Levent Alkan
Bilimsel bir terim olarak ruminasyon, zihinsel geviş getirmek anlamındadır. Kazanan için Prius zaferi, kaybeden için değişim süreci olan geçen yılki cumhurbaşkanlığı seçimi bir kırılma noktası olmuştu. Piyasa teknisyenleri için hep bir ağızdan zihinsel geviş getirmeye başladık. 28 Mayıs 2023 seçimlerinden sonra Mehmet Şimşek ve Cevdet Yılmaz ile başlayan yeni ekonomi dönemi, Nebati ve Kavcıoğlu yönetimi ile kıyaslandığında bir umut kaynağı olmuştu. Yeni bir oyun kuruluyordu. Gelin görün ki bu oyun, satranç tahtasında ve pullarında oynanan tavladan farksızdı. Mehmet Şimşek ve Merkez Bankası yönetim kademesi dışında hiçbir değişiklik yapılmamıştı. Zaten Merkez Bankası yönetimi değiştirmek de vaka-ı adiyeden olmuştu. Biz yine de umutluyduk, çünkü umut fakirin kuru ekmeğinin katığıydı. Tünelin ucunda gördüğümüz parıltı mıydı, yoksa gün ışığı mıydı? Gelin 31 Mart 2024 seçimleri sonrasında normalleşmeyle ana hatları ortaya çıkan yeni ekonomi programını “zihinsel geviş” getirdiğim şu tablo üzerinde irdeleyelim.
- Finansal istikrar
Öncesi ile sonrası karşılaştırıldığında 31 Mart 2024 yerel seçimlerine kadar ortodoks politikalara dönüşün olumlu etkileri görüldü. Ancak 31 Mart seçimleri sonrasında seri hareket edilemedi ve bu da istikrarı olumsuz etkiledi. Yazın döviz girişi olacağı bilinir. Carry trade girişleri ile aynı döneme gelmiş olması da fazla nakdin sterilize edilmesi gibi farklı bir sorunu ortay çıkartıyor. Dolayısıyla da finansal istikrarı zorlaşıyor.
- Enflasyonla mücadele
Türkiye'nin enflasyonla mücadele geçmişi oldukça eskiye uzanıyor. Biz yakın geçmişe bakalım ve 2000 sonrasına odaklanalım. Para politikası ile maliye politikasının eşgüdümünün de yetmediği 2000 sonrasın güçlü ekonomiye geçiş programında görülmüştü. Tarım ormancılık, sanayi, dış ticaret gibi çoklu sektörel eşgüdüm içinde hareket etmeden kalıcı bir enflasyon düşüşünün sağlanamayacağını biliyoruz. 2007 yılına kadar enflasyonla mücadele kısmen başarılmıştı. Doğru bir rotaya oturmuştu. Merkez Bankası faiz dışı fazla verdiği ölçüde toplam bilançosunu büyüterek sayısal bir sınırlama ile de tüm programı kontrol edebiliyordu. Bugüne gelirsek, sınırlarımızdan 2011 sonrasında giriş yapan kaçakların ekonomik etkisi altında enflasyonla mücadele edebilmek olanaksız hale geldi. Bu yeni demografik yapı ile enflasyona etki eden talep yönlü şoklar, arz yönlü şoklar ve beklentiler aynı anda etkilenebilmektedir.
- Tasarruf
Tasarruf önlemleri saraydan başlamalıdır. Bu türden programların başarısı toplumu ikna edebilmekle çok yakından ilintilidir. Toplam bütçe gelirlerini azaltan bir kalem olan KOİ benzeri yatırımlardaki vergi indirimleri bu zor dönemlerde kaldırılmalıdır. Gereksiz kamu yatırımları tespit edilip ertelenmeli ya da tamamen kaldırılmalıdır. Emeğin milli gelirdeki payı öncelik kazanmalıdır. Ancak bu şekilde toplumun en alt kesimlerini de içine alan de bir seferberlik etkisiyle bu acı reçeteyi tüm toplumda uygulamak mümkün olabilecektir.
Tabloda en alt satırda gördüğünüz emeğin milli gelirdeki payı 30’larda sürünmektedir. Size durumu özetlemesi açısından bir taksicinin arabasının arkasına yazdırdığı ifadeyi not düşeceğim; “fakirin ekmek bulamadığı yerde, zengin huzur bulamaz”.
Tarımın GSYH içindeki payı ortada. Bu pay da sadece büyüklüğü ifade ediyor. Verimlilik ölçümünü göstermiyor. 1980 sonrası tarım politikaları yerli tohumlarımızı yok edip yerine GDO’lu soktu. Hayvancılığımız çarpık ve plansız sanayileşme politikamız sonucunda içler acısı durumdadır. Dünyanın en pahalı ürünlerini en fakir üreticileri ile ortaya çıkardık. 2002 sonrasında Cumhuriyete ait ne var ne yok satılırken sıra gübre fabrikalarına da gelmişti. Yeni ekonomi programında gübreye vergi konulması planlanıyormuş. Bir vergi taslağı düşünün ki 4 aşamalı olsun. Şu ana kadar 2 aşaması kamuyla paylaşıldı. Bu yılın sonuna doğru iki paket daha gelmiş olacak.
- Vergi
Vergide dolaylı vergilerin payını azaltıp dolaysız vergilerin payını artıracak reformlar yapılmalıdır. Hükümet üzerinde gücü olan sektörler vergi taslağını kolayca delebiliyorlar. Neden yap işlet devret modelleriyle hükümete iş yapan kuruluşlar merkezi bütçe vergilendirmesi dışında kalıyorlar? Vergi indirimleri 1,5 trilyon TL, açıklanan tasarruf paketinden hedeflenen sadece 100 milyar TL.
- Şeffaflık
TÜİK, İTO, ENAG tarafından ölçümlenen enflasyon 3 farklı sonuca işaret etmektedir. 2015 öncesinde her yılın Ocak ayında TÜFE ağılıkları açıklardı. Bu ağırlıklar açıklanmayınca enflasyonun hesaplanma şekli üzerindeki belirsizlik çığ gibi büyüdü. Enflasyonla mücadelenin olmazsa olmazı “beklenen enflasyon” 65 piyasa teknisyeni arasında yapılan bir anketle tespit ediliyor. Bunu da TCMB beklenti anketi olarak duyuruyor. Koç Universitesi Konda araştırma ile TEBA adı ile geniş kapsamlı bir anket yayınlamaya başladı. TEBA, Türkiye hanehalkı enflasyon beklenti anketi ile tüm Türkiye genelinde 2547 kişi ile telefon anketi gerçekleştiriyor. Böylece manşet enflasyon için 3 farklı, beklenen enflasyon için ise 2 farklı sonuç gündemdeki yerini almaktadır.
- Denetlenebilirlik
Sayıştay ve Danıştay için etkin denetim alanı daralmış durumdadır. CHS sonrasındaki yönetim nedeniyle meclis denetim faaliyeti devre dışıdır. Böyle olunca programın sözlü yönlendirici yönü de her zaman kör topal ilerlemiş oluyor.
- Sürdürülebilirlik
Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını tekrar harekete geçirmeden sürdürülebilirlik büyük bir soru işareti olarak kalmaya devam edecektir. Sınırlarımızdan giren kaçaklar meselesi doğrudan yabancı sermayenin Türkiye’ye yönelik yatırım tercihlerini olumsuz etkilemesinin önüne geçebilmek için Esat’la anlaşıp sınırlarımızdaki güvenliği tekrar tesis etmek gerekmektedir.
- Sistemik Riskler
Program, ücretli üzerindeki yükünü artırıyor. Ücretli kesimse satın alma gücünü düzenli olarak kaybediyor. Enflasyon bekleyişlerini iyileştirmeden de vasıflı insan gücünün göçü sistem için büyük risktir. Kaçaklarla değişen demografik yapımıza bir de beyin göçü eklendiğinde, geleceğimiz için en büyük sistemik risk unsuru da kontrol edilemez hale dönüşmektedir. Faizleri uzun süreli yüksek tutmak, beyin göçüne ek olarak şirket göçünü de başlatabilecektir. Bu açıdan bakarsak, bu yılın son çeyreğinde çok küçük, hatta sembolik faiz indirimleriyle programı şekillendirmek yerinde olacaktır.
Sonuç olarak bu ülkede kişi başına milli gelir ne kadar bilmiyoruz. Gerçek enflasyon ve beklenen enflasyon ne kadar bilmiyoruz. Bu ülkede kaç milyon insan yaşıyor bilmiyoruz. Bu yıl 31 Mayıs’ta açıklanan 2023 milli gelirimiz 1,118 trilyon ABD Doları. Ancak kişi başına düşen 2023 milli gelirimizi bilmiyoruz. Oysa uluslararası anlamda milli gelir ölçümüne 1947 da başlamıştık. İlk nüfus sayımımızı 1927 de yapılmıştık. Elimizde bakan Şimşek ve Cumhurbaşkanı yardımcısı Yılmaz’la başlayan bir program var. Prof. Dr. Sinan Canan’dan; “Cesaret edemeyen şikâyet eder” diyor. Bizim programa uyarlarsak; milli gelirdeki %75 zenginden vergi almaya cesaret edemeyen ekonomi programı, %25’den kopardığı vergiyle şikâyet etmekten başka bir şey yapamaz herhalde. Anlayacağımız, önümüzdeki günlerde biz daha çok zihinsel geviş getireceğiz.