Yine, yeniden AB patikasına

Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI

Türkiye Orta Doğu bataklığında kendine yer açmaya çalışıyor. Bu kaygan zeminde yer tutmasının mümkün olmayacağı bu hafta iyice belli oldu. Rusya’yla Suriye (özellikle İdlib için) ve Libya için yaptığı anlaşmalar boşa çıktı. Türkiye’nin bakış açısıyla Rusya yeniden sözünde durmayan ülke statüsüne geri döndü.

Türkiye bu noktaya gelmemeliydi. Son 15 yılda önüne gelen ekonomik ve politik fırsatları tepti. Bu fırsatların başında da AB ile tam üyelik görüşmelerine başlaması geliyor. Türkiye bu süreci istenilen şekilde götürseydi, 2013 yılında Hırvatistan ile birlikte AB’ye tam üye olacaktı. Türkiye bunun yerine 2011 yılında Suriye’nin iç işlerine müdahale etti ve bir anda ülkemize 4 milyon dolayında Suriye vatandaşı girdi. Din-mezhep takıntısı bugün Türkiye’yi klasik bir Orta Doğu ülkesi haline sokarken, ekonomik gücünün de geri plana düşmesine neden oldu.

AB İle dış ticarette fazla veriyoruz

Bu süreçte ekonomik ilişkilerinde bazı kaymalar olsa da özellikle dış ticarette genel eğilim korundu. Hatta son iki yıl AB ile dış ticarette ülkemiz fazla vermeye başladı. 2018 yılının ocak-kasım döneminde Türkiye’nin AB’ye ihracatı 77 milyar 447 milyon dolar, ithalatı ise 74 milyar 888 milyon dolara ulaştı, böylece 2 milyar 559 milyon dolarlık dış ticaret fazlası verdik. Benzer bir durum 2019 da yaşandı ve Türkiye AB ile dış ticarette 14 milyar 424 milyon dolar fazla verdi. AB’nin Türkiye’deki ihracatındaki payı yüzde 50’ler, ithalatındaki payı da yüzde 33,9 dolayında gerçekleşti. 2019’da ülke bazında ihracatta da ilk sırayı yüzde 9,1’lik pay ve 14 milyar 229 milyon dolar değerle AB’nin lider ülkesi Almanya aldı.

AB’nin Türkiye ile olan iktisadi ilişkisinde öne çıktığı bir başka alan da doğrudan yabancı yatırımlar (DYY). 2002-2019 döneminde Türkiye’ye  toplam 228 milyar 512 milyon dolara erişen bir DYY girişi oldu. Bu dönemde AB, 116 milyar 667 milyon dolarlık DYY girişi ile yüzde 51’lik paya sahip oldu. Sürekli çatışma içinde olmaya gayret ettiğimiz Almanya’nın DYY’daki payı yüzde 4,2. Hollanda’nın payı yüzde 11’i bulurken, ülkemizde hemen her zaman spekülasyon konusu yapılan ve büyük beklentiler içerisine girilen (gizemli yatırımcı modu) Körfez ülkelerinin DYY içindeki payı yüzde 4,9 düzeyinde kaldı.

Türkiye’nin iktisadi yüzü batıya dönüktür. Aslında halkımızın da yüzü batıya bakar ancak ülke siyasi hayatına bunu her zaman yansıtamıyor. Bu ters ilişki sonucunda ülkeyi yönetenler de kimi zaman farklı yollara savrulabilmekte. Ancak bunun da uzun soluklu olmayacağını düşünüyorum. Türkiye yine, yeniden AB patikasına girecektir.

Tüm yazılarını göster