Dünya ekonomisinde işler karmaşıklaşıyor. Bir tarafta emtia fiyatlarındaki güçlü seyir ve Batı’da yükselen hizmet enflasyonu var. Bu kanatta; Ukrayna’daki savaş, Tayvan’daki olası askeri gelişmeler, tedarik zincirleri üzerinden enflasyonu destekleyebilir. Diğer taraftan; durgunluk, konut fiyatlarındaki yavaşlama (ABD’de), taşımacılık maliyetlerinin çakılması, şahin Fed’in kredi piyasalarını dağıtması gibi riskler bulunuyor. Bunlar deflasyona yol açabilir.
Piyasa yorumcularının, ekonomistlerin işi her zaman zordur. Ama bu başka bir dönem. Farklı yönlerden esen rüzgârlar yatırımcıları da dağıtıyor. Hisse senetlerinde, tahvil-bono piyasasında, döviz piyasasında, geçmişi kısa da olsa kripto varlıklarda, yatırımcıların aynı anda sarsıldıkları böyle bir zaman dilimi olmadı. Enflasyonun nerede zirve yapacağı tartışılıyor. En az bunun kadar kritik olan, enflasyonun ne hızla düşeceği ve nerede denge bulacağıdır.
Bu yolculuğun başındayız. Merkez bankaları sadece enflasyona odaklanıyorlar. Resesyon pahasına enflasyonu düşürmek istiyorlar. Finansal varlıkların fiyatlarında daha fazla ayarlama olabilir. Küresel yatırımcılar açısından güvenli liman, nakit/kısa vadeli yüzde 2-3 getirisi olan araçlardır. Türkiye’nin dolar cinsinden tahvillerinin (eurobond) yıllık yüzde 11 faizi olduğunu belirteyim