Birkaç gündür, bu değerli sermayemizdeki kan kaybından söz ediyorum. Parasına yön arayanların, kendi gençlerine yatırım yapmasının önemini vurguluyor, Estonya gibi ülkelerin, bize ait olan bu değerli beşeri sermayeyi çekmeye başladığından bahsediyorum.
Bu yazılara geri dönüşlerden gördüğüm şu oldu; çoğu insan bu imkânın farkında ve gençlerde geleceğe dair zekâ ve kabiliyet yattığına inanıyor ama bu alanda adım atmaya henüz hazır değiller. En büyük endişeleri ise risk faktörünü yönetebilmek…
Haklılar da… Bildik alanlardan söz etmiyor bu gençler… Oyun diyorlar, online diyorlar, sanal dünya diyorlar, dijitalleşme diyorlar, yeni nesil girişimci diyorlar… Mülkiyete bakışları farklı… İş aramıyor, iş kurmakistiyorlar. Fena halde yeni fikirleri var fakat fena halde sermaye ihtiyaçları var.
Devlet teşvikinden söz edenler de hayli fazla… “Efendim biz de bu gençlere yatırım yapmak isteriz ama…” İşte bütün sorun; “ama…” ile başlayan cümleden geliyor. Ama devlet desteği az, ama vergi fazla, ama Korona var…
Yığınca teknokentimizde, yüzlerce kuluçka, sayısız girişimcimiz, fikrine yatırım yapacak ortak arıyor. Kendi aralarında şirket kurup bunu yapanlarımız da yok değil. Misal 1,8 milyar $’lık oyun şirketimiz bunu başardı fakat diğerleri; melek yatırımcı yolu gözler…
Bu kadar çok zeki ve yetenekli çocuklarımız varken ben kendimi, hazineler üzerinde yayılmış ineğe benzetiyorum. Benim hazinemi başkası yağmalarken üzülüyorum da…
BİZE DAHA FAZLA MELEK YATIRIMCI GEREKİYOR
Şükür ki melek yatırımcılarımız var fakat sayıları yeterli değil. Acaba diyorum altın, döviz, borsa, konut, oto alanında kendine baht arayan yatırımcılarımız zekâ ve yetenek sermayemizle işbirliği yapamaz mı?
Beyinlerimizi önce kaçırtıp sonra tersine beyin göçünden medet ummak, kısır döngü… Zekâ ve yeteneği kadrini, bizde iken bilmeliyiz. Elin ülkesi onlarla kalkınırken benim neyim eksik?