Ortalama olmak mı, narsistik kişilik mi?
Şirket yönetimi içinde narsistik müdürlerle çalışmanın kısa ve uzun dönemdeki etkilerini University of California çalışması ortaya çıkarmış.
Haber Merkezi |Ela Erozan Gürsel - Datassist Bordro Servisi/İnovasyon Araştırmacısı
Spektrumun bir ucunda ortalama olmak, diğer ucunda narsistik kişilik bozukluğuna benzer kendini dev aynasında görmek var. Ortalama olmak o kadar kötü mü? İşimizde en iyi olma yolunda pusulamızı kaybedip ben oldum deyip kendimizi çok mu önemsiyoruz?
Ortalama olmanın küçümsenmemesi gereken bir seviye olduğunu ve her gün disiplinli bir şekilde pratik gerektirdiğini, yeni bir spora başladığımızda anlıyoruz. 40 yaşından sonra düzenli koşmaya başladım. Koşmayı rutin bir spor olarak yapan birçoklarına göre, kısa süreler ve mesafeler koşmakla beraber haftanın 4 ila 5 günü her sabah koşuyorum. 2015 yılında uluslararası koşu ve bisiklet aktivitelerini kaydeden mobil uygulama Strava’ya göre, Amerika’da 14 milyon kişi tarafından kaydedilmiş koşular içinde, kadın koşucuların ortalaması milde 10.21 dakika, erkeklerin ise 9.03. (1 mil=1,6 km) Ben bir mili çok daha yavaş tamamlıyorum ancak her sabah 30-40 dakika koşmaya gayret ediyorum. Hedefim kendi ortalamamı iyileştirmek ve koşmayı sağlıklı yaşamın bir parçası olarak günlük yaşamıma alabilmek. Bir diğer deyişle, ortalama bir koşucu olmak belki de ilerleyen günlerde erişebileceğim en iyi nokta olacak.
“Ortalama olmak benim bu alanda erişebileceğim en iyi nokta olacak” kendi içinde çelişen ve bugüne kadar bize öğretilen rekabetçi söylemleri hiçe sayan bir söylem. Öyle ki, çocukluğumuzdan itibaren yaptığımız her işte, sporda veya aktivitede “en iyi” olmaya çalışıyoruz. Ortalama olmak başımıza gelecek en kötü şey gibi kafamıza kazınıyor. Herkes benzer rekabetçi yaklaşımla büyüyor ve yaptığı herşeyde ortalamanın üzerinde, “özel” olmak istiyor, hatta birçoğumuz ortalama olsak da, kendimizi özel zannediyoruz. Es kaza, biri bize ortalama olduğumuzu söylerse, bunu bir hakaret olarak algılıyoruz. Ortalamanın normal, normalin ise iyi birşey olduğunu unutmuş durumdayız… yetiştirilme tarzımız, ailemiz, eğitimimiz hep bizi özel hissettirme çabasında.
Sonuçta, narsistik bireylere dönüşüyoruz. Mayoclinic, narsistik kişilik bozukluğunu kişilerin kendi fazla önemli hissetmesi, derin bir dikkat ve hayranlık ihtiyacı duyması, problemli ilişkiler geliştirmesi ve çevresindekilere empati duymaktan uzak olması olarak tanımlamakta. Narsistik kişiler dışardan kendilerine çok güvenen insanlar gibi görülmekle beraber, en ufak bir eleştiri almak bile aslında son derece zayıf olan güvenlerini yerle bir etmekte.
Kimdir bu narsistik kişiler?
Özel hayatınızda da, iş yaşamınızda da narsistik kişilerle beraber olmak farklı bir yönetim gerektiriyor. İşyerinde narsistik kişilik bozukluğu sergileyen kişilerde benzer ortak yönler görüyoruz. Bu kişiler kendilerine koşulsuz bağlı, sürekli onu göklere çıkaran ve hayranlık duyan bir takım isterler. Kendi imajı ve repütasyonu her şeyin üzerinde görürler. Yönetimin veya takımının yaptığı işle ilgili soru sorulmasını istemezler. Bir problem çözme sürecinde diğerlerinin görüşlerini hiçe sayarlar. Korku, suçluluk, ceza ve manipülasyon gibi yöntemlerle kontrolü elinde tutarlar. Başkalarının yaptığı işlerin takdirini kendileri almaya çalışırlar. Çalışanların iş dışı mecburiyetlerini (sağlık problemleri, aile içi sorunlar vs.) veya özel durumlarını dikkate almaz, işin her zaman öncelikli olduğunu hatırlatırlar. Farklı kişilerde bu özelliklerin bir kısmı baskın, diğerleri ise daha az belirgin olarak görülebilir. Ancak narsistik kişilerin kendilerini herşeyin ve herkesin üzerinde tutması kolektif amaca zarar verecektir.
Narsistik kişiler şirketi toksik bir ortama çevirerek üretimi ve çalışan memnuniyetini aşağı çekerler. Şirket yönetimi içinde narsistik müdürlerle çalışmanın kısa ve uzun dönemdeki etkilerini University of California çalışması ortaya çıkarmış.
Çalışmanın başındaki akademisyenlerden yönetim profesörü Jennifer Chatman, narsistik liderlerin kurumlarının temel değerlerini ve topluma etkilerini değiştirebileceğini vurgulamakta. Şirketlerin varoluş amacı, hiçbir bireyin tek başına yapamayacağını yapabilmek. Narsistik liderlerle bu pek mümkün değil, uyumlu beraber çalışma engellendiğinde, kurumun etkin çalışmasının da önüne geçmiş olurlar.
Narsistik kişiler ne kadar başarılı ve üretken olurlarsa olsunlar, takımın geneline etkileri o kadar negatif olur ki, varlıkları şirket için büyük bir probleme dönüşür. Takım içinde performansı yüksek çalışanların istifa etmesine sebep olabilir.
Narsistik kişiye göz yumulması çalışanların rahatsız edilmesine, iş protokollarının dikkate alınmamasına, geribildirimlerin sağlıklı yapılmamasına yol açar. Bir narsisistin hareketlerine katlanmanın sonucu durumdan şikayetçi birçok çalışan anlamına gelir.
Ortalama olmaktan kaçarken, kendimizi mükemmelliğe kaptırıp, narsistik bir kişiliğe bürünmüş olabiliriz. İşin en kötü yanı, bundan haberimiz bile olmayabilir.
Spektrumlu ortalama ile narsistik arasında dengeli bir seviye bulmalı ve kendimize ve çevremizdekilere saygımızı koruduğumuz bu ruh haliyle hem bireysel hem de kurumsal seviyede başarılı olmayı hedeflemeliyiz.