Zor zamanlar, zor sorular…

Zeynep GÜRCANLI Yedi Düvel

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son dönemde yaptığı dış temaslar, bunların sonuçları birbirinden ilginç. Mesela geçen hafta Libya Geçici Hükümetinin Başbakanı Dibeybe ile görüştü Erdoğan. İstanbul Vahdettin Köşkü’ndeki görüşmenin sürpriz isimleri ise, Libya ve Türkiye Merkez Bankası Başkanları idi.

Görüşme konusunda Ankara’dan ayrıntılı bilgi gelmedi. Ancak Libya heyetinden sızan bilgiler, Erdoğan’ın Dibeybe’den acilen Türkiye için 5 milyar dinarlık bir kaynak çıkartmasını istediğini gösteriyor. Bu meblağ, hem Türkiye’nin Libya’da yaptığı askeri masraflar, hem de Türk şirketlerinin Libya’dan ödenmeyen alacaklarının bir kısmının karşılanması için istenmiş Arap basınında çıkan haberlere göre.

Bir de buna aynı hafta içinde, Güney Kore ile yapılan ve Merkez Bankası rezervlerini -geçici de olsa artıya çıkaracak swap anlaşmasını ekleyin. Belli ki Ankara’da mali sıkışıklık kendisini iyiden iyiye hissettiriyor.

Halkbank davasına yeni savcı

ABD’den gelen haberler de pek iç açıcı değil. ABD Başkanı Joe Biden, 2017’den bu yana vekaleten yürütülen New York Güney Bölge Federal Başsavcılığı için Damian Williams’ı aday gösterdi. Williams’ın Kongre onayını da kolaylıkla alarak, Başsavcı olarak göreve başlamasına kesin gözüyle bakılıyor. Nitelikli dolandırıcılık suçlarında uzman bir savcılık geçmişi olan Williams’ın göreve başlamasıyla birlikte Halkbank davasında da hareketlenme beklentisi var. Halen devam eden Halkbank davası, Reza Zarrab’ın itiraflarına dayanılarak açılmış bir dava. Zarrab’ın ABD mahkeme sistemindeki dosyasına bakıldığında, yaklaşık 50 kadar da “gizli dosya” görülüyor.

Zarrab’ın itirafları çerçevesinde hazırlanan, ancak ya “dosyada adı geçen şüpheli kişi ABD tarafından yakalanmadığından” ya da “savcılığın henüz iddianameyi açıklamamış olması” nedeniyle gizli tutulan bu dosyalarda kimlerin adlarının geçtiği, nelerle suçlandıkları ise meçhul. Damian Williams’ın asaleten Başsavcı olarak atanması, bakalım bu gizli dosyaların açılmasını sağlayacak mı? -Bu arada komplo teorilerine bayılan AK Parti hükümeti yanlısı gazetecilere de bir kolaylık; Damian Williams 2014 yılında Soros Vakfı’ndan burs almış.

Afganistan Büyükelçisi’nden Erdoğan’a nazik “düzeltme”

AK Parti hükümetinin, ABD’deki Biden yönetimi ile ilişkileri geliştirmek için atıldığı Afganistan dosyası da karardıkça kararıyor; ABD ve NATO birliklerinin çekilmeleriyle, Taliban her geçen gün kontrol ettiği toprak alanını genişletmeye devam ediyor. Taliban birlikleri Başkent Kabil’e komşu vilayetlere kadar ulaştılar. Bu gelişmelere karşılık Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yorumu ise, Taliban lideriyle görüşebileceğini açıklamak oldu.

Erdoğan katıldığı bir televizyon programında aynen şunu söyledi: “Taliban’la bazı görüşmelere varıncaya kadar şu anda ilgili kurumlarımız çalışıyor. Hatta belki benim bile onların lideri durumunda olacak olanı kabul etme durumum olabilir…”

Erdoğan’ın bu cümlesine, sarf edilmelerinden sadece saatler sonra, Afganistan’ın Ankara’daki Büyükelçisi Amir Muhammed Ramin’den son derece diplomatik bir üslupla “uyarı/düzeltme” geldi; Afgan Büyükelçi, “Taliban, terör örgütü DEAŞ (IŞİD)’den ideolojik olarak farklı değil” deyiverdi.

Afganistan’daki mevcut hükümetin temsilcisi durumundaki Büyükelçi’nin Taliban ile IŞİD terör örgütünü bir tutan bu sözlerinden sonra AK Parti hükümetinin Taliban’la masaya oturması, hele hele Taliban elebaşını Türkiye’de ağırlamaya soyunması ne anlama gelir? Zor zamanlarda, zor sorular…

Bir de buna, dünyada Taliban’ın en büyük hamisi olarak görülen Pakistan Başbakanı İmran Han’ın “Taliban, Afganistan Cumhurbaşkanı Ghani gitmeden masaya oturmayacak” açıklamasını ekleyin. AK Parti hükümetinin Türk askerlerini nasıl bir ortama göndereceği iyiden iyiye ortaya çıkıyor.

Ankara’dan yapılan açıklamalarda, Kabil Havaalanının güvenliği ve işletmesini üstlenmesi halinde Türk askerlerine ABD’nin “hava desteği vereceği” sürekli vurgulanıyor, Mehmetçiğin bu sayede “güvende olacağı” hissi yaratılmaya çalışılıyor.

Ancak bu güvenlik hissi, Afganistan’daki NATO güçlerinin komutanlığını yapmış, ardından CIA Başkanlığı görevini de yürütmüş olan General Petreus’un The Times’a verdiği röportajdaki sözleriyle yerle bir oluveriyor: “Afganistan’a hava desteği için Körfez üzerinden uçmak zorunda kalacağız, ama İran’ın üzerinden geçemiyoruz. Dolayısıyla güneybatı Pakistan’ın üzerinden geçmemiz gerek, ama Pakistan’dan üs alamıyoruz…”

Nitekim Pakistan Başbakanı İmran Han da son açıklamasında bunu teyit ediyor; “Pakistan, ABD askerleri Afganistan’dan çekildikten sonra topraklarında Amerikan üssü istemediğini açıkça ifade etmiştir…”

Pek çok soru var bu yazıda.

Hepsi de Türkiye için, AK Parti hükümeti için zor, çok zor sorular…

Tüm yazılarını göster