsak, KOBİ'lerimize destek vermeli, finansman imkânlarına ulaşmalarını sağlamalıyız" dedi.
Haber Merkezi |HİLAL SÖNMEZ /KAYSERİ
Kayseri Ticaret Odası Konferans Salonu’nda gerçekleşen yönetim kurulu toplantısına, yönetim kurulu üyeleri ve meclis üyeleri katıldı. Enflasyon ve enflasyonla mücadeleye yönelik özellikle KOBİ’lerin korunması gerektiğini aktaran Başkan Ömer Gülsoy, “Kamu bankalarımız ihracat ve yatırımın finansmanıyla ticari kredilerde büyük bir rol üstlendi. Zorlukları aşmak ve sürdürülebilir büyüme hedeflerimiz için özel bankalarımızın da artık yatırıma, istihdama, üretime, ihracata ve KOBİ’lerimize ciddi anlamda katkı sağlamaları bu dönemde büyük önem arz ediyor. İş dünyası olarak her şeyden önce öngörülebilirlik istiyor, geleceğe dair yol haritası bekliyoruz. İş planları yapmak ve güven içinde ilerlemek üzere, kamu idaremizin hazırlayacağı orta ve uzun vadeli planların gayet önemli olduğunu düşünüyoruz. Dengeli ve kapsayıcı büyüme için makroekonomide istikrar ve güven sağlanmalı. Yapısal reformlara ilişkin somut bir yol haritası ortaya konulması lazım. Yeni ekonomi yönetiminin bu yönde hareket ederek, para politikasında başlattığı normalleşme adımları memnuniyet vericidir ve devam etmelidir” diye konuştu
“İşletmeler için enflasyon muhasebesi zorunluluk oldu”
Enflasyonda yükselen ivmenin 2024 yılı ikinci yarısı itibariyle düşmeye başlamasını temenni ettiklerini de aktaran Gülsoy, “Bu yönde alınan aksiyonlar hızlandırılmalıdır. Bu süreçten çıkabilmek adına hepimizin beklentisi enflasyonun düşmesiyle üretim kapasitesinin artması ve yatırım canlanmasıdır. Ülke ekonomisinin içinden geçtiği bu zorlu süreç hem işveren ve hem çalışan kesim açısından değerlendirildiğinde; üst gelir ve alt gelir arasındaki makasın giderek açıldığı bir gerçek olmakla birlikte işveren artan maliyetler ve asgari ücret yükü altında zor bir dönemden geçiyor. Aynı şekilde çalışan kesimin de mağduriyeti söz konusu. İşverene yük olan asgari ücret, çalışanların yaşam standartlarını koruması anlamında ise asla yeterli görünmüyor. Enflasyon ile mücadelenin tüm araçları ile devam etmesi büyük önem arz ediyor. Yüksek enflasyon nedeniyle şirketlerin mali tabloları doğru analiz edilemiyor, finansal potansiyelleri reel olarak hesaplanamıyor. Bu da işletmelerin denge ve düzenini bozmuştur. Bilançolara yansıyan rakamların, kar veya zararın ne kadarı enflasyon kaynaklı, ne kadarı reel tam olarak bilenemiyor. İşletme sermayeleri de hızla eriyor. Üreten, katma değer yaratan, istihdam sağlayan ve ihracat yapanlar cezalandırılıyor. Gerçek olmayan kağıt üzerindeki fiktif karların mutlaka enflasyondan arındırılması gerekiyor Eğer enflasyon muhasebesi yürürlüğe girmez ise ciddi anlamda finansal erime ve satın alma gücü düşen bir reel sektör gerçeği ile karşı karşıya kalacağız. Bu sebeple işletmeler için enflasyon muhasebesi zorunluluk halini almıştır. Hem çalışma barışının korunması hem de haksız rekabetin ortadan kaldırılması ve kayıt dışı ile mücadele çerçevesinde enflasyon muhasebesinin ertelenmeden yürürlüğe girmesini bekliyoruz” ifadelerini kullandı.