Nevruz Köyü kadınları
Nasıl Bir İK programımızın bu haftaki konuğu Nevruz Köyü Kadınları Mentörü Ayşe Pirhasoğlu Akbaş. 8 Mart’a az bir zaman kala 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü, emeği ile var olan Nevruz Köyü Kadınları projesini anlatarak kutlamayı uygun gördük.
Haber Merkezi |Ayşe Nazmiye UÇA- Datassist Bordro Servisi / Yönetim Kurulu Başkanı
“BEN NELER YAPABİLİRİM DİYEN GÜZEL KALPLERLE YOL ALDIK”
▶Neler yaptınız, nasıl başladınız, şu an hangi noktadasınız? Bundan biraz bahseder misiniz?
Ben Karadenizli bir anne-babanın kızıyım. Karadeniz’de bir tezcanlılık durumu var. Nevruz Köyü Kadınları’yla Kasım 2020’de tanıştık. Hemen okulun fiziksel koşullarının değiştirilmesinden yana bir adım attık. Ne yazık ki taşımalı sistem nedeniyle kapatılmış bir okul, o da bana göre ayrı bir ince sızı. Bütün okulun sınıflarını boşalttık, boyadık, düzenledik ve güzel bir atölye haline getirdik. 2021 Şubat ayında da kooperatif kurulmuştu, bu kadar hızlı hareket ettik. Bu tamamen gönüllülük projesi olunca ve tüm hikayesiyle gerçek olarak yansıttığımız için çok fazla arkadaşımın dikkatini çekti ve birçok gönüllü bu projeye dahil oldu. En başta logomuzu bir yakın arkadaşım yaptı, hikayemizi yine başka bir editör arkadaşım hazırladı. Hep böyle “Ben neler yapabilirim?” diyen güzel kalplerle yol aldık. Bu üç yıllık yolculukta Nevruz Köyü’nün efsunlu olduğuna da inandım. Çünkü bir araya getirilmesi çok zor kişiler burada bir araya geldi.
▶Nasıl başladığını öğrendik. Peki ilk faaliyet ne oldu, bunu gelir yaratan bir şeye nasıl dönüştürdünüz?
Günümüz dünyasında sosyal medyada olma mecburiyetinin farkındayız. Öncelikle Nevruz Köyü Kadınları için bir Instagram hesabı ve Shopier’de online satış mağazası açtık. Ondan sonra Anadolu’nun vazgeçilmezi çitiklerimizden yola çıkarak farklı, modern bir ev patiği ve çok amaçlı bir önlük hazırladık. Bu patikler enteresan bir şekilde Amerika, Kaliforniya’da Türk bir firmanın dikkatini çekti. Çok kısa bir süre içerisinde bu ürünümüzü Amerika’ya yolladık. Üç yıldır da o firmaya bizim ürünlerimiz gidiyor, bu müthiş bir moral oldu. Bugün geldiğimiz noktada en büyük adımımız; ‘Nevruz Bezi’ ni hayata geçirmek oldu. Çok kıymetli hocamız sanatçı akademisyen Fırat Neziroğlu’nun gönüllü desteği ile kendi kumaşımızı dokur hale geldik.
Ben ekonomik özgürlüklerini, üretmelerini çok önemsiyorum ama bir o kadar da eğitim-öğretim bir bütündür den hareketle onlara deneyimleyemediği şeyleri de denetmek istiyorum. Bu yolculukta beni en çok heyecanlandıran da bu paylaşımlarımız oldu. Nevruz Köyü Kadınlarını zaman zaman üretim alanlarının dışına çıkarıp onlara çeşitli aktiviteler yaptırdım. Burada da yine tüm aktiviteler gönüllü katılımcılarla oldu. “İlk neyi merak ediyorsunuz, neyi denemek istersiniz?” diye sorduğumda yoga istediler ve çok sevgili yoga hocam, canım dostum devreye girdi. üç yıldır gönüllü olarak Nevruz Köyüne geliyor ve köyde hep beraber yoga yapıyoruz. İnanın burada yüzde 100 katılım oluyor, ‘bu ne ki’ diyip burun kıvırmak yok. Daha önce deneyimlemedikleri her şeyi kucaklıyorlar, kıymetini biliyorlar, bu da beni çok heyecanlandırıyor.
Bir ikinci önem verdiğim şey de eğitim konusuydu. O da yine çok güzel bir şekilde önümüze düştü. I4D ve Hepsiburada ortaklığında kadın girişimcileri destekleyen bir proje vardı. Oradaki online eğitimlere hepsi katıldı, ben de onları desteklemek için katıldım. Çok da güzel geçti. İstanbul Kültür Üniversitesi’nde öğretim görevlisi Selim Şentürk hocamız bize tecrübelerini aktararak çok destek oldu, kendisiyle halen irtibattayız. O zaman da Anadolu’daki birçok kooperatifle görüştüğünü ama bizim gerçekten doğru adımlarla ilerlediğimizi ve çok gerçek olduğumuzu söyledi. En baştan böyle bir geribildirim almak bizi çok mutlu etmişti.
“FAYDA SAĞLAMAK ONLARIN DNA’LARINDA VAR”
Gerek uluslararasında gerek Türkiye’de sosyal sorumlulukları “-mış gibi” yapan çok büyük bir kesim var. Kale Grubu ise bunu kendi memleketinde, kendi ilçesinde başlatmış ve iyi niyetli olduğu, “-mış gibi” olmadığı oldukça açık.
Kale’yi anlatmak Kale Grubu’nun Kurumsal İletişiminin konusu, ben Kale Grubu çalışanı değilim, eşim 1992’den beri Kale ailesinde çalışıyor, bu uzun süreçte ben de kendimi ailenin bir parçası olarak gördüğüm için şunu söyleyebilirim; fayda sağlamak, İbrahim Bodur ve Kale Grubu Başkanı ve CEO’su Zeynep Bodur Okyay’ın DNA’larında var. Kale Grubunun doğduğu topraklara, ülkesine yaptıklarının yanında Nevruz Köyü’nde yaptığımız çok küçük bir iş. İbrahim Bey şu anda bölgedeki belirli bir yaş grubu için “Helikopter Dede” diye anılıyor. Çünkü sıklıkla helikopteriyle gidip gelirmiş. Her geldiğinde de çocuklara ve kadınlara verdiği kıymeti gösteren bir baba, dede modeli, kendi öz değerlerine sahip çıkmış bir kişi. Kızı Zeynep Bodur Okyay da aynı DNA’yı taşıyor. Bu zaten görerek öğrenilen bir şey, kimse kimseye söyleyerek bir şeyi öğretemez. “Öz değerlerinize sahip çıkın” diyen bir babanın kızı da “Sahip olmaktansa sahip çık, sorundan değil sorumluluktan beslen” diyor. Ve bu prensipte yaşıyor.
▶ Siz Ayşe Pirhasoğlu Akbaş olarak neler yaptınız, bu noktaya nasıl geldiniz, neden dünyayla sorununuz var?
Buraya boşuna gelmedik, bu dünya için bizim de bir şeyler yapmamız lazım. Doğduğumuz aile, ülke için bir şeyler yapmamız l azım. Yemek, içmek ve yatmak için bu dünyaya gelmediğimiz açık. O yüzden her yaş dönemi için payıma düşen sorumluluğu üstlenmeye çalıştım. Marmara Üniversitesi İngilizce Kimya bölümünü okudum. Sonrasında Marmara Üniversitesi’nin İşletme programına devam ettim. Aile şirketimizde çalışmaya başladım, halen devam ediyorum, iki çocuğum var.
Çan’a gitmek, büyükşehirden uzaklaşmak beni yavaşlattı. Başka bir açıdan hızlandım belki Nevruz Köyü ile çok dinamik bir yaşam başladı ama zihnim yavaşladığı için orada bir kitap derlemesi ortaya çıktı. Anılar, Mutfaklar, Sofralar adında bir kitap derledim. İçinde 44 katılımcı var. Bunun asıl amacı bir yemek tarifi kitabı değildi, tamamen kişinin o yemeğe ait anılarıydı. Buradaki amacım da geçmişi onurlandırmak, geçmişin renklerini alıp geleceğe, çocuklara taşımak ve geleceği renklendirmek. Bir arkadaş sohbetinde ‘keşke bunlar hep yazılsa, kayıt altında olsa’ dedik ve o zaman öylece konuşulup geçti. Çan’a gidip sakinledikten sonra ‘neden olmasın’ diye düşündüm ve çok sevgili Oğlak Yayınevi’nin dikkatini çekti ve kitabım çıktı.
“Sizi siz yapan öz değerlerinize sahip çıkın, onlar bir ağacın kökleri gibi sizi ayakta tutacaktır"
▶8 Mart Kadınlar Günü yaklaşırken, Kale Grubu’nun bir sosyal sorumluluk projesi olan ve sizin tek başınıza yürüttüğünüz Nevruz Köyü Kadınları’nı bir de sizden dinlemek isterim.
Öncelikle bana bu alanı açtığınız ve Nevruz Köyü Kadınları’nı daha görünür kıldığınız için teşekkür ederim. “Sizi siz yapan öz değerlerinize sahip çıkın, onlar bir ağacın kökleri gibi sizi ayakta tutacaktır.” Cümlesi hafızamızda hep canlı olan, Çanakkale Seramik’in kurucusu merhum İbrahim Bodur’un doğduğu köy Nevruz Köyü. Bu köyle tanışmam da sevgili eşim Altuğ Akbaş sayesinde oldu. 1992 yılından beri Kale Grubu’nda -ki bize göre Kale Ailesi- firmanın çeşitli mertebelerinde çalıştı. Son dönemde de fabrikanın yerleşkesinin bulunduğu Çan’da yaşama kararı aldık, her şey böyle başladı. Bu karar beni “Sorundan değil sorumluluktan beslenin, sahip olmaktan çok sahip çıkmaya odaklanın.” Mottosuyla hayata bakan Zeynep Bodur Okyay’la daha yakın temasta olmama vesile oldu ve bir sohbet esnasında bana Nevruz Köyü’nden, oradaki kadınların bir araya gelme biçiminden, Nevruz Köyü Kadınlarına dair hayallerinden bahsetti. Ben zaten dünyayla meselesi olan, doğduğumdan beri ne yapabilirimin peşinde olan bir kimlik olarak bu konuşmanın hemen arkasından köye gittim. Yine İbrahim Bodur’un köy için yaptırdığı okulun sadece bir odasına sıkışmış 5-6 kadın bir çaba içindeydi. Onlarla biraz sohbet ettim. Çok sevgili Ayşenur Hanım’ın bir cümlesi beni derinden sarstı, her birine “Neden buradasınız?” diye sordum. Ayşenur bana “Burada kendimi özgür hissediyorum.” dedi ve ben o an dedim ki “Eğer siz varsanız ben de varım, bu yolu beraber yürüyelim.” Operasyon içinde evet ben varım ama Kale Grubu ve özellikle Zeynep Bodur Okyay her zaman yanımızda.