Meşhur deyişi hepimiz biliriz, “Zincir en zayıf halkası kadar kuvvetlidir."
Bir de uzun yıllardır ekonomi sözcükleri içerisindeki yerini gittikçe kuvvetlendiren başka bir ifade var ki o da “Tedarik Zinciri.”
Sözüm sizi şaşırtmasın amma ben bunu biraz da “Besin Piramiti” deyişine yakın buluyorum. Besin zincirin başlangıç ucunda bulunanların tüketiciler, zincirin ilerdeki halkalarında yer alanlar tarafından tüketilip, şekli değiştiriliyor ve tüm bu tüketerek değiştirmeler de farklı bir sonuca varıyor.
Tedarik zincirinde de birileri bir şeyleri bir başkalarına tedarik ediyor.
Onlar da bir daha başkalarına tedarikçi oluyor ve bu böyle sürüp gidiyor.
Derken bir yerde zincirin son halkasına bir nokta konuluyor ve tüm bu tedarik akışı sona erip ya değiştirilmeden son noktaya kadar iletilen tüketiliveriyor ya da sonunda ortaya çıkartılan farklı bir şey piyasaya sürülüyor.
Bu sadece somut ürünler için değil, birbirini etkileyen hizmetler için de geçerlidir bence.
İhracata baktığımızda, hangi ürünü ihraç ediyorsanız edin, bu uzun zincirin bir yerinde durduğumuzu görüyoruz.
İster bitmiş tekstil ürünü ihraç edin isterseniz makine veya otomotiv yedek parçası yahut taze meyve veya sebze satın ya da kimyasal madde yollayın.
Zincirin hep bir yerlerindeyiz…
Ticaretin kuralı bu, tedarikçilerin birbirleri ile olan ilişkileri kesilirse, ortalık yangın yerine dönüyor.
Kanıt mı istersiniz?
Covid19 sonucu ortaya çıkan taşımacılık sıkıntılarının, somut örnek isterseniz, sınırlarda bekletilen kamyonların, konteynerlerde kalıp limanları tıkayan malların, içindeki malların boşaltılmaması nedeniyle yeni taşımalara verilemeyen konteynerlerin sözünü bir nefeste söyleyebiliriz.
Sadece saydığımız bu üç olayın çarpan etkisini hesap edin bakalım nerelere varacaksınız?
Bu kadar sözü neden söyledim biliyor musunuz?
İhracat yapmaya çalışmanın pazar bulmak, teslim şekillerini ve ödeme şekillerini öğrenmek üçgeninde sıkışıp kalmaya mahkûm bir iş olmadığını vurgulamak için, söyledim bunları.
Pazar araştırmak ve müşteri bulmak elbette çok önemli…
Zaten bu işi yapamıyorsanız ihracat da yok demektir.
Amma yeterli mi?
Değil ve hiç de yeterli olmayacak.
Önemli olan, bulduğunuz o müşterileri sürdürülebilir bir ilişki zeminine yerleştirerek, onlarla yıllar yılı birlikte çalışabilmek.
Bunun için de hem ihracatın iç dinamiklerini ve hem de ihracatın pazar yeri olan küresel köyün ticaret dinamiklerini izlememiz gereklidir. Bunu yapacak olan kişi de “İhracat Yöneticisi” olan kişidir.
İhraç edeceğiniz ürünün girdilerinin tedarikinden üretimine, finansmanından ambalajına, sevkiyatından tahsilatına kadar ve hatta bunlarla kısıtlı olmamak kaydıyla diğer tüm işlemlerinden kim sorumlu olacak?
Bu saydığımızız her basamağın bir sorumlusu olsa bile bunların birbirleriyle olan ilişkisini sağlayıp, aksaklık olmaması için kim çalışacak?
İşletmede ihracat bölümü olmasına gerek yok derim her zaman.
Yeter ki bu işlemleri planlayıp, işlerin aksamadan yürütülmesini izleyecek ve sonuçların zamanında alınmasını sağlayacak, bir kişi olsun.
Sahi siz, hangi zincirin hangi halkasısınız?