Merkez Bankası’nın ara hedef olarak alınması gerektiğini belirttiği yılsonu enflasyon tahmini yüzde 24. Belirsizlik aralığı da dikkate alındığında tahminin üst sınırı yüzde 29 oluyor. Son haftalarda bu tahmini etkileyebilecek gelişmeler yaşandı.
Birincisi, Ekrem İmamoğlu’nun önce diplomasının iptal edilmesi sonra tutuklanması ile başlayan süreçte döviz talebinin artmasıydı. Bu talebin keskin bir kur artışına dönüşme eğilimi göstermesi üzerine bol miktarda döviz satıldı ve Merkez Bankası yüzde 42,5 olan politika faizini fiilen yüzde 46’ya yükseltmek zorunda kaldı. İkincisi, bizde artan siyasi gerginliğin hemen ardından ABD’nin gümrük vergilerini sıçratması, bir kısmını geri alması, sonra Çin’e ek vergi koyması, sonra onların da bir kısmını geri alması sürecinde risk primimizin sıçraması, kura yeniden yukarıya doğru baskı oluşmasıydı.
Şu anda (14 Nisan saat 14.45) 18 Mart kapanışına göre dolar kuru yüzde 3,9, yarısı Euro yarısı dolardan oluşan sepetin lira karşılığı yüzde 5,9 ve Euro kuru da yüze 7,8 daha yüksek. Yaklaşık bir aylık bir süre için artış oranları az değil. 2013-24 döneminde ithalatımızın ortalama yüzde 62’si dolar, yüzde 31’i ise Euro cinsinden. Özellikle girdi maliyetlerinin yükselmesi nedeniyle enflasyonda yükselme olması beklenir. Daha önemlisi ise bu hareketlerin sürüp sürmeyeceği. Trump sürekli U-dönüşü yapıyor; küresel finans piyasalarında büyük gerginlik ve belirsizlik var. Bizdeki durum ise malum; ‘yabancı savcı istiyoruz’ pankartları inmedi henüz.
Küresel büyümenin olumsuz etkilenmesi bekleniyor
Enflasyonu yükseltebilecek üçüncü gelişme ise yurdun büyük kısmında yaşanan don oldu. Sebze-meyve fiyatlarını önemli ölçüde yükselteceği anlaşılıyor. Öte yandan küresel büyümenin bu ortamda olumsuz etkilenmesi bekleniyor. ABD’de resesyon riski var. Bu nedenle ham petrol fiyatları düştü. Bunun da enflasyonu düşürücü yönde çalışacağı açık. Bu dört unsurun net etkisinin enflasyonu artıracak yönde olması beklenir.
Öyle görünüyor ki enflasyon yüzde 30’a düşse sevinilecek. Diyelim gelecek yılın en azından ilk yarısında da artan şikâyetlere rağmen bu eksik programın uygulanmasına kırmızı ışık yakılmadı; enflasyon biraz daha düşer mi? Etrafta o kadar belirsizlik var ki, şimdiden bir şey söylemek zor. Ama şunu belirtmek kolay: Adil ve hızlı çalışan bir yargı sistemi oluşturmadan ve Türkiye’ye hukukun üstünlüğü açısından çağ atlatmadan, 2026 ortasında kaça düşerse düşsün (düşerse elbette) enflasyonun o düzeyde kalıcı olmayacağı açık. Türkiye’yi, yüzde 25 enflasyonu bile mumla aratan çok oynak bir büyüme süreci bekliyor gibi görünüyor.