Yoksulluk sınırından kurtulmuş ancak yüksek gelir grubuna girememiş gelişen ülkelerin deneyimlediği bir iktisadi olgu olan ve kişi başına geliri 10 bin dolar seviyesindeki ülkeler ligi için kullanılan orta gelir tuzağından çıkmanın yolu, yüksek vasıflı işgücü ve uzmanlaşmaktan geçmektedir. Güney Kore gibi bazı Doğu Asya ülkeleri, eğitimli işgücü ile uzmanlaşmayı sağlayarak yüksek teknoloji ürünlerinin ihracattaki payını artırarak orta gelir tuzağından kurtulmayı başarırken, Türkiye ve Latin Amerika ülkeleri ise emek yoğun ürünlere ağırlık verdikleri için bu durakta bekleme sürelerini günümüze kadar sürdürdüler.
Gelişmişlik düzeylerinin belirlenmesinde ve ülkelerin sınıflandırılmasında teknolojinin oynadığı rol gittikçe artmaktadır. Ülkelerin ihracatlarında, yüksek teknolojiye sahip ürünlerin oranı yükseldikçe, uluslararası pazarlardaki rekabet güçleri de o oranda yüksek olur. Bu ürünler, yüksek katma değer içerdikleri için çıktığı ülkenin sürdürülebilir refah artışının sağlanmasında da son derece etkili olmaktadır. Bu nedenle gelişme yolunda hız kesmeden ilerlemek isteyen ülkeler, nihai hedefi olarak bilgi, teknoloji üretebilir birikime ve beşeri insan kaynağına ulaşmak zorundadır.
Bu arayış yaklaşık 50 yıldır orta gelir tuzağında duraklayıp kalmış Türkiye için de geçerlidir. Bu kapsamda Ar-Ge ekosistemini güçlendirmek için milli teknoloji hamlesi başlatan ülkemiz, 2019 yılında yüzde 1 seviyesinde olan Ar-Ge harcamalarının GSYİH’ya oranını 2023 yılında yüzde 1.8’e çıkarmayı hedeflemiştir. 2019 yılında 5.9 milyar dolarlık yüksek teknolojili ürün ihracatına karşılık (toplam ihracatının yüzde 3.62’si), 23.6 milyar dolarlık ithalat gerçekleştiren (toplam ithalatının yüzde 15.3’ü) Türkiye, 2000’li yılların başında sadece tüplü televizyon üretiminde sağladığı rekabetçilik sayesinde, o yıllarda yüksek teknolojili ürün ihracatının toplam ihracatındaki payını yüzde 6,73’e kadar çıkarmayı başardı. Ancak, daha sonra LCD ve ardından LED teknolojisinde geri kalınca 2004 yılında 2.9 milyar dolar olan TV ihracatı, 2019’da 1 milyar dolara geriledi. Şimdilerde ise askeri amaçlı havacılık araçları ve optik cihazlar ile ilaç ve eczacılık ürünlerinin ihracatında artış yaşanmakla birlikte bu ürünlerin toplam ihracat içindeki payı ise sınırlı düzeydedir.
2019 Dönemi Küresel Rekabetçilik Endeksi hesaplamalarına göre; Türkiye 141 ülke arasında, 2018 yılında da olduğu gibi 61. sırada yer almıştır. Türkiye’nin göreceli olarak iyi performans gösterdiği alanlar 57.8 puanla bilgi ve iletişim teknolojileri, 74.3 puanla altyapı, 52.9 puanla işgücü piyasası olmuştur. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı verilerine göre ise, Türkiye’de 80’den fazla teknopark, 5 bin 400’den fazla teknopark şirketi bulunuyor. Bu şirketler, 30 binden fazla araştırma geliştirme projesini tamamladılar ve 9 binden fazla Ar-Ge projesini sürdürüyorlar. Ülke genelinde ise bin 500’ün üzerinde Ar-Ge ve tasarım merkezi özel sektörde aktif olarak faaliyetlerini sürdürüyor. 2019 yılında 48 ilde faaliyet gösteren Ar-Ge merkezlerinde 34 bin 239 proje yürütülürken, 42 sektörde faaliyet gösteren Ar-Ge merkezlerinde üretilen ürünler için patent başvurusu 11 bin 855’e, tescillenen patent sayısı ise 4 bin 413’e ulaştı. Ülke genelindeki tasarım merkezlerinin sayısı 344’e ulaştı. 23 ilde 34 farklı sektörde faaliyet gösteren tasarım merkezlerinde, 4 bin 980 proje yürütülüyor. Tasarım merkezlerinde, tescillenen patent sayısı 141, tescilli marka sayısı 810, tescilli tasarım sayısı bin 250 olarak kaydedildi.
Türkiye’de Ar-Ge’ye liderlik, kamu ya da üniversiteler değil, özel sektörün elinde. Ar-Ge ve tasarım konusunda ülkemizin henüz yolun başında olduğu söylenebilir. 18 Eylül 2019’da yürürlüğe giren “Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi Programı Uygulama Esasları Tebliği” ile Türkiye’nin ulusal seviyede teknolojiye her düzeyde hakim olmasının yol haritası belirlendi. Daha iyi bir gelecek için ulaşılması zorunlu olan bu hedef doğrultusunda, kamu ve özel tüm kaynakların en doğru şekilde kullanılması için her kesime büyük sorumluluk düşmektedir.
Devletin son yıllarda Ar-Ge teşviklerini ciddi miktarda arttırmış olması, Türkiye’nin yüksek teknolojiyi geliştirme yolunda bu kez başarılı olacağına dair umutlarımızı güçlendirmektedir.