Yine enflasyon günü geldi

Şeref OĞUZ ÖNERİ - YORUM

Yine fiyatlar endekslerin peşi sıra gidecek. Yine benim çenem, yine boş sözlerle, hicranını yalnız başına çekecek, hüsranını yalnız başına çekecek… Şekip Ayhan Özışık’ın nihavent şarkısından mülhem bu satırlarla yazıma başlayayım dedim. Zira yine enflasyon günü geldi ve sonuçları tartışıp duracağız.

Bildiğim şudur; sebepleri sorgulamazsan, sonuçlarla boğuşursun. Tıpkı her ayın 3’ünde enflasyon rakamlarını tartışıp durduğumuz gibi… Tartışmalarda sözü asla sebeplere getiremiyor, domates, biber patlıcanın fiyatı üzerinden çene çalıyor, laf çeviriyor, hayali enflasyon canavarına söylenip duruyoruz.

SENİN İNANMAN YETMEZ, BENİ DE İNANDIRMALISIN

Enflasyon, ekonomideki tüm kötülükleri anası… Bu bile bir sonuç hükmü… Enflasyonla mücadeleyi dillendirenlerin kaçırdığı 2 şey var;

1- yönetim olarak senin düşüreceğine dair inanman yetmiyor, beni de buna inandırmalısın,

2-güvenilmez kurumları savunursan, kaybedersin. Önce güveni var etmelisin.

TÜİK, ateşi ölçen bir termometre sadece. Yakın geçmiş pratiğimizden öğrendik ki ateşi düşüremeyen doktor, dereceyle oynarmış. Varsın oynasın hatta gerçek rakamı göstersin… Gereklidir ama yetmez. Bize enflasyon üreten yapılara dair mücadele için, bulanık olmayan veri desteği sağlasın, yeter.

İKİ SORU İKİ CEVAP / Stratejiye dair...

■ Enflasyon günü havanda neden su dövüyoruz?

Çünkü kolayımıza geliyor. Hangi fiyat ne kadar arttı, giyim ne oldu, gıda enflasyonu nereye tırmandı? Bu ve benzeri tartışmalar, havanda su dövmekten ibarettir. Zira ertesi güne ne bir fikir ne de bir yöntem taşımayacaktır. Haber bültenleri, gazete sayfaları dolacak ve kalıcı mücadele güme gidecek.

■ Havanda dövülen suyu neden elekle taşıyoruz?

Diyelim ki 2024 yılı enflasyonu %45 oldu ve TÜİK bu rakamı açıkladı. Peki, kime ne faydası olacak bunun? Hükümet; “bak düşmeye başladı” diyecek. Muhalefet “enflasyona ezdirdiler” diyecek. Fakat enflasyon üreten akılsızlıklarımız, yetersizliklerimiz, kötü alışkanlıklarımız eskisi gibi devam edecek.

not/ Enflasyon değirmenine hangi dereler su taşıyor?

Öncelikle bütçe açığı… Önemli enflasyon üreticisi budur. 2025’te 2 trilyon liralık açık öngörülmüşse bunun finansmanı için ya para basacak ya da borçlanacağız. Her ikisi de enflasyon üretir. Kaldı ki bir hükümetin icraat yeteneği, bütçe açığını kapatıp büyümeye ivme vermekten geçer. Bizde bu yoktur. Banknot matbaası… ATM’ler dahi 200 liradan düşük para veremiyor. En büyük kupür adedi toplam banknotlar içinde %80’i aştı. Diploma basarak cehaletten, para basarak sefaletten kurtulamayız. Şu anda emisyondaki şişme, fiyatların genel düzeyini yukarı itiyor, basılan para gidip etikete yapışıyor.

İş ahlakındaki çürüme… Fiyatlandırmada davranış bozukluğu denilen olguyu ben; ahlaksızlık diye tanımlıyorum. Herkes ve her kesim, enflasyon külfetini bir başkasına aktarma yarışında. Taşın altına elini koyan yok. Bu durumda olan, enflasyonu başkasına aktaramayan sabit gelirliye, emekliye oluyor.

Yönetemedikleri ekonomi Merkez Bankası enflasyonu düşürmede yalnız bırakıldı. Mehmet Şimşek’in rasyonele dönüş programına heterodoks kadrolar fren oluyor. Tasarruf genelgeleri yalan oldu. İsraf had safhada ve enflasyonla kalıcı mücadele yerine hala popülist politikalar deneniyor.

Netice; enflasyonu çözmek için 3’lü yaklaşım öneriyorum:

1-Gerçekçi tespit,

2-Kapsayıcı çözüm ve

3-Güvenilir uygulayıcı…

Bence enflasyon gününde sonuçlarla oyalanmayıp bu üçlemeye kafa yoralım.

Tüm yazılarını göster