Doğadan ilham alan moda tasarımcısı Josep Font
Geçtiğimiz günlerde moda tasarımına meraklı elinde kalem kutusu ve çizim defteriyle durmak bilmeden çizim yapan oğlumun ilgisini çeker düşüncesiyle Kuzey İspanya’daki Balenciaga Müzesi’ni ziyaret ettik.
Haber Merkezi |Ela Erozan Gürsel - Datassist Bordro Servisi/İnovasyon Araştırmacısı
Bugun müzenin bulunduğu Getaria, Cristobal Balenciaga’nın doğduğu, İspanya’nın Basque bölgesinin San Sebastian şehrine yakın bir sahil kasabası. Mütevazi bir balıkçı ve bir terzi anne-babanin oğlu olarak 19. Yüzyılın sonunda burada dünyaya gelmiş, annesinden gördüğü terzilik mesleğine ve modaya küçük yaşta merak salmış. Daha sonra usta terziliği ve yenilikçi vizyonuyla önce en yakın ve trend belirleyen şehir San Sebastian’da daha sonra da Paris’te kendi ismiyle haute couture moda evini açmıştır. Balon ceket ve pelerin koleksiyonlarıyla 1950 ve 1960’lı yılların modasını cesur yeniliklerle belirleyen, zarif ve kusursuz tasarımlarıyla modanın duayenlerindendir.
Müzenin galerilerinde Balenciaga’nın yaşamını, çizimlerini ve döneminde çığır yaratan sanat eserlerini hayranlıkla inceledikten sonra, müzedeki geçici sergiye göz atmaya başladık. Sergi bir diğer İspanyol moda tasarımcısı Barcelona doğumlu Josep Font’a aitti. Müzede Balenciaga’nın meşhur sözleri, “bir haute couture terzisi tasarım açısından mimar, biçim açısından heykeltraş, renk açısından ressam, uyum açısından müzisyen, ölçülülük açısından bir filozof olmalıdır.” Ailesinin ısrarı sonucu mimari eğitimi almış Josep Font’un tasarımları sadece oğlumu değil, hepimizi büyüledi. Moda dünyasına Balenciaga gibi döneminin ilerisinde yenilikler getiren ve de hep mükemmeliyete ulaşma azmi ve titizliğiyle çalışan Font’u birçok mesleğin harmanlanması ile gelen taze bakış açısı ve yaratıcılık hepimize ilham versin diye, sizlere tanıtmak istedim. Tasarımlarına bir mimar gibi bakıyor Font. Ancak kendi enerjisini ve yaratıcılığını gösterme kanalını ve gerçek tutkusunu moda tasarımında bulmuş. 1989 yılında moda tasarımı alanında Paris’te Ulusal Tasarım Ödülünü almış ve hemen ardından kendi markasını yaratmış. Uzun seneler kendi markasını Paris ve New York moda haftalarında defilelerle moda dünyasına tanıtan başarılı, özgün hatta sıradışı bir moda tasarımcısına dönüşmüş. 2012 yılında Madrid merkezli İspanyol moda evi Delpozo’ya yaratıcı direktör olarak işe başladığında, Delpozo İspanya’nın prestijli bilinen bir markasıymış ancak uluslararası platformda tanınmıyormuş. Birkaç sene içinde markayı aynı başarı sürecinden geçirmiş, Paris ve New York Moda Haftalarına taşıyarak uluslararası beğeni kazanmış. Marion Cotillard, Cate Blanchett ve Julian Moore gibi ünlüler Delpozo tasarımlarını giymiş.
Henüz Delpozo’nun yaratıcı direktörüyken Josep Font South China Morning Post’a verdiği röportajda, doğa, sanat ve mimariden esinlendiğini belirtmiş. Kimi zaman ziyaret ettiği bir sergiden, bir operadan veya doğada karşısına çıkan bir canlıdan ilham alıyor ve tasarımına başlamış. 1960 ve 1970’lerin Hollywood aktrisi Jean Seberg’in modernliğinden ilham aldığını söylemiş. Genç tasarımcılara tavsiyesi tutkularını, ilgi alanlarını takip etmeleri ve çok sıkı çalışmaları. Hep çaba harcamaları. Modern ancak feminen tasarımları, özgün malzeme kullanımı, üç boyutlu giyim konsepti, detaylara verdiği önem, doğadan esinlenen vizyonuyla birleşip Font’u modanın efsane yaratıcıları arasına taşımış. Mimari özgeçmişi oran, hacim, form açılarından onu diğer modacılardan ayırmakta. Font’un tasarım koleksiyonlarını zaman tanımlamakta. Her bir parça için birçok artisanal teknik uyguladığından, zaman, emek ve yüksek kalitede işçilik mükemmelliğe yakın. Font’un eserleri bana yıllar önce TED konuşmasıyla keşfettiğim biyomimikri kavramını hatırlattı. Doğa gurusu olarak nitelendirilen Janine Benyus, 2009’da yaptığı TED konuşmasında bilim insanlarının, mimarların, tasarımcıların, ve mühendislerin doğanın bir canlılar ekosistemi olarak ve de tek tek canlıların detayına inildiğinde nasıl bir işleyişin olduğunu gözlemleyerek çığır açan tasarımların hayata geçirilebileceğini anlatmıştı. Bazen insanoğlu olarak tasarlamanın, inşa etmenin bize ait olduğu inancına körü körüne inanıp, doğada muhteşem yapıların, tasarımların başka canlılar tarafından yaratıldığını unutuyoruz. İşte, biyomimikri burada devreye giriyor. Bilim ve sanat insanlarını doğayı gözlemlemeye ve esinlenmeye davet ediyor.
Font da tam bunu yapıyor: Galah veya pembe cockatoo adıyla bilinen Avustralya menşeini papağanlardan etkilenerek görkemli bir bluz, pembe hibisküs çiçeğinden küpeler, sarı istiridye mantarlarından sarı-beyaz bir elbise olarak tasarlıyor. Renkler, hacim, formlar, patenler, materyaller hep doğadan gelen esinlenmelerle hayata geçiyor.
Mesleğinin eğitiminin veya mesleğinin başında gençlere Josep Font’tan esinlenerek vereceğim tavsiye: Yetenek, tutku seviyesinde yapılan işi sevmek ve her baktığın şeye bir şeyler yaratma arayışıyla bakmak ve esinlenmek, ve de en önemlisi çok çalışmak. Mükemmeli yakalayacakmış inancıyla çalışmak. Yaratıcı günlere!