Yüzde 14’ü nasıl okumalı?

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

✔ Faizin şu koşullarda bile sabit tutulması, kurdaki olası tırmanışlara karşı artık tümüyle başka araçların kullanılacağını gösteriyor.

✔ Dünkü karar, seçimin ekonomik zorluklar daha da tırmanmadan bu yıl yapılma ihtimalinin giderek arttığının da bir işareti...

Merkez Bankası’nın politika faizi değiştirilmedi; yüzde 14'le devam... Haziran toplantısına kadar bir değişiklik yapılmayacağına göre faiz altı ay boyunca bu düzeyde uygulanmış olacak.             

Demek ki yüzde 14’ün bir kerameti var!              

Yüzde 19 ve yüzde 14...               

Geçen yıl da yüzde 19 uzun süre uygulanmıştı, şimdi de yüzde 14 istikrarlı bir oran oldu. Belki istikrardan anladığımız aynı oranı uzun süre uygulamak. Enflasyon ve döviz faize uymuyormuş, ne gam!

KARARIN ANLAMI NE?

Merkez Bankası faizinin sabit tutulması ağır basan olasılıktı ama acaba bir artış olabilir mi, diye de düşünülüyordu. Ancak tercih, oranı değiştirmemekten yana kullanıldı.             

Politika faizinin değiştirilmemesi kararının altında sanki seçim takvimi yatıyor. Daha önce de dile getirdiğimiz görüşü koruyoruz. Dediğimiz şuydu:              

-Kur artışını ve bu artışın enflasyonu daha da tırmandırmasını önlemeye dönük adımlar, zaman kazandırıcı adımlar olur ve bu durumda seçimin öne alınması gerekmez. Bu adımlar faiz artışı olur (olabilirdi) ya da enflasyona endeksli borçlanma kağıdı çıkarılması olur. Birincisi yapılmadı, sırada belki ikinci seçenek vardır.               

-İkinci olarak da şunu söylemiştik. Ne faiz artırılır, ne enflasyona endeksli kağıt çıkarılır, ekonomik durum daha da bozulmadan en kısa sürede yani sonbaharda seçime gidilir.   

Şimdi muhtemelen şu yapılacaktır: Dövizin önümüzdeki günlerdeki seyri izlenecek ve enflasyona endeksli kağıt çıkarılıp çıkarılmayacağına karar verilecektir. Dünkü karar göstermiştir ki, ekonomik açıdan ne kadar tahribat yaratırsa yaratsın artık faize dokunulmayacak, başka formüller denenecek, başka icatlar çıkarılacaktır. Öyle görünüyor ki hedef şudur:            

“Seçime kadar idare edelim, yeter!”

SİYASETÇİ İSTER DE İSTER!

Siyasetçi Merkez Bankası’nın işine karışmak ister.             

Siyasetçi Merkez Bankası kaynaklarına bir şekilde ulaşmak ister.              

Siyasetçi seçimi kazanmak, koltuğunu korumak uğruna Merkez Bankası’nı kullanmak ister.

Bu ne yalnızca geçmişte yaşanmıştır, ne de yalnızca bugünün sorunudur.                 

Bunların yaşanacağı bilindiği, görüldüğü içindir ki Merkez Bankası oluşturulurken ismi Cumhuriyet Merkez Bankası olarak öngörülmüş, daha sonra uluslararası alanda bu merkez bankasının hangi ülkenin bankası olduğunun kolay anlaşılması için adının başına Türkiye sözcüğü getirilmiştir. (Mahfi Eğilmez Hocam bu ayrıntıyı 20 Mayıs 2022 tarihinde bloğunda detaylı olarak anlattı.)            

Yani Merkez Bankası bağımsız bir kurum olarak öngörülmüş ve o şekilde oluşturulmuştur.             

Türkiye’de geçmişte kimi Merkez Bankası Başkanları öyle duruş sergilemiş ve (ne yazık ki) öyle başbakanlar olmuştur ki, Merkez Bankası Başkanı’nın kafasına kül tablası fırlatan başbakan da görülmüştür.                

“Laf dinlemediği” için görevden alınanlar da olmuştur.             

Faizi artırdığı için koltuğunu kaybedenler de...             

Ama diğer yandan TCMB’nin açılımını Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası gibi görüp ona göre icraat yapanlar da eksik değildir.

YA O İFADEYİ KALDIRIN YA GEREĞİNİ YAPIN!

Enflasyon yüzde 70, bu ay sonundaki oran muhtemelen yüzde 75’i de aşacak. Merkez Bankası’nın dünkü PPK toplantısından sonraki gerekçelerine bakıyorsunuz, sanki enflasyonun buralara gelmesinin sorumlusu tümüyle başkaları...

Yok uluslararası fiyatlar, yok arz kısıtlamaları falan filan...      

Geçen ay da bel bağlanmıştı, şu savaş bitse, enflasyon düşecek de, Putin yanaşmıyor ki bir türlü! Gerçi savaşan o iki ülkenin enflasyonu bile bizimkinden çok çok düşük ya, neyse...                

PPK açıklama metnini okuduktan sonra Merkez Bankası sayfasındaki bir ifade gözümüze çarptı. Biliyorduk orada ne yazdığını da, bir kere daha çarptı işte...                

Merkez Bankası’nın web sayfasının en üstünde, Banka isminin yanında şu yazıyor:               

“Merkez Bankasının temel amacı fiyat istikrarını sağlamaktır.”               

“Fiyat istikrarı” da dikkat çeksin diye koyu renk yazılmış.        

Peki fiyat istikrarı ne demekmiş, onu da Merkez Bankası’nın tanımından öğreniyoruz:             

“Fiyat istikrarı para politikasının uzun dönemli temel amaçları olan büyüme ve istihdama yönelik ekonomik birimlerin karar alma süreçlerinde etkili olmayacak ölçüde düşük ve istikrarlı bir enflasyon oranını ifade eder.”            

Tanımı öğrendik, güzel... Peki Türkiye’deki durum neymiş:      

“Türkiye’de Merkez Bankasının temel amacı, fiyat istikrarını sağlamaktır. Fiyatların istikrarlı olması; fiyatların hiç değişmemesi değil, genel seviyesindeki uzun süren artış (enflasyon) veya düşüş (deflasyon) eğiliminin önlenmesi anlamına gelir. Bu sayede, Türk lirasının satın alım gücü, dolayısıyla bir para birimi olarak güvenilirliği korunur.” Bütün bunları okuduktan sonra aklımıza birkaç soru geldi:               

- Madem amacınız fiyat istikrarını sağlamak, peki sağlayabiliyor musunuz?               

-Sağlayamıyorsanız, ki sağlayamıyorsunuz, hata (şimdilik) Ankara Ulus’ta bulunan başkanlık binasının önünden geçen otobüsün şoföründe mi?            

- Sizin şu duruma gelinmesinden dolayı hiç mi sorumluluğunuz yok? Hiç rahatsız olmuyor musunuz?

“Web sayfamıza bunları yazmışız ama yazdıklarımızın gereğini yerine getiremiyoruz” diye düşündüğünüz oluyor mu?              

- Adınızın niye Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası değil de, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası olduğunu arada bir de olsa aklınıza getirip bu ayrıntının gereğine uygun hareket etmemekten ötürü rahatsızlık duyuyor musunuz?                

-PPK açıklamalarına bir dönem “Faiz enflasyonun altında kalmayacak”, daha sonra “Faiz çekirdek enflasyonun altında kalmayacak” yazıp ardından enflasyon yüzde 70’i bulmuşken faizi yüzde 14’te tutmayı bir çelişki olarak görüyor musunuz? 

- PPK açıklamalarına hala yıllık enflasyon hedefi olarak artık aylık gerçekleşme için bile düşük sayılan yüzde 5’i yazmaktan vazgeçmeyi düşünüyor musunuz?

Tüm yazılarını göster