TCMB Para Politikası Kurulu (PPK) perşembe günü olumlu bir sürprize imza attı. Politika faizi beklenmedik bir ölçüde -750 baz puan- artırılarak yüzde 25’e yükseltildi. Yayınlanan duyuruda “Kurul, …enflasyon beklentilerinin çıpalanması, fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın kontrol altına alınması için parasal sıkılaştırma sürecinin devamına karar vermiştir.” denildi. Kararın alındığı gün bu köşede şunları söylemişim: “Bu çerçevede bakınca, 24 Ağustos’taki PPK toplantısı çok önemli. Politika faizinin üzerindeki sınırlama sürüyor mu yoksa kalktı mı? Kısıtın kalktığı izlenimini veren bir faiz kararı, hoş bir sürpriz olur ve bir dolu çarpıklığı ortadan kaldırır...”
Bu tür kararlara en hızlı tepki hemen her zaman döviz piyasalarından gelir. Kararın açıklanmasından yaklaşık dört saat sonra, dolar kuru 26 liranın altında düşmüştü. Bu yazıyı yazmak üzere klavye başına oturduğumda ise (pazartesi, saat 14) dolar kuru 26,5 düzeyindeydi. Oysa karar açıklanmadan önce 27,2 düzeylerinde bir seyir izliyordu. Kısacası, lirada belirgin bir değerlenme gerçekleşti. Kararın olumlu olarak karşılandığının güçlü bir göstergesi bu değerlenme. Ancak, geçen yazımdan yukarıda yaptığım alıntıdaki soruya net bir yanıt vermek zor. Kırmızı ışığın sarıya döndüğü ya da kırmızı ışığın yakılmasına yol açan faiz düzeyinin yükseltildiğini söylemek mümkün. Birkaç noktaya vurgu yapayım:
Birincisi, kırmızı ışığın yüzde 25 ve yukarısı için olduğuna dair bir görüş birliği vardı. Daha düşük olduğunu düşünenler de mevcuttu. Açıklanan politika faizi de yüzde 25. TCMB, 2024 ortalarında enflasyonun yüzde 62 civarında bir yerde gerçekleşeceğini tahmin ediyor. Yıl sonu tahmini ise yüzde 33. Açık ki yüzde 25, on altı ay sonra enflasyonu yüzde 33’e getirmek için yeterli değil. Faiz artırma süreci devam edecek ve politika faizi -TCMB’nin artık kısa vadeli hedefi yerine geçen- enflasyon tahminlerine uyumlu bir düzeye çıkarılacak mı? Bu durumda gelecek PPK toplantısı çok önemli hale geliyor. Eylül’de faiz tekrar yükseltilirse, mesela 30 yapılırsa, o zaman, para politikasının üzerindeki baskının gevşetildiği anlamına gelir ve olumlu karşılanır. Ekim’de en az bir beş puan daha artış beklenir. Yok, politika faizi değiştirilmezse, yüzde 25 üst sınırının sürdüğü sonucuna ulaşılır ve olumsuz olur.
Vurgulamak istediğim ikinci nokta karar metniyle ilgili. Yazının başlığında faiz kararına ilişkin açıklamadan yaptığım alıntı olumluydu; sıkılaştırmanın süreceği umudunu veriyordu. Bu da az önce belirttiğim olumsuz gelişmenin yaşanmayabileceğini söylüyor bize. Daha önemlisi, TCMB, 27 Temmuz’da yayınladığı yılın üçüncü Enflasyon Raporu’ndaki enflasyon tahminlerinin yukarıya doğru sapma ihtimalinin arttığını söyledi. Yaptığı tahminlerin, enflasyon beklentileri oluşturulurken arzulanan çıpa işlevini görmesi için kayda değer bir şeffaflık. Üçüncüsü, politika faizinin artması, bu faizin belli bir katsayı ile çarpılması sonucu hesaplanan kredi faizi üst sınırını da yukarıya çekiyor. Kaldı ki bu katsayının yükseltileceğine dair açıklamalar da yapıldı.
Bundan sonra, para politikasının çözüm bulması gereken iki soruna odaklanmak gerekiyor. Birincisi, kur korumalı mevduattan ‘doğal’ çıkış için, lira cinsinden mevduat faizinin, kurdaki artış ve enflasyon beklentilerinden yüksek olması gerekiyor. İkincisi, bankaların lira cinsinden ihtiyaç duydukları fonların swap kanalıyla değil, normal yollardan -APİ ile- karşılanması gerekiyor. Bunun olması için de TCMB’nin döviz rezervini (de) artıracak ciddi bir ekonomi programına ihtiyaç var. Bu çerçevede, geçen yazımdan başlangıçta yaptığım alıntıyı sürdüreyim: “Faiz kararından sonra ikinci test ise OVP olacak. OVP klasik bir OVP mi yoksa çok ayrıntılı bir program mı? Klasik bir OVP olacaksa işimiz iyice zorlaşacak.” Kısacası, önümüzde daha çok maç var.
30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun.