Hepimiz, “zehir” yiyoruz diye haklı olarak korkuyoruz. Tarımda kullanılan zehirli ilaçlar havaya, suya, toprağa karışıyor, insan ve hayvanların vücutlarında birikiyor. Bu tehlikeli kimyasallar kansere sebep olabiliyor, çocukların gelişimini olumsuz etkileyebiliyor, insanların sinir ve hormonal sistemlerine zarar verebiliyor. Araştırdım, bugün sofralarımıza gelen bir armuda 18.3 kez, bir elmaya 11.3 kez, bir şeftaliye ise 10 kez pestisit (tarım zehri) uygulanıyormuş. Yine aynı araştırmalar, tarımda kullanılan pestisitlerin yüzde 90'dan fazlasının hedefe gitmediğine, havaya, suya ve toprağa karıştığına dikkat çekiyor.
Son yıllarda sıkça duyduğumuz “pestisit”in sözlük anlamı; bakteri, virüs ve haşerelerin zararlı etkilerini ortadan kaldırmak için kullanılan kimyasallar... Bir diğer anlamıyla tarımsal zehir...
Onların kullanılmaması, başka yöntemlerle zararlılarla mücadele edilmesi için uzun bir süredir mücadele veriliyor. Bu konuda geçtiğimiz günlerde güzel bir haber geldi:
Soframıza gelen zehirlerden altısı daha yasaklanmış. Böylelikle son 13 yılda yasaklanan tarım zehri aktif madde sayısı toplam 223’e yükselmiş. Bu maddelerden 37'si “Zehirsiz Kampanya” sürecinde yasaklanmış. Söz konusu kampanya, “Tüm Canlılar İçin Zehirsiz Sofralar” sloganıyla yürütülüyor. Toplanan imza sayısı 182 bini geçmiş.
Pestisitlerin tüm canlılar için zararlarına ve alternatif tarım sistem ve yöntemlerine dikkat çekmek üzere Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği tarafından yürütülen Zehirsiz Sofralar Projesi pek çok sivil toplum kuruluşunun katılımı ile Zehirsiz Sofralar Platformu’na dönüşmüş ve 21 Kasım 2019’da “Zehirsiz Kampanya” başlatmışlar.
Bu kampanya sürecinde yaşanan olumlu gelişmelerden birisi; tarım ilacı ve bitki koruma ürünü olarak da adlandırılan ve zararları Zehirsiz Sofralar Platformu tarafından dile getirilen tarım zehirlerinden yukarıda sözünü ettiğim Desmedipham, Dimethioate, Ethoprophos, Linuron, Imidacloprid ve Thiamethoxam’ın insanlar, çevre ve diğer canlılar için yüksek risk teşkil etmesi sebebiyle Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yasaklanmış olması.
Tarım ve Orman Bakanlığı pestisit aktif maddelerini yasaklama gerekçelerini şöyle sıralamış:
- Pestisitlerin kanserojen etkilerinin bulunması,
- Endokrin bozucu olduğunun tespit edilmiş olması,
- Toksikolojik ve ekotoksikolojik çalışmalarının tamamlanmamış veya yapılan çalışmalar sonucunda toksik olduğunun tespit edilmiş olması,
- Kuşlar için yüksek riskli olduğunun tespit edilmiş olması,
- Yeraltı suları da dahil olmak üzere birçok çevresel maruziyet ve risk değerlendirmesinin tamamlanmamış olması,
- Arıları zehirlemesi sebebiyle koloni halinde arı ölümlerine neden olması.
Zehirsiz Sofralar Platformu çatısı altında faaliyet gösteren Pestisit Eylem Ağı hazırlamış olduğu Zehirsiz Sofralar İçin Yol Haritası ile Tarım ve Orman Bakanlığı’nı kademeli olarak 2030 yılına kadar zehirsiz bir tarıma geçişe davet ediyor. Platform, Bakanlıktan, kampanya sürecinde beşi yasaklanan Dünya Sağlık Örgütü tarafından “son derece tehlikeli”, “yüksek seviyede tehlikeli” ve “muhtemel kanserojen” olarak belirlenen 13 aktif maddeden kalan 8’inin de ivedilikle yasaklanmasını talep ediyor.
Zehirsiz üretim mümkün mü? Evet, bunun pek çok tekniği ve yöntemi varmış. Günümüzde dünyada ve Türkiye’de pek çok çiftçi toprağı organik maddece zenginleştirip biyolojik çeşitliliği koruyarak ve birbirini destekleyen çeşitli ürünleri bir arada ekerek; mevsimsel ürünler yetiştirerek; şartları zorlamadan, zararlılara ortam yaratmadan, yerel ve dayanıklı çeşitler kullanarak; bitkiyi strese sokmadan; kültürel, fiziksel, biyolojik ve biyoteknik uygulamalarla; doğanın döngülerini ve ayın hareketlerini gözlemleyerek; deneyimle elde ettikleri bilgileri de kullanarak; ekolojik ilkelerle zehirsiz tarım yapıyormuş.
Organik, biyodinamik, koruyucu ve onarıcı tarım ile agroekoloji gibi doğa dostu tarım yöntemleri toprağa ciddi miktarda karbon gömülmesini de sağladığı için küresel iklim krizinin çözümü yolunda olumlu katkı sağlıyormuş.
Bu konuya değinmeye önümüzdeki haftalarda da devam edeceğim…