Yılı tamamlamaya hazırlanıyoruz. Daha önce de tartışmıştık: yıl sonu işlemleri herkes için zordur; işleme taraf olan, kestirmeye çalışan, anlayıp anlatmaya çalışan tüm kesimler açısından. Öte yandan vadeler arasındaki geçişi ve ana yatırım temalarını doğru düzgün anlama çabasından da vazgeçmemek gerek. Nasıl? Mesela son 1 aydır içerisinde bulunduğumuz “mini Noel Baba rallisi” teması gibi. ABD’de para politikasının az çok nasıl seyredeceğini artık kestirmek kolay. Faiz indirimi meselesi ise kimi kesimler için ciddi anlamda spekülasyona açık konumda. Bugünlerde faiz ve dolaylı olarak Amerikan doları fiyatlamalarındaki seyri anlamak da bu kanal üzerinden mümkün.
Hızlı fiyatlamalar takip ettik. 10y vadeli ABD tahvil faizi yüzde 5’lerden yüzde 4,20’nin aşağısına ilerlemeye çalıştı. Faizin nominal anlamda gerilediği ortamda reel faiz nispeten yukarıda kaldı. Ancak, Amerikan doları ağırlıklı spekülatif pozisyonlanma kaynaklı olduğunu düşündüğümüz eğilimle birlikte ciddi anlamda geri çekildi ve DXY 104.00’ün aşağısında oluştu. Tüm bunlar 1 ay gibi kısa bir sürede olurken, Fed’in ana resmi değerlendirmesinde herhangi bir farklılık olmadı. Tüm bunlar o nedenle kafa karıştırıcı özelliğe sahip.
Geride kalan haftada ABD hariç hisse senetleri sepeti 4 hafta aranın ardından ilk kez sınırlı da olsa değer kaybetti. Ana etken elbette faiz ve USD eğilimi. 2y vadeli tahvilin faizi +18bp ile yukarı yönde hareketlenirken, gösterge niteliğindeki 10y yerinde saydı ve stresi kısmen dengeledi. Dolar endeksi ise yüzde 1’lik yükselişiyle yine 4 hafta sonra ilk kez yukarı yönde hareket etti. Daha zayıf bir global ekonomi eğilimi giderek ağır basarken, petrol fiyatları yüzde 4 aşağı geldi. Genel emtia fiyatlamaları da (mesela Bloomberg emtia endeksi) yine yüzde 4 değer kaybı ile karşımıza çıkıyor.
Yeni haftada Fed, ECB, BOE ve benim sayabildiğim toplam 10 merkez bankası yılın son faiz kararlarını almak için toplanacak. Politika faizlerinin nasıl seyredeceği az çok bilindiği için ana odak noktası 2024’e bakış ve gidişat için verecekleri mesaj olacak. Özellikle de Fed’in faiz indirimi beklentileri için nasıl bir projeksiyon ortaya koyacağı ve ekonomideki gidişatı okuma şekli bizler açısından son derece kritik önemde bulunuyor. Nasılsa artık 2023’ün hikayesi bitti. Artık sonrasına bakıyoruz.
Yerel varlıkları da konuşarak tamamlamakta fayda var. Belki eskisi ölçeğinde olmasa da içeriye portföy kanalı üzerinden giriş izliyoruz. Üstelik uzun yıllar sonra yeniden yabancı yatırımcı cephesinde Türk tahvil piyasası hatırlanmış durumda. Seçimlerden bu yana hisse ve DİBS kalemleri üzerinden yaklaşık 3 milyar dolarlık giriş olurken, tahvilde yabancı payı yüzde 0,5’in görüldüğü yılda, 7 ayda 1 milyar dolar girişle, 26 Ağustos 2022 haftasından bu yana ilk kez yüzde 1’in üzerine taşındı. Evet, doğrudur, Türkiye ölçeğinde bir ülke ve piyasa için bu oranlar son derece düşük ve dikkate alınası değil. Ancak, bardağın diğer kısmına baktığımızda, ki burası dolu olan taraf, ortaya konulan rasyonalitenin karşı tarafta kabul görmesi ve yeniden radara girişe imkan tanıması söz konusu. Benzer durum yüzde 0,2-0,3’lere dek gerileyen Türk hisse senetlerinin payları açısından da geçerli. Algıda geçtiğimiz hafta konuştuğumuz kredi notu ve görünümü açısından da değişiklik çoktan başladı. Tüm bunları iç piyasada bizim kendi elimizle bozduğumuz dinamikler üzerinden değerlendirmek ciddi anlamda hatalı sonuçlara gebe. Zaten ciddi problem teşkil eden likidite koşullarının üzerine halka arzlar ile devam etmek alternatif getirinin arttığı ortamda Türk hisse senetlerindeki volatiliteyi de yukarı çekiyor. Tabloyu bir de bu şekilde okumaktan zarar gelmeyeceği kanaatindeyim. Açıkçası genel piyasa görüşü de bu şekilde.