Zenginliğin simgesi: Soğanın cücüğü

Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ

Ali Ekber Yıldırım’ın DÜNYA gazetesinde 9-10 Kasım 2021 günlerinde yayınlanan söyleşisi, ülkemizde “tohumla ilgili bilgiye dayanmayan şehir efsanelerinin ayaklarını yere bastıran” önemli bir uyarı yazısıydı. Ülkemizin değişik yörelerinde “tohum ıslahı ve üretimi” konusunda uzman insanlardan bilgi derlediğim için tohum ıslahı ve üretilmesi konusunda önyargıları, yerleşmiş doğruları ve ezberleri bozan Yüksel Tohum Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yüksel’le yapılan söyleşinin küçük bir ayrıntısının zihnimde uyardığı anımsatmaları paylaşmak istiyorum.

Mehmet Yüksel’in söyleşisinden bir bölümü ödünç alalım:” Bugün baktığımızda domates, biber, patlıcan, karpuz, hıyar, kabak, kavun gibi yani meyvesi yenilen sebzelerin yüzde 85-90’ını oluşturan bu ürünlerde biz üretim yapabiliriz. Zaten neler kalıyor? Havuç, soğan gibi ürünler geride kalıyor. Ispanak, baklagiller bunlar yüzde 10-15’i geçmiyor.”

Yolumuz Tokat’ta Kazova’ya düştüğünde uğrak yerlerimizden biri de Vasfı Diren Tarım İşletmesi’dir… İşletmenin deneyimli yöneticisi Koray Suner bizim için alanında rasyonel otoritedir. Kendisiyle yaptığımız bir söyleşi de, “Tarımsal üretimde hububat, yağlı tohumlar, patates, bakliyat ve soğan üretimini iyi planlar ve güven altına alırsak, ülkemizin bekasını da sağlamış oluruz” demişti. Sonra değerlendirmesini şöyle tamamlamıştı: “ Tarımsal üretim ciddiye alınır iyi yönetilirse, ülkemizde beş temel üründe her anlamda bağımlılık söz konusu olmaz…” .

Şükrü Kızılot’un 2 Ocak 2005 günü Hürriyet’te “Zenginliği belirleyen göstergeler” yazısında, “Nedense zengin olmak denince aklıma hep ‘soğanın cücüğü’ fıkrası gelir” anlatımı da bu yazıyı kaleme almamızı tetikledi. Kültürümüzde de önemli yeri olan soğan konusunu ne denli ciddiye aldığımızı düşündüm… Özellikle de “soğan tohumu” konusunda nerede olduğumuzu, eriştiğim bilgiler bağlamında paylaşmak istedim.

“Alacağımız yol var”

Koray Suner’ den dinlediklerim zihnimde hububat, baklagiller, patates, yağlı tohumlar ve soğan üretimi konusunda duyarlılık oluşturdu. Yolum Bandırma’ya düştüğünde MTN Tohum firmasının sahip-yöneticilerinden Can Tan ve arkadaşlarından bilgi aldım.

Can Tan ve ekibinden öğreniyoruz ki, Japonya 1843’den bu yana soğan tohumu ıslahı ve üretimini kesintisiz sürdürüyor. Japonlar 178 yıllık birikime sahip… Bilgisine başvurduğumuz MTN Tohum firması ise 37 yıllık bir geçmişi olan genç bir firma.

Can Tan ve ekibi diyorlar ki, “Bizim misyonumuz soğan tohumu üretiminde yüksek kaliteye erişerek dünyanın her yerinde var olmaktır.” Bu iddialı hedefin benimsenmiş olması önemli.

MTN Tohumculuk 15 yıl önce ilk ihracatını kardeş Azerbaycan’a yapmış… Bu ilk adım dışa ve dünyaya açılma ve “biz de yapabiliriz” özgüvenini yaratmış…

Bugün MTN Tohumculuk, tam gün çalışan personeliyle ve yöre insanına mevsimlik iş yaratma olanaklarıyla değer üretimini güvenli adımlarla sürdürüyor.

MTN Tohumculuk, Ar-Ge çalışmalarıyla iklim ve toprağa göre 30 farklı soğan tohumu geliştirmiş durumda.

MTN Tohum, ülkemizde Adana-Reyhanlı, Eskişehir-Polatlı, Çorum-Amasya ve Diyarbakır-Urfa havzalarında ülkemizde soğan üretiminin yüzde 90’ını gerçekleştiren üreticiye tohum yanında teknik destek sağlıyor.

MTN Tohumculuk, MTN, Me-Tan, Mirica ve Candela markalarıyla satış yaparak, yerelden küresele taşınıyor. Azerbaycan, Kazakistan, Rusya, Ukrayna, Gürcistan, Türkmenistan, Lübnan, Tacikistan, İran, Libya, Irak, Tunus, Bulgaristan, Kıbrıs, Hollanda, Yunanistan, İtalya, Fransa, Almanya, Çin, Somali, Pakistan, Japonya ve Güney Kore’ye ihracat yapılıyor.

TÜİK verilerine göre ülkemizden yapılan soğan tohumu ihracatının yüzde 50’sini MTN Tohumculuk gerçekleştiriyor.

MTN Tohumculuk, Dünya Tohum Kongresi (ISF) ve Asya Kongresi (APSA) katılımlarıyla da tohum konusunda son gelişmeleri yakından izlemeye özen gösteriyor.

MTN Tohumculuk gibi soğan tohumu ıslahı ve üretimine odaklanmış diğer firmalarımızın çabalarını da paylaşır; ülkemizin deneyim ve birikiminin geldiği düzeyi daha iyi kavratacak bilgilere erişmiş oluruz.

Ülkemizde yapılabilen ve yapılamayan işleri sahada izlemek, gözlemek ve değerlendirmek önyargılarımızı, kalıp düşüncelerimizi, kör inançlarımızı ve ezberlerimizi aşabilmenin etkili yollarından biri… MTN Tohumculuk yetkilileri aşırı değerlendirme yaparak, “ Soğan tohumunda biz en ilerdeyiz” demiyor… Tam sersine, “Önemli adımlar attık, ama eksiklerimiz var, kat edeceğimiz daha uzun yolumuz var” diyorlar.

Ne yapmalıyız?

Sadece “durum değerlendirmesi” yapmak yetmez… Ne yapmamız gerektiği üzerine kafa yormalı, ortak akla dayalı stratejiler kurgulamalıyız. 1925 yılında kurulan tohum ıslah istasyonlarının birikimlerinin üzerindeki külleri kaldırmalıyız. Yetmez, 1950’de Devlet Üretme Çiftlikleri’ nin tohumluk üretme görevlerini ne ölçüde yaptığını saptayan araştırmaları gün yüzüne çıkarmalıyız. Ülkemizde 1961’de kurulan ilk tohumculuk şirketinin hikâyesini paylaşmalıyız. Daha sonra, 1961’de çıkarılan yasayla tohum üretiminde ve tedarikinde kamu ağırlıklı sistemin yarattığı değerleri, neden olduğu kayıpları açıkça sorgulayan yaratıcı yüzleşme özgüveni göstermeliyiz. Ayrıca 1984’den özel kesime tanınan tohumluk ithalatı ve ihracatının önünü açan uygulamaların yarattığı sonuçları bütün yönleriyle değerlendirmeliyiz.

Ülkemizin dünden bugüne birikimiyle ilgili “yaratıcı yüzleşme özgüveni” de yetmez, Uluslararası Yeni Bitki Çeşitlerini Koruma Birliği (UPOV) sözleşmesinin ayrıntılarının farkında olmalı ve gerekeni hemen yapmalıyız.

Ülkemizde “tohum ıslahı ve üretimi ekosisteminin bileşenleri arasında simbiyotik ve asalak etki yaratan” bileşenlerini içeren bir harita oluşturmalı, aşırı ve noksan değerlendirme yapılmasına, toplumsal enerjiyi israf eden efsanelerin yarattığı “kulak kirliliğinin” olumsuz etkilerinin önlenmesine odaklanmalıyız.

Tohum üzerine çalışan firmalarımızın yerelden küresele giden yolda karşılaştıkları engelleri aşmak için siyasi irade, bürokrasi, özel girişimciler, STK yönetimleri ve medya mensupları ortak sorumluluğu kavramalıyız.

Yarım imam dinden, yarım doktor candan eder” diyen halkımızın akıl birikimine kulak vermeli, bilgilerimizin eksiklerini tamamlama, yanlışlarını düzeltme konusunda toplum olarak açık, paylaşımcı ve kapsayıcı bir anlayışı benimsemeliyiz.

Tüm yazılarını göster