Geçtiğimiz haftalarda yolsuzluğun klasik tanımıyla ‘hırsızlık’ fiiliyle eş anlamlı; yetkinin kişisel çıkar karşılığı (rüşvet almak gibi) biri lehine kullanılması veya birinin yetkisinden yararlanmak için ona kişisel çıkar sağlamak (rüşvet vermek gibi) biçimine ilaveten bir de ‘yakışıksız davranış’ tabiriyle eş anlamlı; birine çıkar karşılığı olsun olmasın ‘eşitlik’ ilkesinin ihlal edilerek menfaat sağlanması (torpil gibi) veya ‘eşitlik ilkesinin’ ihlal edilmesi için yetkili birinden talepte bulunulması (torpil istemek gibi) çeşitlerine kısaca bakmıştık.
Okurlarım bilirler ben ve eşim kendimizi aslen üniversite öğretim üyeliğinden emekli sayarız. Her ne kadar eşim çok genç yaş sayılabilecek kırklarındayken hastalık nedeniyle ben de uluslararası kariyerime Birleşmiş Milletler’de devam etmek için yine aynı yaşlarda hocalığı bıraktıksa da meslek olarak üniversite hocalığı kokardını ne üstümüzden ne de hocalık ruhunu içimizden çıkarmadık. Hoca olarak ikimiz de tüm kariyerimiz boyunca aramızda pek de tartışmadan bir şeye dikkat ederdik. Öğrencilerimizin adlarını öğrenmemeye.
Size garip gelebilir ama bunun sebebi onların umurumuz olmadığı değildi. Bilakis öğrencilerimize müşterilerimiz değil ürünlerimiz olarak baktığımızdan milletin karşısına en iyi ürünümüzle çıkmak için elimizden ne gelirse yapardık. Yıllar boyu önümüzden yüzlerce öğrenci geçti. Bir yerde artık insan sarrafı oluyorsunuz. Kimi öğrenciniz kişiliği ile terbiyesiyle, iyi niyetiyle ve aklınıza gelecek başka her türlü vasfıyla dikkatini çeker ve aklınızda kalır. Bunun da ötesinde kimiyle kanınız kaynar onları evlatlarınız gibi seversiniz. Hocalık doğru yapılırsa gönül işidir kimi öğrencinize gönlünüz kayar. Sınav kağıtlarını, ödevlerini okurken eğer kâğıt, rapor kimden geliyor bilirseniz ister istemez etkilenebilirsiniz. Onun için öğrencilerimizin büyük bir çoğunluğunun adını bilmez öğrenmek istemezdik. Bizce eşitlik ilkesini korumanın bir yolu buydu.
Yolsuzluğun bir de haddini aşmak biçimi vardır. Bunu da her yerde görmek mümkün. Söz gelimi bir yetkilinin yetkili olduğu için haklı veya haksız kimseye bağırma, çağırma, hakaret etme, şiddet uygulama falan hakkı yoktur. Yetkinin suiistimali denilen şey ile de cebe para indirmek veya başka bir menfaat sağlamak değildir. Doymayan egolu, ezik kişilik sorunları olanların yetkilerini başkalarının canlarını şu veya bu şekilde acıtmak için nasıl kullandıklarına hepimiz defalarca canımız sıkılarak şahit olmuşuzdur. Bu da yolsuzluktur.
Yolsuzluk çeşidi tanımları bununla bitmiyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi Yolsuzlukların Sebeplerinin, Sosyal ve Ekonomik Boyutlarının Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu (10/9) Raporuna[1] göre yolsuzluğun birçok spesifik şekli var. Bakın bu raporda neler var:
1. Monopolleşme: Devlet tarafından yetkilendirilen bir monopolün elde edilmesi için yapılan
2. Tarife Manipülasyonu: Mal ve hizmetlerin ithalinde yasaklamalar ya da vergi artırımı sağlanması için yapılan
3. Lisans-Kota Alımı: İthalatta tahsisli kotalardan lisans veya kota belgesi alınması için yapılan
4. Teşvik kollama: Faizsiz veya düşük faizli krediler, destekleme alımları, vergi istisna ve muafiyetleri alınması için yapılan
5. Sosyal yardım kollama: Sosyal gayeli mali yardım (işsizlik, fakirlik, gazilik yardımı gibi) elde edilmesi için yapılan
6. Akraba kayırmacılığı yapmak (nepotizm)
7. Eş-dost – Hemşeri kayırmacılığı (kronizm)
8. Siyasal kayırmacılık yapmak (işe alma (partizanlık) ve işten çıkarmak (patronaj))
9. Hizmet kayırmacılığı yapmak: Yetkilinin bütçe tahsisatlarını, oylarını maksimize edecek şekilde kendi seçim bölgelerine tahsis etmesi
10. Kurumsal bilgiyi kötüye kullanmak
11. Politik faaliyetlerde harcanan paranın kaynağının veya nereye harcandığını gizli tutmak,
12. Mal beyanında bulunmamak veya eksik mal beyanı vermek,
13. Hediye kabul etmek,
14. Hukuka aykırı dinlemeler yapmak(wiretapping)
15. Politik bilgi sızdırmak (political espionage)
16. Aşırı partizanlık yapmak (zealotry)
17. Siyasi kayırmacılığın bir türü olan gönül yapmak (suvasyon)
Bunlar bizde az rastlandığı için biz detaylarına pek aşina değiliz ama raporun yazarları böyle sıralamışlar!
Yani neresinden bakarsanız bakın ister menfaat sağlayarak ister yakışıksız davranışlarda bulunarak isterse eşitlik ilkesinin ihlali yoluyla olsun yolsuzluk yolsuzluktur ve de kabul edilebilir bir tarafı yoktur ve de çeşidi çoktur.
Bu arada her yazar, çizer yolsuzluğa aynı gözle bakmıyor. Şaka etmiyorum yolsuzluğun işe yaradığını ileri sürenler de var. Söz gelimi 20. Yüz yılın başında meşhur otomobilci Ford beceriksiz ve yetersiz bir yönetim yolsuzluktan beter bir şeydir. Ford işini başaramayan veya yarım yamalak yapan yönetimler yerine yolsuzluk, molsuzluk işin görülmesi daha tercihe şayanmış. Ford saçmalamış.
Bir başka yazar ABD’de yerel yönetimlerde yaygın bir şekilde görülen kayırmacılık sayesinde yerel yönetim kadrolarının toplumu daha iyi temsil ettiğini, rüşvetle iş bulan göçmenlerin ülkeye daha iyi ve çabuk adapte olduklarını iddia etmiş. Aynı yazar telefon, elektrik, havagazı işletmelerinin siyasilere rüşvetler vererek bu hizmetlerin fiyatlarını ve kurumlarının vergilerini ayarlamalarını işletmelerin güçlenerek büyümelerini sağladığı için yararlı bulmuş. Bu yazar da saçmalamış.
Bir başka yazar bazı toplumlarda azınlık pozisyonunda olanların veya Hindistan’daki kast sistemi gibi şu veya bu nedenle dezavantajda olanların yolsuzluk sayesinde eşitlik edinmeleri veya onların yetki kazandıktan sonra tarafgirlik yaparak kendileri gibi olanlara yol açmalarını faydalı bulmuş. Bu yazar da sözüm meclisten dışarı saçmalamış.
Bir yazara göre yolsuzluk bütün tu kaka değerlendirmelerine karşı her tarafta yaygın bir şekilde devam ediyorsa bir faydası vardır da ondan gibi bir yaklaşımla bu konudaki tartışmalara güya bilimsel bir kılıf giydirmeye çalışmış. Bu yazar da saçmalamış.
Yukarıdaki yazarın fikirlerinden hareketle yazan bir başkasının argümanı daha da değişik. Bu yazara göre çiftçilerin örgütlenerek siyasi iktidara baskı yapmaları ve bunun karşılığında vergi indirimi veya başka destekler sağlamaları ile rüşvet vererek aynı hakları kazanmaları arasında bir fark yokmuş. Tabii ben bu yazarın tezini biraz da basitleştiriyorum. O bu örgütün yaptığı ile rüşvetin aynı çıkarın doyumuna yönelik olduğunu söylüyor. Nasıl söylerse söylesin bu yazar da saçmalamış.
Yolsuzluğun hırsızlık olmasının yanı sıra bir de bulaşıcılığı vardır. Sizin de bildiğiniz gibi yolsuzluk sadece yapanı ve yapılandan menfaattar olanları değil herkesi bir şekilde etkiler. Yolsuzluk yapanlar eli yüzü düzgün, kılığı kıyafeti uygun, adap ve muaşeret kurallarına itaatkâr kişiler gibi göründüklerinden fark etmeyebilirsiniz.
Öyle ya alınlarında ‘Ben yetkimi rüşvet alarak suiistimal ettim’ veya ‘Ben bu ihaleyi aldım ama karşılığında falana filana şu kadar rüşvet yedirdim’ veya ‘Ben sınavda başarısız olan sevdiğim öğrencim falankeşe bir telafi sınavı vererek sınavı geçirdim’ veya ‘Ben geçenlerde canımı sıkan birini merkeze çektim ve eşek sudan gelene kadar dövdüm’ yazmıyor. Nereden bileceksiniz? Yolsuzluk bir kültürel hastalıktır. Ve bulaşır. ‘At binenin kılıç kuşananın’, ‘adam işini biliyor’, ‘bu işin bir kolayı yok mu?’, ‘kazan kazan’, ‘yap bir abilik’, ‘devletin malı deniz yemeyen domuz’, vs., gibi deyişlerle bezenmiş “Selâm verdim rüşvet değildir deyü almadılar” kültürümüz bu hastalığı üzerinden atmışa benzemiyor.
Aksiyon filmlerinde klasik sahnelerden birinde patronuna ihanet ederek bir başka patrona iş kazandıran haini ‘yeni patronu’ vurup öldürdükten sonra “ihanet alışkanlık yapar” deyişini hatırlarsınız. Yolsuzluk da alışkanlık yapar.
Yalnız yapana değil yapılanı görüp, bilip üç maymunları oynayanlarda da bozukluklara sebep olur. “Allah’ın enayisi ben miyim” diye sorarak “Öyle gözüküyor” cevabı alan veya aldığını sanan insanlar YYKK (yaptığın yanına kar kalır) kültürü gereği bozulabilirler. Bence işletmenizde yolsuzluk yaptırmayın, yapmayın, yapana da müsamaha etmeyin. Tehlikeli iştir.
Sağlıcakla kalın…
Dipnot
(1)https://www.tepav.org.tr/upload/files/haber/1255423113r9546.Bir_Bilgi_Olarak_Yolsuzluk_Nedenler__Etkiler_ve_Cozum_Onerileri.pdf
Rapora göre araştırma 57, 58 ve 59. Hükümetlerin yolsuzlukla mücadele eylem planı çerçevesinde yürütülmüştür. Yani rapor 2002 yılında başlayan bir seri yolsuzlukla mücadele seçim vaadi ışığında hazırlanmıştır.