Hatay, zeytincilik konusunda Türkiye’nin önemli üretim merkezlerinden biri. Tarım İl Müdürlüğü verilerine göre; ilde toplam 552 bin 400 hektar arazi varlığının 275 bin 578 hektarı yani yarısı, tarım alanı ve bu alanın yaklaşık yüzde 21’i zeytinliklerden oluşuyor. Yaklaşık 56 bin hektarda zeytin üretiliyor. 13,5 milyon zeytin ağacı bulunan Hatay’da zeytinyağlık ağaç sayısı 10 milyonun üzerinde. Geriye kalan da sofralık zeytinlerden oluşuyor. Ağaç başına ortalama verim 20 kg. Zeytin üretim miktarı 2019 yılında 136 bin 203 ton iken, bu 2020’de yüzde 50 düşüş yaşadı ve 67 bin 212 tona geriledi. Yağlık zeytin üretimi 2019’da 117 bin 568 ton iken, 2020’de 53 bin 528 tona düştü. Bu Türkiye üretiminin yüzde 12’lik dilimine denk geliyor. Sofralık zeytin ise, 2019’da 18 bin 635 ton iken geçen yıl 13 bin 684 tona düştü. Bunun da Türkiye üretimindeki payı yüzde 6.
Hatay, Türkiye genelinde sofralık Zeytin üretiminde 3, zeytinyağı üretiminde ise 4’üncü sırada yer alıyor. Genel olarak bakıldığında Hatay, zeytin üreticiliğinde 81 il içerisinde 6. sırada yer alıyor. Türkiye geneli zeytin üretiminin yüzde 12’si Hatay’da yapılıyor. Son 13 yılda zeytin ağacı sayısı yüzde 70 oranında artan Hatay’da yeni dikilen ve meyve vermesi beklenen ağaçlarla birlikte önümüzdeki yıllarda rekoltenin yüzde 50 oranında artması bekleniyor. Zeytin ekim alanlarının her geçen gün arttığı sınır ilimizde Halhali, Karamani, Gemlik, Savrani, Sarı Haşabi türleri mevcut.
★★★
Yöreye özgü, asit oranı ve aromasıyla aranan bir tat olan zeytinyağı imalatı ise, Altınözü ve Antakya ve Hassa ilçelerinde çok önemli bir yere sahip. Antakya Sanayi ve Ticaret Odası’ndan edindiğim bilgilere göre; ilde Sanayi Sicil Belgeli 87 adet zeytinyağı prese tesisi faaliyette bulunuyor. Bu tesislerin toplam işleme kapasiteleri yaklaşık 22 bin ton civarında. İşletmelerde kapasite kullanım ortalama oranı ise sadece yüzde 16. Bu tesisler zeytini işlerken, gerek içerdiği yüksek miktardaki yağdan, gerek yüksek miktardaki kimyasal oksijen ihtiyacı, gerekse de düşük moleküler ağırlıklı fenolik maddeler nedeniyle arıtılabilirliği güç olan bir atık ortaya çıkarıyor. Kirlilik yükü son derece yüksek olan ve karasu denilen bu atık, kimi işletmeler tarafından yağ üretim tesisleri yakınlarındaki arazilere veya Asi Nehri başta olmak üzere su kaynaklarına veriliyor. O nedenle zeytinyağı üretiminin yoğun olduğu havzalardaki kirlilik gün geçtikçe artıyor.
★★★
Halbuki karasu bir ortama verilmeden önce fiziksel, kimyasal, biyolojik arıtma ortamlarından geçmesi gerekiyor. Aksi takdirde sahip olduğu asidik özelliği ile dönüşü olmayan çevre felaketlerine yol açabiliyor. Asi’ye dökülen karasu, ışık geçirgenliği ve oksijen miktarında azalma meydana geldiğinden nehir suyundaki fauna-fl ora sistemi tehlikeye giriyor. Bu kirlilik nedeniyle oksijen seviyesinin düşük olduğu Asi Nehri’nin durgun olan yerlerinde toplu balık ölümleri yaşanırken, canlı türleri de yok oluyor. Karasuyun diğer bir tehlikesi de kontrolsüz olarak tarım topraklarına bırakılması. Bu durum toprağın gözenekli, fiziksel, kimyasal özelliklerini etkileyerek, toprak kalitesini değiştirip bitki gelişimini olumsuz yönde etkiliyor.
★★★
Hatay’da yılda yaklaşık olarak 70 bin ton atık ortaya çıkıyor. Son yıllarda dikilen ve meyve vermesi beklenen ağaçlarla birlikte yüzde 50 büyüyecek rekolte de göz önünde bulundurulduğunda, önlem alınmazsa zeytin karasuyu sorunun çevresel felaketlere neden olacağı kaçınılmaz gibi görünüyor. Konunun uzmanları, standartlara uygun buharlaştırma havuzu yaptırılması ve farklı sistemlerle karasu sorununun ortadan kalkabileceğini söylüyor. Bu konuda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı öncülüğünde, en kısa zamanda önlemler alınması gerekiyor. Sanayici ile ortak projeler geliştirilip, teşvik ve hibe kaynakları açılarak zeytinyağı işletmelerine yol gösterilmeli.