Büyük bir şirketin üst düzey yöneticilerinden biri bir gün New York üzerinden balonla dolaşmaya çıkar. Aksilik bu ya; pusulasını aşağı düşürür ve kaybolur. İnmek için uygun bir yer ararken bir gökdelenin tepesinde sigara içen bir adam görür ve balonu alçaltıp sorar;
“Pardon, ben neredeyim acaba?”
“Yerden 200 metre yükseklikte bir balonun içindesin” der adam.
Yönetici sinirlenir; “sen mühendissin değil mi?” diye sorar.
“Evet” der adam; “nereden bildin?”
“Çünkü başım belada ve sana bir soru soruyorum. Verdiğin cevap %100 doğru fakat hiçbir işime yaramıyor.”
“Sen de yöneticisin, değil mi?”
“Evet, sen nereden bildin?”
“Çünkü yerden 200 metre yükseklite bir balonun içinde kaybolmuşsun. Pusulan yok, berbat durumdasın fakat bu şimdi benim suçum oldu.”
Bugün yine enflasyona dair bir veri açıklandı, İTO endeksinde nisana dair aylık artış; %4,7. Yenilir yutulur gibi değil. Yarın da TÜİK verileri gelecek. Görünen o ki seçim ekonomisi; “tek haneye inecek” umutlarına da kan doğramış durumda. Özellikle gıda fiyatları, bahara yaza rağmen yine rekor kıracak.
İKİ SORU İKİ CEVAP
Peki, bu kimin suçu ve nerede yanlış yapıyoruz?
Fıkradaki gibi her birimiz inanılmaz isabetli(!) teşhisler koyabiliriz fakat söz konusu kusuru adreslemeye gelince; burada suçu daima ötekine atma eğilimindeyiz. Hükümet; dış konjonktüre, üretici; girdi fiyatlarına, nakliyeci; mazota, ücretli; esnafa… Bu suçlama zinciri uzar gider. Her biri doğrudur, her biri yanlıştır. Aslında önemi de yoktur zira kök sorun aramıyor, suçlu arıyoruz.
Beni ezen enflasyonda benim kabahatim var mı?
İşte kök soruna doğru gidişatın habercisi bir soru… Evet, bu enflasyon; ekonominin kötü yönetimi ise ev ekonomisinden kendi bütçemize, kamu bürokrasisinden siyasi iktidara dek herkesin ve her kesimin, enflasyon ateşine odun taşıdığı ortada… İyi de benim kabahatim nedir? Şudur; ben de enflasyondan bir şekilde beslenir olmuşum.
NOT
ENFLASYON EKONOMİDEN ZİYADE SOSYOLOJİ
Ürettiğinden fazlasını tüket. Kazandığından fazlasını harca. Kaynak sorununu çözmeden var olanı hesapsızca saç, savur. Gelir getirmeyen alanlara parayı göm. EYT’si, seçim vaatleri, bir fazla oy için yığınca müjde ve neticesinde yapışkan enflasyon…
Herkesin kafasında geleceğe dair belirsizlik oluşmuşsa ve mevcut yönetim umut vermek şöyle dursun gelecek kaygılarını arttırmışsa, insanlar kendilerini güvenceye almak için enflasyon telafisi yolları arar. Bu, en küçük maliyeti dahi abartarak fiyatına yansıtmak olur. Bu, her şeyi fiyat artırmaya bahane etmek olur. Bu, kiracıdan talep edilen ödenebilir kirayı ödenemeyecek boyuta taşımak olur.
Sonuçta balonuyla kaybolmuş yönetici; pusulasını sanki kendisi kaybetmemiş gibi etrafındakileri suçlar, durur. Çözüm olmasa da kötü yönetici, suçu başkalarında arayarak şehir semalarında bir süre daha beyhude dolanır durur. Ta ki balonu sönünceye kadar…