Yüksek teknolojiye dayalı ihracat Türkiye’nin en temel gündemleri arasına mutlaka girmeli

Ülke gündeminin haftada iki kez değiştiği, yüksek enflasyon nedeniyle havanın sürekli sisli olduğu ve sık değişen mevzuat nedeniyle firmaların uyum becerilerinin zayıfladığı bir ortamda, sanayide yüksek teknolojili üretimin gelişmesi ve yayılması mucizevi bir şey olurdu; değil mi?

Ortam bu kadar elverişsiz olmasına rağmen, Türkiye yüksek teknoloji alanında bir atılım döneminin başlangıcını yaşıyor ve ekrandaki karıncalanma sona erdiğinde bambaşka bir evreye geçebiliriz.

Size çok iyimser gelmiş olabilir ama bu inanç, savaşın en karanlık günlerinde “Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu kaybetmedim…” diyen bir lidere ve onun fikirlerine olan bağlılığımızdan gelmeli.

Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun! Küllerinden yeni devletimizi kuran, rejimimizi inşa eden Mustafa Kemal Atatürk’e ve Cumhuriyet’e hizmet eden herkese sonsuz şükranlarımızı sunuyoruz.

Ekonomimiz istisnai ve tuhaf bir süreçten geçiyor. Konunun odağını dağıtmamak için detaylarına girmeyeceğim ama biraz daha sabır ve konsantrasyon ile ideal duruma olmasa da bile, tedirginliğin çok daha az olduğu, daha istikrarlı ve iyimser bir döneme geçebileceğimizi düşünüyorum. Firma davranışı, insan davranışına pek çok açıdan benzer. Belirsizliğin arttığı, ekonomik göstergelerin bozuk olduğu bir ortamda, nasıl bireyler harcamalarını kontrol altına alıp tüketim ve yatırım konusunda ihtiyatını artırırsa, işletmeler de öyle yapar.

Türkiye ekonomisi önce 2018-2019 sonra 2021-2023 döneminde öngörülebilirlik konusunda yaralar aldı. Zaman zaman ekonomik ortamdaki sis öyle yoğunlaştı ki; firmalar bırakın koşmayı, yürüme hızlarını bile yavaşlattı. İş dünyası, ileri gitmek yerine mevcudu korumaya odaklandı.

Küresel tarafta ekonomi istikrarsız, ticarette büyüme zayıf, siyasi gerilimler son yılların en yüksek düzeyinde. İçeride ise, 2021-2023 döneminde uygulanan politikadan normale dönüşün sancıları yaşanıyor. Maliye politikası, para politikasına yeterli desteği veremediği için enflasyonda beklenen düşüş gecikmeli olarak geliyor. Fiyatlarda artış hızı hala çok yüksek ve özellikle hizmet sektörlerinde işletmelerin fiyatlama davranışları “saçma” denebilecek kadar bozuk. Doğru bir kararla yükseltilen faizler, dış talebin zayıf olması, üretim maliyetlerinin önceki politikalar nedeniyle aşırı yükselmiş olması ve benzeri nedenlerle tüketimden çok üretimi yavaşlatıyor. Pozitif tarafta, ülke riski, rezervler ve cari denge iyileşiyor.

Biraz daha sabır ve konsantrasyon ile bugünkünden çok daha elverişli bir iş ve yatırım ortamına ulaşabiliriz. Son yıllarda takılıp kaldığımız orta-gelir tuzağının en zor dönemini yaşıyoruz ve bir karar anına yaklaşıyoruz. “Bizi bugünkü konumumuza getiren yolu mu takip edeceğiz; yoksa başka bir yola mı geçeceğiz?” sorusuna cevap vereceğiz. İlkini seçersek maliyet minimizasyonu ve düşük fiyat stratejisi ile bizden daha ucuz ülkeler ile rekabet edeceğiz. Yeni bir kulvara geçebilirsek, rakibimiz 1.ligdeki ülkeler olacak.

Şu anki ekonomik belirsizlikleri aşıp daha öngörülebilir ve istikrarlı bir ortama ulaştığımızda, tohumları savunma sanayinde atılan ve pilot uygulaması başarılı bir şekilde uygulanan yüksek teknoloji atağını diğer sektörlere aşılamamız gerekiyor. Bu açıdan yeni yatırım teşvik sistemi ve HİT-30 adıyla lansmanı yapılan yüksek teknoloji yatırım programı büyük önem taşıyor. Ancak sıkça tekrar ettiğim gibi bu konuda ülke genelinde odaklanmaya ihtiyacımız var. Başarılı örneklerin artmasına, hiç akla gelmeyen sektörlerde bile teknolojik atılımın bir zaruret olduğu algısının yaratılmasına gerek duyuyoruz. Bu sadece ekonomik belirsizliklerin azalması ile değil, kapsamlı bir hukuk ve eğitim reformu ile kalıcılık sağlayabilir.

TÜİK’in güncel sanayi üretim endeksi baz olarak 2021 yılını 100 kabul ediyor. 2010 yılında başlayan teknoloji düzeyine göre ayrıma göre geriye dönüp baktığımızda, yüksek teknolojili üretimin endeks değeri 30 civarında iken bugün dört katına ulaşmış durumda. Orta-yüksek teknolojili üretim endeksi ise yaklaşık üç katına ulaşmış ve 40’lardan 120’ye gelmiş. Orta-yüksek ve özellikle de yüksek teknolojili üretim endeksi, diğerlerine göre bariz bir ayrışma yaşamış durumda.

Yüksek teknolojili ürünler arasında, bilgisayar, elektronik, optik aletler, eczacılık ürünleri, hava-uzay taşıtları ve yazlım ürünleri yer alıyor. Orta-yüksek grup içinde ise kimyasallar, silah, elektrikli teçhizat, başka yerde sınıflandırılmayan makine-ekipmanlar, otomotiv, diğer ulaşım araçları ve tıbbi aletler var. TÜİK verilerindeki en yüksek performans da bu gruplarda yaşanıyor.

Bu veriler, Türkiye’de yıllardan bu yana yüksek sesle dile getirilen teknoloji atağının hayata geçmeye başladığını gösteriyor. Zamanla bu sektörlerin performansında daha ciddi bir ivmelenme de göreceğiz. Ancak, henüz üretim içindeki payları düşük olduğu için toplam sanayi üretimini güçlü şekilde yukarı çekemiyorlar.

Enflasyonla mücadelenin fayda sağlayacağı konulardan biri de üretimde teknoloji atağı. Enflasyon geriledikçe firmalar, günü kurtarmak, ucuz finansman sağlamak, borçlarını ödemek, artan maliyetlerle baş etmeye çalışmak yerine, inovasyona, ar-geye, proje geliştirmeye daha kolay konsantre olabilir, daha fazla zaman ve finansman ayırabilir duruma gelecek.

Tüm yazılarını göster