Nil Karaibrahimgil: Bu benim uyanışım

Hayatımıza 'Özgür Kız' olarak girdi, "Çocuk da yaparım kariyer de" deyip kadınların iş hayatında mottosunu belirledi. Şimdi yeni şarkılarıyla dünyayı kurtarma peşinde... HAFTA'nın konuğu olan pop müziğin güçlü sesi Nil Karaibrahimgil, Yasemin Salih'e anne olmayı, geleceği ve çok daha fazlasını anlattı...

Haber Merkezi |

YASEMİN SALİH

“Çocuk da yaparım, kariyer de” deyip kadınların iş hayatında mottosunu belirledi, sonra gitti kendi tek taşını aldı… Tüm söylemlerinde “Kızların cebine bir anahtar atmak istiyorum” hayalinin işaretleri vardı sanki. Geçen hafta da Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’nın eşlik ettiği “Uyan Anne, Uyan Baba” şarkısıyla iklim krizine çarpıcı şekilde dikkat çekti. Nil Karaibrahimgil ile anne olmayı, geleceği ve çok daha fazlasını konuştuk.

Bu projenin hikayesini bize anlatır mısın?

Bu şarkıyı 2050 yılında çocukların elma bulamayacağını duyduğum gün yazdım. İki yıl önceydi. Karlı bir dağ kasabasındaydım, korona yeni başlıyordu. Koronayı da iklim krizi gibi ciddiye almıyorduk. Şarkıyı ukuleleyle, yatağın kenarında kaydettim. Söylerken ağladım. Özellikle, “Bugün doyurup da, yarınımı aç bırakamazsın” kısmını… Benim de küçücük bir oğlum vardı ve dünyanın geleceği iyi değildi. Yok sayamayacağım kadar büyük bir aciliyetin ve sorumluluğun şarkısı ‘Uyan anne’. Bir çığlık. ‘Uyan anne! Uyan baba!’ diyen bir çocuğun ağzından yazdım şarkıyı. Belki de kendi uyanışımdı bu. Oğlumun bana bağırışıydı. Yakın arkadaşım Kıvılcım Kocabıyık’la, Yuvam Dünya derneğini kurmuştuk. İklim krizi hakkında bilinçlendirme ve aksiyon alma çalışmaları yapan müthiş bir dernek oldu kısa zamanda. ‘Uyan Anne, Uyan Baba’ onun şarkısı olsun istedik. Hem çığlığını atsın herkesi uyandırsın hem de Yuvam Dünya’nın çalışmaları rüzgâr alsın, destek görsün istedik.

Sence neden uyanamıyor anne ve babalar?

Özgür Kız Nil’in üzerinden çok zaman geçti. Yine de hangi devir olursa olsun, dünya nasıl değişirse değişsin kendime bir lakap seçmem gerekse yine Özgür Kız’ı seçerdim. Büyüdüm, anne oldum; ülke değişti, dünya değişti ama insanın özü bence değişmedi. Hani bir klasik roman okuruz, 600 yıl öncesini anlatır ama yaşanan hikaye bugün de olabilir gibi gelir ya bize, sanki bugünü anlatıyordur ya, işte öyle bir durum. İnsanın dertleri aynı, hiç değişmiyor. Teknoloji gelişiyor, birçok şey yenilenmiş, iyileşmiş gibi görünüyor ama içimizdeki taşlar aynı. Duygularımız, korkularımız, zayıflıklarımız baki. Ve hep öyle kalacak. Bu nedenle masallar, şarkılar, şiirler hep aynı.

Yani felsefik evrime inanmıyorsun?

Evrimin iyi tarafları var. Bilim ve teknoloji de evrimin parçası. Ancak evet, felsefik anlamda evrim söz konusu değil. İnsan, her seferinde aynı hataları yapıyor. İnsan olmanın çok belirgin dinamikleri var. Amigdalamıza çip gibi işlenmiş güdüler, kodlar, arzular var. Teknoloji ile belki bir gün düşüncelerimiz bile hacklenecek ama insan her zaman neandertal kalacak.

Seni bu ortamda bir anne olarak neler korkutuyor?

Yıllar önce anne olduğumda, bir pedagoga gittim. Birçok konuda bilgilerimin tazelenmesi gerektiğini düşündüm. Ben çok okuyan bir insanım, bu bazen kafamı karıştırıyor. Dedim ki; bir Nil var onu herkes tanıyor; bir annemin kızı Nil var, eş olan Nil var, anne olan Nil var, arkadaş Nil var… Ama ben kendi Nil’imi kaybettim. Bunu anne olunca fark ettim. Kendimi bulamadım. Annelik yaşamaya hasret duyduğum bir duyguydu. Önce kariyer yaptım, sonra anne oldum. Ama dedim pedagoga; “Ben kendimi kaybettim. Buralarda bir yerlerdeydi, onu bulamıyorum.”

Buldun mu sonra peki?

Evet buldum. Pedagog bana bütün Nillere gerektiğinde nasıl mesafe koyacağımı, nasıl kendi Nil’ime bakabileceğimi anlattı. Egzersizler verdi. Öncelikle sadece bana ait bir mekan yaratmamı söyledi. Bir ofis tuttum. Orada meditasyon yaptım, kendimle kaldım ve baktım ki yeniden şarkı yazabiliyorum. Kendi duygularıma şahit olduğumda ancak üretebiliyorum. Yoksa çok fazla geri bildirim aldığımda şirazem kayıyor. Gitarımla olan ilişkimde de kopuşlar oluyor. Sonra yeniden yakınlaştım.

Sence iklim krizini önleyecek tutum değişikliği için motivasyon ne olmalı?

Korku, ne yazık ki olmalı ama sadece yetişkinler için. Çünkü artık gezegenin, insanlığın sonu bu. Tencerede pişen kurbağanın hikayesinde olduğu gibi; altımızdaki kısık ateşte başımıza neler geleceğini bir türlü kestiremiyoruz. Artık iklim öyle bir hal aldı ki; şüphenin, umursamazlığın, dünyayı kurtarmak bana mı kaldı tavrının vaktini çoktan geçtik. Şüphenin sonuna geldik. Burada annelerin, babaların rolü büyük ama ben her olayda olduğu gibi en çok annelerin değişimi etkileyebileceğini düşünüyorum. Doğayı seven çocuklar yetiştirmek bizim görevimiz. Ağaçları tanısın, kuşları tanısın, karıncaları, arıları anlasın. Özetle doğanın mucizesini bilen, anlayan kuşaklar yetiştirmemiz lazım. Elmayı dalında görmek onun hakkı. Bunu onların elinden alamayız.

Siz bunu yapabiliyor musunuz?

Biz biraz şanslıyız. Oğlum bahçemizde bir şeyler ekebiliyor. Sarımsak dişini toprağa ektiğinde, yeniden filizlenen o bitkiyi takip etme imkanına sahip. Ona doğadaki mucizeyi göstermeye, sevdirmeye çalışıyoruz. Sonra da bak ne güzel elma, onu seviyorsan gel suyu daha az kullanalım, elektriği kapatalım diyoruz. Çocukları korkuyla değil, sevgiyle eğitmek gerektiğine inanıyorum. Ama yetişkinler artık korkmalı. İlk yedi yıl hayatla oryantasyon dönemi. Bu dönemde onları hep çok güçlü yapmak, gövdelerini sağlamlaştırmak hem de farkındalıklarını artırmak gerekiyor. Ben çocukları çözümün dışında bırakmanın da yanlış olduğunu düşünüyorum. Onları çözümün parçası yapmamız gerekiyor.

Şarkıdaki gibi oğlunuzla ilgili korkuların var mı? Özgür Kız’ın oğlu, özgür büyüyebilecek mi?

Çocuğumla ilgili çok fazla korkum var. Anne olunca korkularım 100 binlerce arttı. Hayata karşı temkinli bir insanken, anne olunca endişelerim çarpanlarla çoğaldı. Ancak hep kendime hatırlattığım bir egzersiz var; biz ebeveynler çocukların hayatında bir şekilde kontrol sahibi olmamız gerektiğini düşünüyoruz, bunu hak sayıyoruz. Bazen bunu fark etmiyoruz. Aziz Arif, saygı duyularak büyümeli. Kendi fikirlerini dile getiren bir birey olmalı. Bunu ona çocukken veriyoruz ve evet bir şekilde özgür olabileceğini düşünüyorum.

Onu geleceğin dünyasına nasıl hazırlıyorsunuz?

Eşime göre Aziz Arif’in çiftçiliği bilmesi, ellerini iyi kullanması, kendi evini yapabilmesi Harvard’da okumasından daha önemli. Bugünün kurumsal hayatına göre verilen eğitim belki de onun hayatta kalmasına yetmeyecek. Ben de ona katılmakla birlikte neden ikisi de olmasın diyorum. Yani kendine yetmeyi de öğrensin, çiftçi de olsun ama Harvard’da da okusun. Eşime göre bir çocuğa önce onu hayatta tutacak yetenekler kazandırılmalı. Survivor olmalı.

Bunun için şarkıların ötesinde neler yapıyorsun?

Çok şey yapmak istiyorum. “Her Çocuk Bir Evren” isminde bir yuva kurduk. Waldorf yaklaşımıyla eğitim veriliyor. Çocuğa gelişiminde eşlik edilmesi gerektiğine inanıyorum. Rudolf Steiner diyor ki; “Çocuğun ilk yedi yılı, ağacın gövdesinin güçlendiği dönemdir. O dönemde sağlam bir gövde kurarsanız, sonraki fırtınalara karşı ayakta kalması kolay olur.” Ben de bu felsefeye gerçekten inanıyorum. İlk yedi yılda saygı ve özgüvenle çocukları büyütmek gerek. Kurduğumuz yuvada bunu yapmaya çalışıyoruz.

Şimdi yeni bir projen var mı?

Ben çok meraklı bir insanım. Merak sizi hızlandırıyor. Kitaplara aç oluyorsunuz. Şu sıralar en çok akıl ve beden sağlığıyla ilgili kitaplar okuyorum. Bir de çocuk edebiyatına bayılıyorum. Oğlumun da çok fazla kitabı var. Bunları diğer çocuklara da açmak için Aziz Arif Çocuk Kütüphanesi kurmak istiyoruz. Herkes yararlansın diye. Ayrıca kendim de çocuk kitabı yazmak istiyorum. Yaklaşık dört yıldır bir hikaye üzerinde çalışıyorum. Tamamlanmaya yakın.

Senin bir de Türk Eğitim Vakfı’nda ‘Nil’in Kızları adında bir fonun var. Kız çocukların eğitimi için destek oluyorsun. Burası için destek alıyor musun?

Evet, o fon iyi gidiyor. Yeni projeler ekliyoruz oraya. Benim kitap projem aslında bir şekilde burada kaynak olarak kullanılacak. Eşim, “Gel aldığın notları kartpostal yap. Çizimlerle zenginleştirilsin” dedi. Bir kutu hazırladık. İçinde 52 kartpostal var. 17 yaşındaki Nil’e öğütlerim var. “Eminim” diye başlayan cümleler var. Eminim; olaylara gülebileceğin yerden bakmak çok önemli. Eminim, insanları da tuvaletler gibi bulmak isteyeceğin şekilde bırakmalısın, eminim çok hareket etmelisin gibi… Bu kartların gelirini ‘Nil’in Kızları Fonu’na aktaracağız. Hayalim birilerinde, bana dokunan, takip eden insanlarda etki yaratmak. İlham vermek. Genç kızların ceplerine bir anahtar atmak.

TABAKTAKİ YEMEĞİ SORGULAMAMIZ GEREKEN BİR DÖNEMDEYİZ!

Bakımlı olmak, dış görünüş önemli elbette. Seni hep incecik görüyoruz. Belli bir beslenme, diyet yaklaşımın var mı?

Ben hayatımda diyet yapmadım. Hayatımda tartılmadım. Böyle bir yaşam şeklim yok. Ama zaman içinde, özellikle de iklim sorunuyla birlikte anladım ki; çok yememek gerekiyor. Bilinçli yemek gerekiyor. Eti az yemek, hatta hiç tüketmemek gerekiyor. Özellikle dünyada bu kadar gıda ve beslenme sorunu varken, kaynakların sürdürülebilirliği önemliyken, tabağımızdakileri sorgulamamız gerektiği bir dönemdeyiz. Bu tabaktakileri üretenler acı çekti mi, tarladan sofraya gelene kadar gezegene zarar verildi mi, kim üretti, hangi duyguyla pişti… Bunun için çok gelişmiş etiketleme sistemleri gerekiyor. Türkiye ne yazık ki biraz geride kalıyor bu konuda. Toplum, bunları sorgulayacak etiket okuma becerilerini, farkındalığını kazanmalı. Tüketici talep etmeli. Çünkü bu beden gerçek evimiz. Her şeyi içimize atmamalıyız. Benim diyet kültürümün özeti; az, gerçek ve kaynağı belli gıdalarla beslenmek.

ŞİDDET BİZİ BOĞAN BİR KONU

Kadınlarla ilgili bunca olayda seni en çok etkileyen nedir?

Elbette şiddet. Şiddet toplumun en derin yarası. İstanbul Sözleşmesi’nin devam etmesini çok önemsiyorum. Bir yandan bunu topluma anlatmak, kadınlara “Yalnız değilsin” demek önemli; bir yandan da çocukları yetiştirirken şiddetin hiçbir türlüsünün asla kabul edilemeyeceğini öğretmek elzem. Erkeklerin şiddetinin çoğu korkudan kaynaklanıyor. Korkan erkek şiddet uyguluyor. Bunu erkek çocuklara anlatmak gerek. Hiçbir canlının canını yakma hakkı olmadığını kanıksatmak gerek. Ben bir erkeği ya da kadını değil, bir insanı yetiştirmekten bahsediyorum.

Şirketlerin 'eşitçilik' performansı yüzde 9 arttı Finansal performansın anahtarı: Dupont analizi AFAD'dan yurt geneli için kritik açıklama Eğitime kar engeli: Birçok ilde okullar tatil edildi! TFF Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu istifa mı etti? Resmi açıklama geldi Bitcoin 100 bin dolar rekorunu ne zaman kırar?