Zade Vital pandemide yüzde 65 büyüdü, 2021’de ağırlık ihracatta

Fatoş KARAHASAN Markalar & İçgörüler

Tarihi 1888 yılına dayanan Konya kökenli Helvacızade Şirketler Grubu’nun sağlık kanadı Zade Vital, 145 farklı katma değerli ürünü 537 farklı formda sunuyor, Türkiye’de yetişen ve etkinlikleri bilimsel olarak kanıtlanmış tıbbi bitkileri, üç kıtaya ihraç ediyor.

Geçtiğimiz hafta, Helvacızade Şirketler Grubu’nun dördüncü nesil üyesi ve Zade Vital Genel Müdürü Taha Büyükhelvacıgil’le şirketin yatırımları ve gelecek planları hakkında konuştuk. Taha Büyükhelvacıgil, 2020’de yüzde 65 oranında büyüdüklerini 2021’de ihracata ağırlık vereceklerini söyledi.

Pandemi döneminde çalışma biçimlerinizde hangi değişiklikleri yaptınız?

Zade Vital Üretim Tesislerimiz ile sektöründe Türkiye’de “TSE COVID-19 Güvenli Üretim Belgesi” alan ilk firma olduk. Çalışanlar için özellikle üretim alanları büyük bir önem taşıyor. GMP standartlarındaki üretim tesislerimizde hijyen ve sosyal izolasyonu en yüksek seviyeye getirdik. Sürecin en başından beri kriz komitemizle beraber Dünya Sağlık Örgütü ve T.C Sağlık Bakanlığı’nın önerdiği tedbirleri uygulamaya geçirdik.

Genel merkez çalışanlarımız pandeminin başlamasıyla beraber uzun bir süre boyunca evden çalışmayla sürdürdü. Bu dönemde ise uzaktan veya dönüşümlü olarak çalışanlarımız görevlerine devam ediyor. Tüm çalışanlarımız için bu dönemde kişiye özel olarak psikolojik danışmanlık hizmeti desteği sağladık. Ayrıca fitoterapi eğitimleri de verdik. Satış ekiplerimizle eczane kanallarımızın bağını daha da kuvvetledirmek için teknolojik alt yapımıza güvenerek, yeni bir online platform oluşturduk. Bu dijital platformumuzda marka elçilerimiz olan doktor ve eczacılarımızla bir araya geliyor, hem kendimizi anlatıyor hem de onları dinliyoruz.

2020 yılı sizin için nasıl geçti?

Pandemi dönemiyle beraber sağlıklı olmanın değerini bir kez daha hatırladık. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre kullanılan farmasötik ilaçların %25’i tıbbi bitkilerden imal ediliyor. Gıda ve Tarım Örgütü’ne (FAO) göre de dünya genelinde satılan ilaçların %30’unda bitkilerden türetilen bileşikler kullanılıyor. Bir ülkenin bitki zenginliği başta sağlık sektörü olmak üzere ülke ekonomisinin güçlü olması içinde büyük bir önem taşıyor. Pandemi döneminde yeni ürünler piyasaya sunduk. 2021 yılı içerisinde 5 farklı ürünle tüketicilerimizi karşılayacağız. 1 yıllık pandemi döneminde üretim kapasitemizi 3 katına çıkardık. Geçen yıl büyümemizi yüzde 65’ın üzerinde bir büyümeyle kapattık.

Ham madde teminini nasıl yapıyorsunuz?

Zade Vital olarak Türkiye’nin 45 bitki ve tohumunu, “Tarladan Eczaneye” mottomuzla sağlıklı, güvenilir ve doğal besin desteğine dönüştürüyoruz. Ülkemiz bu anlamda tam bir doğal kaynak. Hatta bu bitkilerin önemli bir kısmı üretim tesislerimizin bulunduğu Konya’da yetişiyor. Ülkemizdeki bu bitki çeşitliliğini doğal besin desteğine dönüştürürken burada çiftçilerimizin emeği çok büyük. Çiftçilerimizi işin kaynağı olarak görüyoruz ve üretecekleri ürünler konusunda onlara tam destek vermeye önem gösteriyoruz. Yetiştirdikleri mahsulleri satın alma garantisini Zade Vital olarak üstleniyoruz. Aynı zamanda çiftçilerimizin ticari anlamda da özgürleşmelerini sağlamak adına üretimlerinin ilk aşamasından itibaren hammadde desteğini de sağlıyoruz.

Ar-ge çalışmalarınız ne durumda?

Son beş yıldaki Ar-Ge ve Ür-Ge yatırımlarımızın toplamı 40 milyon Euro’ya ulaştı. Türkiye’nin 200. Ar-Ge merkezi ve doğal sağlık destek ürünleri alanındaki ilk Ar-Ge merkezi olma özelliği taşıyan Zade & Zade Vital İbn-i Sina Ar-Ge Merkezi ile teknoloji tabanlı ürünleri ülkeye kazandırmaya devam ediyoruz.

Üniversite-sanayi iş birlikleri bizim için çok önemli. Türkiye’nin nadide eğitim kurumlarıyla çalışmalar yürütüyoruz. Ege ve Selçuk Üniversiteleri ile yaptığımız iş birliklerinin yanında pandemi döneminde Necmettin Erbakan Üniversitesi (NEÜ) ile 2 milyon 750 bin lira bütçeli TÜBİTAK Sanayi Doktora Programı İş birliği Protokolü’nü hayata geçirdik.

Zade ve Zade Vital Ar-Ge merkezlerimizde ulusal ve uluslararası projeler, bilimsel ve teknolojik çalışmalar için öğrencilere kapılarımızı açıyoruz. Ayrıca geçen yıl İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü (İYTE) ile beraber eğitime destek diyerek bir projeye daha imza attık.

Önümüzdeki dönem için hangi planlarınız var?

2023 yılı projeksiyonumuza paralel bir şekilde ihracat kanalımıza ağrılık vereceğimiz bir sene bizi bekliyor. Yurt dışı pazarında daha aktif bir rol oynayarak, pandemi döneminde İspanya ve Makedonya’nın ardından Ürdün, Kırgızistan, Kenya ve Ukrayna gibi yeni ülkelere giriş yapmak için çalışmalarımızı tüm hızıyla sürdürüyoruz.

2018 yılında ABD’nin Şikago şehrinde uluslararası operasyonlarımızı sürdürmek için kurduğumuz Zade Global Inc. şirketimizle beraber Türk tohumlarını ABD ile tanıştırdık. Türkiye’nin endemik bitkilerinin yüzde 100 yerli bir Türk markası olarak dünyaya tanıtmanın peşindeyiz. Katma değerli ürünlerimizi özgün bitki kombinasyonlarıyla buluşturuyoruz. Ülkemizin çörek otu, kayısı çekirdeği ve aspir gibi pek çok farklı bitkiyi soğuk sıkımla yağa dönüştürüyor, Avrupa’dan Asya’ya, Uzak Doğu’dan Amerika’ya ihraç ediyoruz.

 “Ülkenin sanayileşme stratejisi ile akademinin inovasyon stratejisinin birbiriyle bağlantılı ve uyumlu olması lazım”

Pandemi bilimin ve inovasyonun önemini bir kez daha gözler önüne serdi. Ülkemizin akademik kurumlara yaptığı yatırımı artırması ve küresel işbirliklerine kaynak ayırması gerekiyor. 23 Şubat 2021’de çevrim içi olarak Imperial College ve Eczacıbaşı Topluluğu iş birliğinde düzenlenen “Türkiye’de inovasyonun geleceği” konulu webinarda da bu noktalar üzerinde duruldu. Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı, her ulusun geleceğinin inovasyon becerisine bağlı olduğunu düşündüğünü belirterek: “Sadece bilim ve teknolojide değil her alanda bu gezegenin refahını ve iyiliğini düşünen tüm fikirlere yer açmak lazım. İnovasyon konusunda ne kadar çok çalışırsak şirketlerimiz, yaşadığımız toplum ve ülkelerimiz daha iyi yerlere gelir. İnovasyon sürdürülebilirliğin de itici gücü, bunlar birbirlerini destekleyen bir döngü gibi. Gelecek için en büyük umudum bunun gelişmesidir” şeklinde konuştu.

Türkiye İnovasyon endeksinde 51’inci sırada

Dünya inovasyon endeksinde Türkiye 51’inci sırada yer alıyor. Eczacıbaşı bu konuda 2016’ya göre geriye düşüğümüzde dikkat çekerek şu yorumda bulundu; “Pek çok kaynağın yıllar içerisinde inovasyona yönelik artmasına rağmen istenilen geri dönüş sağlanamıyor. Sanırım bu kaynakları yeterince etkin yönetemedik. Bu, pek çok gelişmekte olan ülkenin de yaşadığı bir sorun.”

“İngiltere’nin inovasyon deneyiminden öğreneceğimiz çok şey var”

Bülent Eczacıbaşı konuşmasında Türkiye’deki üniversite sanayi iş birliği konusunun zayıf olduğuna dikkat çekerek, “Böyle bir geleneğimiz yok ülkemizde. Özel sektör üniversiteyle iş birliği yapmak istemiyor. Böyle gerçek bir rekabet de yoktu açık pazar ekonomisi ülkemizde olana kadar. Akademisyenler de özel sektöre kayıtsız ve ilgisizdi. Yapabilecek çok şeyimiz var. İngiltere’nin inovasyon deneyiminden alacağımız ve öğreneceğimiz pek çok şey var. Devletimizin desteği var ama odaklı bir inovasyon stratejimiz yok, dolayısıyla etkili olmuyor. Ülkenin sanayileşme stratejisi ile akademinin inovasyon stratejisinin birbiriyle bağlantılı ve uyumlu olması lazım.” ifadelerini kullandı.

Kendisinin de mezunu olduğu Imperial College Üniversitesinin eğitim ve araştırmada büyük bir mükemmellik geleneğine sahip olduğunu belirten Eczacıbaşı, “19. yüzyılın ortalarında kimya fakültesi olarak kurulmuştur. Pek çok önemli kimyager buradan mezundur ve bu mükemmellik geleneği kesintisiz devam etmiştir.” diye konuştu.

“Türkiye’de girişimcilik kültürü ve ruhu var”

Imperial College London Başkanı Profesör Alice Gast Türkiye ile bağlarının çok güçlü olduğunu belirtti. Gast Türkiye’yle yaptıkları iş birliği hakkında şu bilgiyi paylaştı. “Türkiye'den şu an 80 öğrencimiz ve yaklaşık 20 akademik personelimiz var. Mezunlarımızda da hem Türkiye'den hem dünyadan çok zengin bir camiamız var. Geçen 5 yılda 450'nin üzerinde akademik makale ve yayında Türkiye'deki üniversite ve araştırmacılarla iş birliği yaptık. İngiltere'nin ve Avrupa'nın en inovatif kurumları içerisindeyiz."

Imperial College Biyomühendislik Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Fırat Güde’nin COVID-19 teşhisinde anlık sonuç veren, silikon tabanlı çip çalışmaları hakkında bilgi verdiği, webinara, Imperial College mezunu Türkler, mevcut Türk öğrenciler, yeni başvuru yapan öğrenciler de katıldı.

Tüm yazılarını göster