Sansürün fendi
Kenan Mortan'ın kaleminden İtalyan besteci Gioachino Rossini'nin önemli eseri Sevil Berberi...
Haber Merkezi |Kenan MORTAN
(Fotoğraflar: Elisa Haberer-On P)
Sevil Berberi, müzik sanatçısı bir anne ve babanın çocuğu olarak dünyaya gelen İtalyan besteci Gioachino Rossini‘nin (1792-1868), 39 operasının ilki ama bence en ünlü eseri. Dünya genelinde en çok sahnelenen 5 opera eserinden biri. Eser, bir opera komik ya da Milano şivesiyle opera buffa. Öyle dense de, aslında olay kadın üstüne baskı, toplumun üstüne sinmiş kof alışkanlıkları eleştirmeyi mümkün kılmak ve bunu sansürcülerin gözünden kaçırmak adına Rossini‘nin ustaca bestesidir. Bu nedenle Sevil Berberi operasının Osmanlı sarayında 1845’de ‘’Berber Operası‘’ adıyla Sarayda ve Naum Tiyatrosu’nda sahnelendiğini üstad Metin And’tan öğreniyoruz.
Paris Ulusal Opera‘sındaki (l’Opèra National de Paris) sahnelenmesinde Damiano Michieletto, sahnenin evrenini günümüze taşımakla kalmıyor, sanatçılarını özgürce ses kullanım zemini oluşturarak çok dinamik bir ‘’ses seli‘’ yaratıyor.
Hak teslim etmek adına, orkestra şefi Roberto Abbado – Claudio Abbado‘nun yeğeni - Rossini‘nin aradığı tüm müzikaliteyi ortaya çıkarıyor, bunda da onun Akdeniz tınısına egemenliği önemli bir etken.
Rossini’nin bu 2 perdeli oyunun konusu 17.yy’da İspanya‘nın Sevilya ( Sevilla ) kentinde geçer. Beaumarchais, bu libretoyu yazdığı tarihte Sevilya bir macera ve düş kentidir, günümüzün Venedik‘idir. Konusu, Kont Almaviva ile Rosina aşkı etrafında dönen entrikalar ve en sonundaki mutlu bir evliliktir. Aslında oyun, bir sosyal eleştiri ve hicivdir. Yönetenlerin otoritesine karşı aydınlanmacı düşüncenin bir seslenişidir. Kontun ‘’yargı ezilenlerin yanındadır‘’ sözü de oyunda dile gelen bir toplumsal dilektir aslında… Geleneklerin güçlünün yanında hareket etmesine karşı ve kadının bir ‘’nesne’’ olarak işlevini kırma yolunda bir güçlü esintide Rossini eseri sansürcülerden kaçırmayı başarır…
Başarısı, oyunu opera comique tarzıyla sansürden kurtarmasıdır. Bunun için bu aşkın etrafında katmanlar yaratarak (örneğin berber) işin seyrini izlemeyi bir keyfe dönüştürmektedir. Besteci, komik operanın karşıtı olan opera seria (ağırbaşlı opera) örnekleri de vermesiyle ustalığını kanıtlamıştır.
37 yaşında bu ilk bestesinde Rossini bu besteyi üç hafta içinde bitirir. Ama 20 Şubat 1816’da Roma yapılan ilk gösteriminde yuhalanır. Sonrasında düzelen nedir bilinmez, ama Sevil Berberi 206 yıldır dünyada en çok sahnelenen 3 opera eseri arasında yer alıyor. Rossini de Verdi ile birlikte dünyada en çok eserleri sahnelenen iki besteciden biri. Ne büyük gurur. Bu başarıda Rossini’nin sahnede güçlü karakterler yaratması ve onlara uygun ‘’ses yüklemesi‘’ yapmayı bilmesi önemli bir etken. Sahnede sanatçılarını hep hız içinde hareket ettirmesi de oyunlarının hep izlenmesini kolaylaştırıyor. İtalyan yönetmen Michieletto ‘nun 2003’den bu yana uluslararası festivallerde hemen hep İtalyan bestecilerini sahnelemesindeki yaratıcılığı da çok etken.
Sanatçılara gelince…
Ana kişi Rosina rolündeki mezzo soprano Algul Akhmetshina (doğumu 1996 ) bir Rus asıllı sanatçı. Figaro rolündeki Andrzej Filonczyk (doğumu 1994) ise Polonyalı. İşin cilvesine bakın, bu opera bugün Rusya-Ukrayna savaşında, karşı cephelerde duran iki ülkenin sanatçısını buluşturdu, bunu da sanatın birleştiriciliğine verelim.
Rossini, aslında soyluyu seven ve onları yanında durmayı yeğlemiş bir besteci. Soylular da onu ödüllendirmeyi hiç ihmal etmemiş. Fransız İmparatoru 3. Napolyon onu en yüksek devlet nişanıyla onurlandırmış. Ama bu onun hiciv ya da opera komik yönetimini kullanarak ‘’sosyal eleştir‘’ yapmasını önlemez. Son eseri olan Giyom Tell operasını sansür neredeyse paçavraya çevirince, o beste ve güfteyi birlikte yazarak bu opera parçasının İnce Memed duruşunu sağlar.
İtalya’nın ‘’ulusal sesi‘’ olan Verdi ile Rossini’nin zihni yapıları birbirine çok zıt ama nihai nokta olan ‘’özgürlük ve eşitlik’’ konusunda anlaştıkları kesin… Sanat özgürlük olmadan mümkün mü? O kadar ki, 1868‘de 76 yaşında ölümünden sonra Rossini anısına bir ‘’requiem’’ yazılmasına Verdi önayak oluyor. Aralarında Verdi’nin de olduğu 13 besteci Rossini için ölümünün birinci yıldönümünde Messa per Rossini’yi besteliyor ki bu dünya opera tarihinde bir ilk ve son oluyor. Rossini ile Verdi arasında ‘’gizli bir aşk vardı’’ diyenler haklıdır.
Rossini, refaha erken erdi. 37 yaşında opera içi beste yapmayı bir yana bıraktı, Paris’e yerleşti, kalan yaklaşık 40 yıllık ömründe sanatçılarla içiçe ‘’keyf için beste” (peches de viellesse) yaparak, bu kentte ömrünü tamamladı, bestelediği bu vokal parçaları 150’yi bulur. Ancak refaha kavuşması kadar, ortaya çıkan 4-5 perdeli, geniş sahne kullanımı olan grand opera türüne yabancı kalması da bu erken emekliliğinde bir etkendir, ‘ haddini bildi‘’ desek yeridir.
Ölümünden sonra Paris’te gömüldü, mezarı bir ‘’neşe bahçesidir’’. Her hafta mezarı üstündeki çiçekler yenilenir. Bu ‘’gizli ziyaretçiler” çiçeklerini her hafta Pere Lachaise Mezarlığındaki ‘’Neş’e ve Sevincin Has Bestecisi’nin mezarına bırakarak, bir anlamda ‘’Neş’e ve Sevince Övgü‘’ tazelerler.
‘’Rossini‘ye Saygı‘’ kurumsallaşmış durumda…
Doğduğu yer olan Pesaro’nun belediyesi, onun bağışladığı paralarla 1940‘da Rossini Opera Festivali başlattı, bu festival halen sürüyor. 1989‘da Almanya’nın Baden Wüttenberg eyaletinin küçük bir yerleşimi olan Wildbad, Rossini in Wildbad Festivali’ni başlattı. Bu festivalin özelliği, sanatçının az bilinen bir operasını her yıl sahneliyor. Neyse ki Türkiye’de de, Rossini ve Donizetti‘yi en çok seslendirmiş olan “Türk Divası‘’ Leyla Gencer adını taşıyan bir ev ve Leyla Gencer Opera ve Sanat Merkezi var.
Sevil Berberi, Türkiye‘de sansürün kaldırılmasının 112. yılında, Türkiye sahnelerinde Osmanlı’dan bu yana en çok oynanan ve en çok alkışlanan opera eseri ise bu da bizi düşündürmeli değil mi?