Sivas, görkemli yapıları ve keşfedilmeyi bekleyen lezzetleriyle gezginlerin yeni gözdesi
Sivas, kültürel zenginlikleri, doğal güzellikleri ve tarihi dokusunun yanı sıra keşfedilmeyi bekleyen lezzetleriyle yeni bir turizm destinasyonu olmaya aday. Yakın dönemine tanıklık etmiş bir Cumhuriyet kenti olan Sivas, barındırdığı eserlerle Selçuklu mimarisinin de başkenti konumunda.
Haber Merkezi |Selçuk ALTUN
Yakın tarihimizin en sıkıntılı dönemine şahitlik eden ve Cumhuriyet’in temellerinin atıldığı Sivas, aynı zamanda Osmanlı mimarisi ve Selçuklu ihtişamını en görkemli görebileceğiniz bir il. Ek olarak, kendine özgü mutfağı ile gastronomi alanında da oldukça iddialı.
İç Anadolu’nun en doğusunda yer alan Sivas, kültür turizmi ve gastronomi turizmi denince pek akla gelmez. Fakat, her iki konuda da, zaten içine doğduğumuz ve onu yaşadığımız için olsa gerek benim gibi pek çok Sivaslının bile farkında olmadığı nice güzellikleri barındırıyor. Yüzölçümü olarak Konya’dan sonra Türkiye’nin en büyük ikinci şehri olan Sivas, gezginler için 16 ilçesinde de farklı keşif noktaları sunuyor. Coğrafyası çok geniş olan bu Cumhuriyet şehrini bir iki günde tümüyle gezmek mümkün değil. Ancak, şehir merkezi İslamiyet öncesinin yanı sıra hem Selçuklu hem Osmanlı hem de Cumhuriyetin kuruluşuna tanıklık eden onlarca uğrak noktasını barındırıyor. En güzel tarafı da tüm bu eserlerin yürüyüş mesafesinde olması.
Gezmeyi sevenlere merkezde dolu dolu bir gün geçirebilir. Sivas’a kadar gelip bir günde dönmek olmaz, diyenler için ikinci önerilecek uğrak noktası ise kesinlikle Divriği olmalı. UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası’nı keşfetmeden Sivas'tan ayrılmak, çok büyük bir kayıp olur.
Merkez açık hava müzesi gibi
Peki, karar verdik kültürel varlıklarımızı görmek ve değişik lezzetler tatmak için Sivas’a gidiyoruz. Merkezde konaklayacağız, günübirlik de Divriği yapıp döneceğiz. Neler göreceğiz, neler tadacağız? Hemen anlatmaya Sivas merkezden başlayayım. Tarihi kent meydanı, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemine ait eserlerle dolu. Şehrin tarihine tanıklık eden bir açık hava müzesi gibi bu meydanda şu yapılar bulunuyor (Yapılarla ilgili bilgileri Türkiye Kültür Portalı’ndan edindim):
Çifte Minareli Medrese: Taç kapının hemen üzerinde üç yönden akan yazıttan medresenin, İlhanlı Veziri Sahip Şemseddin Mehmet Cüveyni tarafından 1271 - 1272 yılında yaptırıldığı anlaşılıyor. Yapının günümüze ulaşan tek özgün yanı, Anadolu'nun en yüksek taç kapısına sahip görkemli ön cephesi. Taç kapı üzerinde yükselen iki minare ise adeta Sivas'ın sembolü olmuş durumda. Anadolu'da yapılmış en abidevi medreselerden biri olup, Dârü'l-hadis adıyla da biliniyor.
Gök Medrese: Türk mimarisinin ve süsleme sanatının birlikte görülebildiği en önemli yapılardan biri olarak gösteriliyor. IV. Kılıçaraslan'ın oğlu III. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde Vezir Sahip Ata Fahreddin Ali tarafından 1271 yılında yaptırılmış. Gök Medrese'nin, mermer taş kapısı, ışık-gölge oyununu yaşatacak denli zengin bir görünüme sahip. Yapı, açık avlulu, dört eyvanlı, iki katlı plan özelliğine sahip. Yapıldığı tarihten itibaren dini ilimlerin tahsil edildiği medrese olarak hizmet verdiği bilinen bina 1926 yılında müzeye dönüştürülmüş.
Sivas Ulu Cami: Anadolu’nun en eski camilerinden birisi. Anadolu’daki mimarlık tarihinde, cami iç mekân fikrinin gelişmesinde önemli bir yapı olarak gösteriliyor. Kubbe fikrinin henüz gelişmediği bir dönemde yapılmış. Bazı bilim adamlarına göre Danişmendi dönemi eseri olarak da kabul ediliyor. Danişmentliler 1178’de Selçuklulara bağlanmasına rağmen adlarına yapılan yapılar yüzyılın sonuna kadar uzanıyor.
Buruciye Medresesi: Sağlam kalmış muhteşem taç kapısıyla Sivas'ın ve Anadolu'nun en ünlü yapıları arasında yer alıyor. 1271 yılında Selçuklu Sultanı III. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde yapılan medrese Hamedan (İran) yakınlarındaki Burucerd'den gelme Muzaffer Burucerdî tarafından fizik, kimya, astronomi öğretimi yapılmak amacıyla yaptırılmış. Mimarı belli olmayan yapı, Anadolu'da simetrisi en düzgün medrese planına sahip yapıların başında geliyor. Açık avlulu medrese, kesme taştan örülmüş. Yapı, dört eyvanlı ve iki katlı.
Kurşunlu Hamam: Beden duvarlarında bulunan demir bağlantılara kurşun dökülerek inşa edildiği için Kurşunlu Hamam adı verilen yapı, 1576 yılında Behram Paşa tarafından kesme taştan çifte hamam olarak yaptırılmış. Osmanlı Devri klasik hamamlarının özeliklerini taşıyan hamamda kadınlar ve erkekler için ayrı bölümler yer alıyor. Halen hamam olarak hizmet vermeye devam ediyor.
Şifaiye Medresesi: Selçuklu Dönemi'nde hastaların tedavi edildiği ve aynı zamanda tıp tahsilinin de yapıldığı en önemli medreselerden birisi. Günümüze ulaşabilen bölümü, Anadolu'nun en büyük şifahanesi olarak gösteriliyor. 1217 - 18 yıllarında I. İzzeddin Keykavus tarafından yaptırılmış. Görkemli taç kapıdan, dört eyvanlı, revaklı avluya giriliyor. Taç kapıda güneş ve ay sembolleri, ana eyvanda ise kadın ve erkek başı biçiminde rölyefler yer alıyor. 1220'de I. İzzetttin Keykâvus'un buraya gömülmesiyle birlikte güney eyvanı türbeye dönüştürülmüş.
Sivas Kalesi: Sivas kent merkezinin gelişiminde önemli bir yer tutan kalenin tarihi milattan öncesine dayanıyor. Selçuklu Sultanı Alaattin Keykubat, yaklaşan Moğol tehlikesine karşı Sivas surlarını tamir ettirmiş. 1243 yılında Selçuklu ve Moğol orduları arasındaki Kösedağ Savaşı öncesinde yapılan bu tamiri anlatan kale kitabesi Sivas Müzesi'nde korunuyor. Kenti tamamen kuşatan dış surların beş veya yedi kapısı bulunuyor. Kapı sayılarındaki değişiklikler, her onarımda yeni kapıların açılması veya kapatılmasından kaynaklanıyor. Bunlar; Kayseri Kapısı, Dolap Kapı, Tokmak Kapı, Cancun Kapısı, Şalpur Kapısı, Bağdat Kapısı, Tokat Kapısı gibi isimlerle anılıyor.
Cumhuriyetin temelleri burada atıldı
Sivas Atatürk Kongre Müzesi: Mustafa Kemal Atatürk ve Heyet-i Temsiliye tarafından 2 Eylül-18 Aralık 1919 tarihleri arasında "Milli Mücadele Karargâhı" olarak kullanıldı. Sivas Müzesi'nde bulunan kitabesine göre bina 5 Ekim 1892 tarihinde Sivas Valisi Mazlum Paşazade Mehmet Memduh Bey tarafından Mülki İdadi Binası olarak yaptırılmış. XIX. yüzyıl Geç Osmanlı Dönemi sivil mimarisinin güzel örneklerinden biri olan yapı üç katlı. İç avlulu binanın dış cephelerinde taş, iç mekânlarında ise ahşap malzeme kullanılmış.
Mustafa Kemal Atatürk ve Heyet-i Temsiliye'nin bir süre karargâh olarak kullandıkları ve o tarihlerde Sultani (lise) olan bina; Sivas Kongresi'nin 4-12 Eylül tarihleri arasında burada toplanması ile tarihsel bir kimlik kazandı. 1981 yılına kadar okul olarak kullanılan bina, onarımı, teşhir ve tanzimi gerçekleştirildikten sonra 1990 yılında müze olarak ziyarete açılmış.
Sivas Atatürk Kongre Müzesi’nde Tarihi Kongre Salonu ve Atatürk'e ait çalışma ve dinlenme odası, kongrenin yapıldığı günlerdeki hali ile muhafaza ediliyor.
Müzede kongre öncesindeki olayların, Mustafa Kemal Atatürk'ün kongre hazırlığı ile ilgili tamimlerinin ve bildirilerinin sergilendiği salon, o zamanki muhaberenin temelini oluşturan telgraf odası, Sivas Kongresi ile ilgili tutanakların yer aldığı salon, merkezi Sivas'ta kurulmuş olan Anadolu Kadınları Müdafa-i Vatan Cemiyeti'ne ait bildiriler ve haberleri içeren belgeler ile İrade-i Milliye Gazetesi'nin basıldığı matbaa makinası ve bu gazeteye ait nüshalar sergileniyor.
Müzede ayrıca Sivas Kongresi sırasında ve sonrasında Sivas'ta alınan tüm kararlara ait belgeler; Cumhurbaşkanlığı Köşkü Atatürk Özel Arşivi, Genelkurmay Başkanlığı Askeri Tarih Komisyonu ve Ateşe Özel Arşivi, Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı arşivlerindeki belgelerin örnekleri sergileniyor.
Sivas Arkeoloji Müzesi: Vali Ahmed Muammer Bey tarafından 1914 yılında Mekteb-i Sanayi İmalathanesi olarak yapılan bina, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 2009 yılında Sivas Arkeoloji Müzesi olarak ziyarete açıldı. Orta Anadolu'nun en büyük arkeoloji müzesi olan müzede, bölgede 9 milyon yıl önce yaşamış çeşitli memeli hayvanlara ait fosil kalıntıları, Kalkolitik Çağ'a (MÖ 5.500–3.000), Eski Tunç Çağı'na (MÖ 3.000 – 2.000) ve Hititler'e ait birçok buluntunun yanı sıra Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait eserler de sergileniyor.
Jandarma Binası: 1908 yılında Vali Reşit Akif Paşa zamanın da Jandarma Dairesi olarak yaptırılmış. Halen sosyal tesis olarak kullanılıyor.
Hükümet Konağı: Hükümet Konağı kentin o zamanki Valisi Halil Rıfat Paşa tarafından 1884 yılında yaptırılmış. Binanın ilk iki katı kesme taş, üçüncü katı ise 1913 yılında ahşap olarak inşa edilmiş. Geçirdiği bir yangın sonucunda üçüncü katı tümüyle yanmış, birinci ve ikinci katın yalnızca duvarları kalmış. Restorasyon sonucunda 2005 yılında yeniden eski görünümüne ve işlevine kavuşmuş.
Taşın adeta bir dantel gibi işlendiği yapı: Divriği Ulu Cami Ve Darüşşifası
Divriği ve civarında en erken yerleşim Hititler Dönemi'ne kadar iniyor. Cami yöre Mengücekoğulları’nın yönetimi altında olduğu dönemde Ahmet Şah ve eşi Turan Melek tarafından camisi ile birlikte 1228-1229 yıllarında yaptırılmış. İslam mimarisinin bu başyapıtı iki kubbeli türbeye sahip bir cami ve ona bitişik bir hastaneden oluşuyor. Yapılar, mimari özelliklerinin yanı sıra, sergilediği zengin Anadolu geleneksel taş işçiliği örnekleriyle UNESCO Dünya Miras Listesi'nde yer alıyor. Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası Türkiye’nin bu listeye giren ilk mimari yapısı olma özelliği taşıyor.
Mimarı Ahlatlı Hürremşah’ın elinde 1228 yılında şekil alan Divriği Ulu Cami, plan tipi ve süsleme özellikleri bakımından benzeri olmayan bir eser. Camiye bitişik olarak inşa edilen iki katlı, avlulu ve eyvanlı bir yapı olan Darüşşifa, hastaların su sesi ile sağlıklarına kavuştuğu bir hastane olarak benzersiz özelliklere sahip.
Ulu Cami ve Darüşşifa, dıştan yalın bir mimari görünüme sahip. Ancak Darüşşifa Taç Kapısı, Cami Kuzey Taç Kapısı, Cami Batı Taç Kapısı ve Şah Mahfili Taç Kapısı'nın her biri birbirinden farklı eşsiz bezemeleri ile göz kamaştıran birer mimarlık ve mühendislik harikası niteliğinde.
Yapının tüm taç kapılarındaki üç boyutlu, asimetrik, bitkisel ve geometrik figürler özgün bir betimleme anlayışıyla heykele yakın yüksek kabartma tekniğinde coşkun bir biçimde işlenmiş. Taşın adeta bir dantel gibi işlendiği Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası'ndaki bu barok mimari üslubun Türk ve İslam Sanatı'nda bir başka benzeri bulunmuyor. Taç kapılarda olduğu gibi cami içindeki her sütun, sütun kaidesi ve sütun başlığı ile kubbe içi tavan süslemeleri de ayrı üslup ve bezeme örneklerini sergiliyor.
Sivas’ta bunları yapmadan dönmeyin
Kültürel varlıkların yanı sıra Sivas’a gelmişken yapmanızı önereceğimiz başka şeyler de var. Örneğin; yöresel lezzetlerden Sivas köftesi, Sivas döneri, madımak yemeği, Sebzeli Sivas Kebabı ve Sivas Etli Ekmeği'ni mutlaka tadın.
Ayrıca, meşhur Sivas bıçağı, Sivas ağızlığı, kalemi, kemik tarağı, gümüş takılardan hediyelikler edinebilirsiniz. Bunun yanı sıra, Kayseri’yi meşhur eden Sivaslı ustaların ürettiği sucuk-pastırma da alabilirsiniz.
Ayrıca, Divriği’ne giderken Kangal ilçesinde durup yol üzerindeki köpek çiftliğine uğrayarak bu köpekleri ana yurtlarında tanıyıp hatıra fotoğrafı çekebilirsiniz.