'Kredi kartları işletme sermayesi oldu, sınırlama risk taşıyor'
Ticari kredi kartlarına gelecek sınırlamaların işletmeleri zora sokacağını, dar gelirlilerin kullandığı düşük limitli kredi kartlarının da ödeme koşullarına dikkat edilmesi gerektiğini söyleyen İZTO Başkanı Özgener, bu durumun ticareti durma noktasına getirebileceğini aktardı.
Haber Merkezi |DUYGU GÖKSU / İZMİR
İzmir Ticaret Odası (İZTO) Mart ayı olağan meclis toplantısında konuşan İZTO Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın belirttiği yapısal reform paketi ile ilgili değerlendirmelerde bulunarak, ticari kredi kartlarının birincil işletme sermayesi aracı haline geldiği için, bu kartlarda taksit ve limit sınırlaması yapılmaması gerektiğini vurguladı.
Kredi kartı kullanımında yapılacak düzenlemelerin makul ölçüde olması, daha çok lüks ve gereksiz tüketim alışkanlıklarını caydırıcı, ürün bazında geçici özel düzenlemeler yapılması gerektiğini ifade eden Özgener, “Dar gelirlilerin kullandığı düşük limitli kartların aylık ödeme koşullarının, belirli sınırlar içinde tutulması gerekiyor. Aksi takdirde kredi kartı kullanımına getirilecek katı kısıtlamalar, ticareti durma noktasına getirme riski taşıyor. Kredi ile mevduat faizlerinin dengelenmesi ve bunu yaparken kredi daralmasının yaşandığı dönemlerde en çok etkilenen KOBİ’lere bir koruma planı hazırlanması gerekiyor. En azından mevcut kredi limitlerinin reel olarak daralmasını engelleyecek bir kredi paketi sunulması, KOBİ’lerimize bu süreçte can suyu olur” diye konuştu.
Merkez Bankası’nın, enflasyonda belirgin ve kalıcı bir şekilde bozulmanın devam etmesi durumunda daha da sıkılaştırma yapabileceği olasılığına değinen Özgener, “Tüketici kredi faiz oranlarında yükselme ve miktarda daralma ile birlikte maliye politikası kanalıyla da sıkılaşma bekliyoruz. Mart ayında otomotiv kredileri ve kredi kartlarında yapılan düzenlemeleri takiben, tüketim tarafında selektif adımlar da devam edecek” dedi.
“Kayıt dışı ekonomi oranı aşağı çekilmeli”
Türkiye’de %30 civarında olduğu tahmin edilen kayıt dışı ekonominin aşağı çekilmesi gerektiğini ifade eden Özgener, “Kayıt dışı ekonominin en büyük zararı, toplanamayan vergiler. Toplanamayan vergi, hem şahısların hem şirketlerin ödemesi gerekenden daha fazla ve yüksek oranda vergi vermesine sebep oluyor. Bu durum, şirketler açısından hem haksız rekabete yol açıyor, hem de verimlilik artışını engelliyor. İş gücü açısından ise güvenli olmayan çalışma koşullarını ve artan gelir eşitsizliğini tetikliyor” diye konuştu.
Teşviklerle ilgili de yapılanmaya ihtiyaç olduğunu aktaran Özgener, “Mevcut teşviklerin verimliliği konusunda soru işaretleri var. Teşvik sisteminin gözden geçirilmesinin yanı sıra, yatırım süreçleri de sadeleştirilmeli. Yatırım izinleri ve devlet teşviklerinin tek noktadan takibinin ve koordinasyonunun sağlanması gerekiyor. Yatırımların önünü açabilmek üzere, mekânsal sorunları da çözmemiz lazım” dedi.
“Enflasyon muhasebesinde revizyon yapılmalı”
Enflasyon muhasebesi uygulamasında revizyon yapılması gerektiğine dikkat çeken Özgener, “Şirketlerin stok veya henüz gerçekleşmeyen karları için enflasyon düzeltmesinden kaynaklanan farklara istinaden, peşin vergi ödememesi ve geçici vergi dönemlerinde enflasyon muhasebesinin uygulanmaması sağlanabilir. Enflasyon düzeltmesinin geçici vergi dönemlerinde uygulanmaması, firmalarımızın mali dengelerinin sağlanması için önem taşıyor” dedi.