Zor bir savaş

Okan ALTAN OTOMOTİVİN İÇİNDEN

Şimdilik tam elektriklileri gelmese bile; hazır Jaecoo niteliklerine göre şaşırtıcı ulaşılabilir fiyatlarla Türkiye pazarına girmişken, Çinliler ile başta Almanlar olmak üzere Batılıları bir kez daha karşılaştıralım…

Asırlık Alman premium otomobil üreticilerinin bile, çok genç Çinli markalarla rekabet etmekte zorlanmalarının birkaç temel nedeni var. Teknik bir perspektiften ele alarak inceleyelim…

Öncelikle Avrupalıların elektrifikasyon ve yazılım alanında yaşadığı gecikmeler söz konusu… Otomotivin erbabı Alman üreticiler, geleneksel içten yanmalı motorlara dayalı teknolojilerde uzun yıllar boyunca liderlik ettiler. Ancak, otomotiv endüstrisi tam elektrikli araçlara ve yazılım odaklı çözümlere doğru hızla evrilirken, tüm Amerikalılar ve Avrupalılar gibi geçiş sürecinde yavaş kaldılar. Çinliler, elektriklenen araçlar konusunda daha agresif bir strateji benimseyerek, daha hızlı Ar-Ge süreçleri ve üretim kapasiteleri geliştirdiler. Özellikle batarya teknolojisinde Çin’in güçlü pozisyonu, uzaktaki Alman markaların geride kalmasına yol açtı.

İkinci önemli başlık da, fiyat performans oranı… Çinli üreticiler, daha uygun fiyatlı ve yüksek performanslı araçlar sunarak pazar payı kazandılar. Bu durum, başta Çin pazarında, fiyat duyarlılığının yüksek olduğu segmentlerde büyük bir avantaj sağladı. Almanlar ise, yüksek kalite ve lüks özellikler sunan araçlarında daha yüksek fiyatlardan vazgeçemediler. Çinli otomobillerdeki fiyat-performans dengesi, özellikle yeni nesil tüketicilerin dikkatini çekiyor…

Diğer yanda; Çin pazarının büyüklüğü içinde yerli üretim ve tedarik zinciri avantajlarıyla aşırı hızlı büyüyen Çinli markalar, daha esnek ve hızlı üretim süreçleri geliştirdiler. Çin’deki devlet destekli Ar-Ge programları ve yerel yan sanayinin gücüyle kendi markaların maliyetlerini düşürmelerini ve daha rekabetçi ürünler sunmalarını sağladı. Almanlar gibi diğer eski markalar ise, özellikle küresel tedarik zincirine bağımlı oldukları için, lojistik maliyetler ve üretim esneklikleri açısından dezavantaj yaşadılar.

Önemli bir başka konu da, dijitalleşme ve kullanıcı deneyiminde Çinli otomobil markalarının sunduğu çözümler konusunda da öne çıkmaları... Dünyanın her köşesinde artan trafik sıkışıklığı içinde zamanı daha nitelikli kullanmak isteyen genç tüketiciler, araçlarda ileri düzey bağlantı özellikleri, otonom sürüş yetenekleri ve akıllı kullanıcı ara yüzleri gibi dijitalleşmiş çözümleri talep ediyor. Bu alanda, Çinli üreticiler hızla yenilikçi çözümler sunarken, Batılı markalar bu dönüşümde daha yavaş hareket ettiler. Özellikle, yazılım güncellemeleri ve dijital hizmetlerde yaşanan sorunlar, tüketiciler nezdinde bir dezavantaj yarattı.

Ayrıca başta Çin metropollerindeki aşırı kirli hava, çevresel düzenlemeler ve sürdürülebilirlik kurallarını her yerden önce Çin’de başlattı… Çin, karbon emisyonlarını azaltma ve çevresel sürdürülebilirlik hedefleri doğrultusunda sıkı düzenlemeler getirince; Çinli markalar, bu düzenlemelere hızla adapte olurken, Batıdaki üreticiler emisyon hedeflerine ulaşmak için daha fazla zorluk yaşamaya devam ediyorlardı. Bu durum, özellikle elektrikli araçlar ve düşük emisyonlu teknolojiler geliştirme konusunda Çinlilerin önünü açtı.

Sonuçta; Alman premium otomobil üreticileri, geleneksel olarak yüksek kalite ve lüks segmentlerde lider olsalar da, Çinli markaların elektrikli araçlar, dijitalleşme ve fiyat performans oranı konularındaki hızlı ilerlemeleri karşısında rekabet edemiyorlar. Bu durum, sadece Almanların değil, tüm Batılı büyük grupların stratejik olarak daha hızlı hareket etmeleri gerektiğini ve Çin pazarının dinamiklerine daha iyi uyum sağlamadan küresel piyasalarda eski pozisyonlarını koruyamayacaklarını akla getiriyor.

Oysa; Çin’e otomotivi de Batılılar öğretmemiş miydi?..

Tüm yazılarını göster