Dünya borsaları “üçüncü dalga” satışı sonrası toparlanmaya çalışıyor. S&P 500 ve Russell 2000 seans perşembe günü gördüğü dip seviyelerden yüzde 4 ve yüzde 6 yükselerek haftayı kapatmayı başardı.
Yükselişi destekleyen iki önemli gerekçe görüyoruz. (i) Biden’ın önümüzdeki 100 gün için aşı hedefini 100 milyondan 200 milyona çıkarması; (ii) Ay sonu portföylerde hisseden tahvile yönelme olacağı endişesinin azalması.
Sektör bazında ayrışma devam ediyor. Enerji, sanayi, bankacılık yükselişten yararlanırken, havacılık, otomotiv, perakende hisseleri geride kalmayı sürdürüyor.
Türkiye varlıkları Merkez Bankası şoku sonrası dünyadan negatif ayrışmaya devam ediyor. Para politikasının enflasyonun gerilemesini beklemeden gevşetileceğinden endişe eden yabancı yatırımcı acil çıkış kapılarına yığılmış panik halinde çıkmaya çalışıyor.
2013 yılından bugüne şoklarla yaşamaya alışkın yerli yatırımcı satış dalgasına katılmamaya çalışıyor. Hatta satış dalgasını pozisyon artırmak için fırsat olarak kullanıyor. Ancak kredi kullanarak kaldıraçlı varlık alanların bekleme lüksü yok. Zarar durdur mekanizmaları kaçınılmaz olarak devreye girerek dalga boyutunu artırıyor. Bizim görüşümüzde bir değişiklik yok. Satış dalgasını genel anlamda fırsat olarak görüyoruz. Ama küresel risklerin arttığı bir ortamda içerde yaratılan kaosun iyi yönetilmesi lazım.
Maalesef Ankara’dan böyle bir sinyal almıyoruz. Yapılan ilk açıklamalar piyasadaki dalgalanmanın çok da umursanmadığı izlenimini veriyor. Genel görüş ekonomik temelleri olmayan bir dalgalanmanın kendi kendine yatışacağı yönünde.
Biz bu denli iyimser değiliz. Küresel dalgalarla taşan dereyi geçerken sürücü değiştirmek büyük bir hataydı. Bunun bedelini yüksek faiz ve zayıf Türk lirasıyla ödeyeceğiz.
Risk primindeki artış kaçınılmaz olarak ekonomiyi yaralayacak.
Ama ölümcül bir yara değil. Kur ve faizin birlikte yükseldiği, risk priminin arttığı, büyümenin yavaşladığı yeni bir denge kuracağız ve yolumuza devam edeceğiz.
Bu sürecin mümkün olan en az hasarla atlatılması için piyasalarla sağlıklı bir iletişimin yeniden kurulması gerekiyor. Para politikasının ekonominin kurallarına göre yönetilmeye devam edileceğinin net bir şekilde piyasalara anlatılması gerekiyor. Bunu başaramazsak bedelini daha yüksek bir enflasyon ve daha yavaş büyüme ile ödemek zorunda kalırız.