İstanbul Zekâ ve Yetenek Zirvesi’ndeyiz. 30 yıl önce kurulan Türkiye Zekâ Vakfı’nın bu defa İstanbul Cemal Reşit Rey’de düzenlediği etkinlikte yüzlerce genç, yağmurlu puslu pazar sabahında sıcak yataklarından kalkıp gelmiş… Kürsüde zekâya, yeteneğe dair farklı yeni bilgi verenleri dinliyorlar.
Her toplumun %2’si; zeki ve yeteneklidir. Ancak toplumun kaderini, bu %2’ye nasıl davrandığınız belirler. Onları devlet başa yaparsanız, ufukların efendisi olursunuz. Ancak onları kuzgun leşe atarsanız, uygarlığın taşrasına düşersiniz. Bizler dün zirvede zeki ve yeteneklilerimizi yüceltelim dedik.
NASIL DAHA İYİ BİR YAŞAM KURARIZ?
Aslında yeterince zeki ve yetenekli insanımız var fakat neden bu haldeyiz? TZV Başkanı Emrehan Halıcı’nın bu soruya yaklaşımı şu; “Nasıl daha iyi ve güzel bir yaşam kurarız? Beyinlerimizin gücünü birleştirip buna cevap bulmadığımız için.” Benim cevabım şu; bizde iyiler zekiler ittifakı olmadığı için.
Şu anda herkesin dilinde yapay zekâ var. Bir güzellemedir gidiyor. Sanki yapay zekâ gelecek bizim organik embesilliklerimizi çözecek. Oysa yapay zekâ, zekayı kafatasımızın dışına taşırmaktan ibaret ve eğer organik zekamız bunu üretmeyi, kullanmayı bilmiyorsa yapay zeka senin için ne yapabilir…
İKİ SORU İKİ CEVAP / Stratejiye dair…
Yapay zeka insanın yerini alabilir mi?
Bunun cevabı, Prof. Dr. Türker Kılıç’tan geliyordu zirvede; “hiçbir doğru, insana sevdiğinden güzel değil.” Bunu açıklayan muhteşem sunuşuna bakınca, kendi zekâmızı merkeze koyarak yaptığımız “yapay zekâ” tanımlarının eksiğine işaretle, “her işleyen şey, eninde sonunda zekâ üretir” diyor.
Eğitimde yapay zeka ne fark doğurur?
Hocaların hocası Prof. Dr. Ferhunde Öktem’in yaklaşımı, yapay zekânın çok iyi bir yardımcı olduğu ama temel değerlerin, ahlak ve erdem gibi kavramların buna eşlik etmesi gerektiğiydi. Öktem; “bir uçurtma yaparken çocuğa aktarılacak bilginin gücünü, yapay zeka dahil hiçbir şey tutamaz” diyor.
not / VEREN OLGUN, ALAN UYGUN OLDUKÇA…
İnsan, öğretilmekten nefret eder ama öğrenmeye bayılır. İstanbul Zekâ ve Yetenek Zirvesi’nde, eğitimin yapay zeka ile gelişimini tartıştık. Öğrenme iştahını diri tutmak şartıyla yapay zekânın tüm imkânları, sürece katılabilir. Ancak hangi zekâ davranışını yapay zekaya devredebileceğimiz meçhul.
Zeki ve yetenekliler olarak asfaltta çiçek açanlar ülkesinde yaşıyoruz. Eski; henüz ölmedi. Yeni de doğamıyor. Üstelik üstümüze sürekli asfalt döküyorlar ama yine de çiçek açıyoruz. Özetle ne onlarda asfalt tükendi ne de bizde çiçek açma azmi… Zaten “kolay” demedik ki; “mümkün” dedik.
Ben yapay zekânın insanın yerin alacağını düşünmeyenlerdenim. Çok bilge bir yardımcı fakat çok riskli bir rehber olacağını zannediyorum. Kusursuz çözümlere de kanmayın derim zira “kusursuzlukta buldum yüz bin kusuru…” Bana göre yapay zekâ bakar, fakat ancak organik zekâ görebilecektir.
İyi bir pusula, gayretli bir asistan ve kabiliyetlerimi arttıran bir kavram olarak yapay zekâya saygı duyuyorum. Ondan korkmuyorum fakat ona da tapınmıyorum. Sonuçta yapay zekâ, 1 santimetre derinliğinde okyanustan ibaret. Derinlik ise vicdan ve erdem sahibi insana ait taklit edilemez yetenek.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin zekâ ve yeteneğe desteğini takdirle karşılıyor, Genel Sekreter Yardımcısı Zeynep Neyza Akçabay ve Başkan Danışmanı Prof. Dr. Ertuğrul Karsak’a teşekkür ediyorum.