Sodexo Entegre Hizmet Yönetimi’nden bir çalışan memnuniyeti hikâyesi
DÜNYA’nın İK’sı programımızda bu haftaki konuğum Sodexo Entegre Hizmet Yönetimi CEO’su Ahmet Zeytinoğlu oldu. Zeytinoğlu ile “Çalışan Memnuniyetini” konuştuk.
Haber Merkezi |- 29 yıldır Türkiye’de hizmet veren Sodexo’dan biraz bahseder misiniz?
1993’te makine mühendisi olarak mezun oldum. Benim kariyer hayatım kadar Sodexo’nun Türkiye macerası var… 1956 yılında, Fransa’da kuruluyor. Şu anda 80 ülkede, yaklaşık 22 milyar Euro cirosu ve 4 yüz 70 binin üzerinde çalışanıyla dünyanın en büyük 19. işvereni konumunda yer alıyor. Sodexo Entegre Hizmet Yönetimi olarak, entegre hizmetler sunuyoruz. Başlıca toplu yemek, temizlik, teknik bakım olmak üzere 50 ayrı alanda hizmet veriyoruz. Firmalarda akıllara gelebilecek her çeşit hizmeti sağlıyoruz.
- Türkiye’de bu anlamda hizmet sağlayan ilk firma mısınız?
Evet. İlk ve en kapsamlı firmayız. Türkiye’de 5 bin personelimiz ve 500’e yakın lokasyonumuz bulunuyor. Günlük olarak 125 bine yakın müşterimize hizmet veriyoruz. Oldukça komplike ama keyifli bir sektörün içerisindeyiz. Son 6-7 senede çalışan memnuniyeti ve büyüme oranlarında 5-6 kat büyüdük. Cinsiyet eşitçiliği savaşçısıyız. Ben de Professional Women’s Network (PWN) Eşitlik Elçisiyim.
- Sunduğunuz hizmet kapsamında genelde personelleriniz fiziksel olarak hizmet verdikleri iş yerlerinde bulunmak zorunda. Pandemi döneminde 5 bin kişilik personel kadronuzu yönetmiş ve bunu yaparken, şirketinizi de büyütüyor olmanız takdire şayan bir davranış. Konumuza gelecek olursak, çalışan memnuniyeti konusunda çok pozitif olduğunuzu ve bu konuda çok heyecanlı olduğunuzu biliyorum. Çalışan memnuniyeti denince, benim aklıma ilk gelen şey: yüksek maaş olurdu eskiden. Ancak zaman içerisinde çalışan memnuniyetinin çok incelikli yanları olduğunu gördüm. Siz çalışan memnuniyetine nasıl bakıyorsunuz?
Ben de sizin söylediğinizden başlayayım isterseniz. Bizim maaş ortalamamız asgari ücretin biraz üzerinde… Pandemi döneminde yaptığımız ankette, çalışan bağlılık oranımız yüzde 84’tü. Bu oran bizim sektörde, yüzde 40-45’ler civarında. Bizim de, 2015’te yüzde 40 civarındaydı. Sodexo’nun global oranı yüzde 80 civarında. Biz gloabalden biraz daha yukarıdayız. Maaş konusuna gelecek olursak; özellikle Türkiye gibi hayat pahalılığının yüksek olduğu ülkelerde çok büyük önem taşıyor elbette. Benim de eski düşüncem, sizin eski düşüncenize paraleldi. Çalışan memnuniyeti için maaşın çok önemli olduğunu düşünüyordum. Şirket olarak da olaya farklı bakıyoruz. Yüzde 40’lardan, yüzde 85’lere gelinen yolda somut bir çalışma var. Her personel şirket yönetimine eşit uzaklıkta, hepimiz bordro arkadaşıyız. Özellikle pandemi sürecinde daha da artan, çok güçlü bir empati yönümüz var. Biz Türkiye yönetimi olarak üst yönetimden bir şeyler bekliyorsak, buradaki personellerimiz de bizlerden bir şeyler bekliyor. Personelimiz öncelikle insan yerine konmayı bekliyor, değer görmek istiyor. Bu maaş vermek demek değil. Bu gerçekten insanların dertlerini dinlemek ve bu dertlere ortak olmak demek... Hem müşteri hem de çalışan anketlerimiz var. Ancak anketleri iyi okumak gerekiyor. Eğer bir çalışan anketi doldurmasına rağmen bir aksiyon göremezse, dinlenilmediğini düşünür. Bu noktadan sonra katılımcı olamıyor. Çok önem verdiğimiz bazı noktalar var. Bunlardan biri; çok şeffafız ve iletişim kanallarımız çok açık. Benim telefon numaram tüm çalışanlarımızda var. Tüm çalışanlarımız bana sosyal medyadan, telefondan, e-mailden ulaşabilir. Bana bu şekilde, değişik kanallardan çok mesaj gelir. Ancak daha da önemlisi, çalışanlarımız dinlenildiğini ve sorununa aksiyon alınacağını bilir. Yeri geldi oğluna iş bulduğumuz çalışanımız oldu, yeri geldi kendi ekonomisi hakkında gelir-gider tablosu çıkarıp yol gösterdiğimiz çalışanımız oldu…
- 5 bin personelden bahsediyoruz. Buna nasıl vakit ayırıyorsunuz?
Tabii biraz yoğun çalışıyorum. Pandemi öncesi sahadaydım, daha da yoğundum. Ancak Sodexo olarak bizim işimiz bu aslında. Çalışan arkadaşlarım mutlu olursa, benim iş yüküm yarıya iniyor. Hizmet sektörü olduğumuz için sahadaki arkadaşlarımız bizim için çok kıymetli.
“TÜRKİYE, BU PARA SİZİN, İSTEDİĞİNİZ GİBİ KULLANIN!”
- Pandemi sürecinde neler yaşadınız?
Biz pandemiye operasyonel ve insan kaynakları olarak çok hazırdık ve o sayede çalışan memnuniyetimiz böylesine iyi oldu. COVİD’in ilk olduğu zaman, Wuhan’daki hastanelerde de Sodexo vardı. Nasıl bir risk olduğunu bize sıcağı sıcağına aktardılar ve çok geçmeden Sodexo global bir program yayımladı. Hiçbir zorlama olmadan, tüm çalışanlara nelerden feragat edebileceklerini sordular. Biz de Türkiye olarak 2020 primlerimizden vazgeçtik. Bu paralar toplandı ve bir havuz oluşturuldu. Dediler ki, “Türkiye, bu para sizin, istediğiniz gibi kullanın!” Ücretsiz izne gitmiş bir arkadaşa yemek kartı olarak, yemek paketi vs. verebilirsiniz dediler. Böylelikle ücretsiz izne çıkmış arkadaşlarımıza yardımcı olduk.
“Cinsiyet eşitliği kırmızı çizgimiz”
Cinsiyet eşitliği konusunda, kendimi bir savaşçı olarak niteliyorum ve Türkiye’de alınacak daha çok yol var. Bizde 3 operasyon ayağı var. Gıda güvenliği, iş güvenliği ve kadın-erkek eşitliği… Şayet bir kadın çalışanımız tacize ya da mobbinge maruz kalmışsa, biz bunu kendi aile fertlerimize yapılmış gibi görüyor ve ona göre aksiyon alıyoruz. Bunu da açık iletişimle paylaşıyoruz. Tacizi yapan kim olursa olsun, burada çalışamıyor. Böyle bir durum olduğunda bunu tüm şirketle paylaşıyoruz. Paylaşılmadığında böyle şeyler gizli kalıyor. Tüm çalışanlarımız kırmızı çizgilerimizi biliyor.