Türkiye’de kiracı olmak psikolojiyi bozuyor!
Balıkesir Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada, Türkiye’de son yıllarda artan konut fiyatları ve kiralarla, kiracıların ekonomik ve psikolojik çöküntü yaşadığı görüldü. Gelirlerinin yarısından fazlasını kiraya ayıranların sosyal hayattan izole olduğu, kronik stres ve kaygı bozukluğu yaşadığı görüldü.
Haber Merkezi |Balıkesir Üniversitesi İvrindi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu’ndan Dr. Salih Tosun’un, “Kiracıların Endişelerini Anlamak: Konut Sorununun Ruh Sağlığı, Refah Düzeyi ve Gelir Dağılımına Etkisi” başlıklı çalışmasında, Türkiye’nin dokuz farklı ilinden 18 kiracıyla görüşmeler yapıldı.
Araştırma sonucuna göre, kiracı olmak, kiralardaki ani artışlar, tahliye endişesi, kronik bir kaygıya ve stresle baş edememe durumuna dönüşüyor. Araştırmada ayrıca kiracıların yaşam kalitelerinden ödün vermek zorunda kaldığı da görülüyor.
Araştırmaya katılan kiracıların profili
Medyascope’tan Cenk Narin’in aktardığına göre, araştırma 22-50 yaş aralığındaki 11 erkek ve yedi kadın kiracı ile yürütülürken, katılımcıların eğitim durumları da bir lise, dört ön lisans, yedi lisans, dört yüksek lisans ve iki doktora mezunu olarak dağılım gösterdi.
Katılımcıların meslek gruplarına bakıldığında akademisyen, mühendis, memur, hemşire, paramedik, acil tıp teknisyeni, halkla ilişkiler uzmanı, satış elemanı ve tekniker olarak farklı alanlarda yer aldılar.
Konut krizinin ekonomik boyutu
Türkiye’de son yıllarda enflasyondaki yükselişle “barınma” sorunu haline gelen konut fiyatları ve kiralardaki artış, ekonomi olduğu kadar psikolojiyi de etkiledi.
2022’de yüzde 64,27 ve 2023’te yüzde 64,77 olarak gerçekleşen enflasyon oranları, konut piyasasını da derinden etkilerken, TCMB verilerine göre, 2022’de konut fiyatları yıllık bazda yüzde 184,6 ve 2023’te yüzde 67,3 arttı.
Bu artışlar, kiracıların da ekonomik yükünü artırdı.
Gelirin önemli bir kısmı kiraya gidiyor
Katılımcılarının çoğu, gelirlerinin önemli bir kısmını kira ödemelerine ayırmak zorunda kaldıklarını belirtirken, TÜİK verilerine göre, 2023’te hane halkı bütçesinin yüzde 23,9’u konut ve kira harcamalarına ayrıldı.
Katılımcılardan biri, “Kiramız gelirimizin yarısından biraz fazla. Faturalar ve mutfak masrafı ile gelirimiz tükenmiş oluyor. Ek işlere gidiyorum. Kirasını verdiğim evde duracak zamanım olmuyor. Psikolojim nasıl bozulmasın?” yorumunu yaptı.
Kiracılık kaygıyı artırıyor
Araştırmanın en çarpıcı bulgularından biri, kiracılık durumunun ruh sağlığı üzerindeki derin etkileri oldu.
Kira ödeme stresi, taşınma endişeleri, ev sahipleriyle yaşanan anlaşmazlıklar ve geleceğe dair belirsizlik, katılımcıların yaşamlarında sürekli bir kaygı ve stres kaynağı olarak öne çıktı. Özellikle ani kira artışları ve tahliye korkusu, kronik bir kaygıya ve stresle baş edememe durumuna dönüştü.
Kiracıların sosyal hayattan izole olma eğilimi de dikkat çekici bulgular arasında. Maddi güçlükler nedeniyle sosyal aktivitelere katılamama, aile içi gerilimlerin artması ve utanç duygusu yaşama gibi sorunlar yaygın olarak görülüyor.
Araştırmada bir katılımcının, “Kiracı olmanın bedeli çok ağır, birileri ile konuşurken ‘Sen de mi kiracısın?’ sorusu sanki kazancını yemiş, içmiş bir ev alamamışsın diye yüzüne söylenmiş gibi bir ruhsal tahribat yaratıyor” sözleri dikkat çekti.
Toplumsal refah ve gelir dağılımına etkileri
Konut krizi, toplumsal refah ve gelir dağılımı üzerinde de derin izler bırakıyor. Türkiye’de konut sahipliği oranı son yıllarda sürekli düşerek 2023 itibarıyla yüzde 56,2’ye gerilerken, kiracılık oranı yüzde 27,8’e yükseldi.
Araştırma, kiracıların yaşam kalitelerinden önemli ödünler vermek zorunda kaldıklarını gösteriyor. Evlerinde istedikleri değişiklikleri yapamama, daha düşük standartlı konutlarda yaşamak zorunda kalma ve sosyal aktiviteleri kısıtlama gibi faktörler, genel refah düzeyini olumsuz etkiliyor. Ayrıca, artan kiralar nedeniyle birikim yapma imkânının azalması, gelecek için yatırım yapma olanaklarını da ortadan kaldırıyor.
Çözüm önerileri ve politik ihtiyaçlar
Katılımcılar, kira artış oranlarının daha sıkı denetlenmesi ve yerel ekonomik koşullara göre belirlenmesi gerektiğini savunuyor. Sosyal konut projelerinin yaygınlaştırılması ve orta gelir grubunu da kapsayacak şekilde genişletilmesi de öneriler arasında yer alıyor.
Yabancıya konut satışının düzenlenmesi, emlakçıların piyasa üzerindeki manipülatif etkisinin kontrol altına alınması ve kiracı-ev sahibi ilişkilerinin resmi makamlar tarafından denetlenmesi gibi öneriler de dikkat çekiyor.
Araştırmayı yapan Tosun, bu önerilerin hayata geçirilmesinin sadece ekonomik değil, aynı zamanda toplum sağlığı açısından da kritik önem taşıdığını vurguluyor.