Yılmaz Atadeniz'li anılar

Sinemamıza bulduğu “cin fikirler”le onlarca film armağan etmenin yanı sıra yıllardır sanatçıların haklarını savunmak için Türkiye Sinema Eserleri Sahipleri Meslek Birliği’nin (SE-SAM) Başkanlığı’nı da halen yürüten bir usta Yılmaz Atadeniz.

Türkiye Sinema Eseri Sahipleri Meslek Birliği’nden (SE-SAM) gelen bir davetiye beni yıllar öncesine götürdü; tren yolculukları ile başlayan bir dostluğa. Davetiyede Türk sinemasının 107. yılında “Türk Sinemasını Geçmişten Geleceğe Taşıyanlar”a ödüller verileceği yazıyordu…

Projenin sahiplerinden birisi de Yılmaz Atadeniz’di, unutulmayacak tren yolculuklarımın arkadaşı…

O tren, tıpkı Uluslararası Eskişehir Müzik Festivali sanatçı treni gibi hiç aklımdan çıkmadı. Konya'nın Akşehir İlçesi'nde her yıl geleneksel olarak düzenlenen “Uluslararası Nasreddin Hoca Şenliği” treninden söz ediyorum. Kültür-sanat dünyasından dostlarla Haydarpaşa garından hareket eden bu trene binip ne çok gitmiştik Akşehir’e! 1959’dan beri yapılan bir etkinlikti ve 1974’te Uluslararası Nasreddin Hoca Şenliği adını almıştı. O yolculuklar, keyifli sohbetlerle zamanın nasıl geçtiğini anlamadan çabucak bitmiş, tadı damağımda kalmıştı. Neyse ki Akşehir’de de sürmüştü muhabbetler.

İşte o Akşehir seyahatlerimin unutamadığım isimlerinden birisiydi Yılmaz Atadeniz. Yani, Yeşilçam’ın “Cin Fikirli” ustası…

Yeşilçam’ın maddi imkânsızlıklarına rağmen “dahiyâne” buluşlarla fantastik ve avantür filmler çeken Atadeniz’in filmografisinde “Killing” serisinin Türk versiyonu “Kilink”ler, “İki Sene Mektep Tatili” gibi bilimkurgu roman uyarlamaları, “Maskeli Beşler” ve yerli “Zorro”lar vardı. Yıllarca ülkemizdeki film türlerini çeşitlendirmek için çaba sarf eden Yılmaz Atadeniz ayrıca “Yedi Dağın Aslanı”, “Kovboy Ali”, “Kibar Haydut” ve –sanatçıya lâkabını kazandıran- “Çirkin Kral” gibi Yılmaz Güney’in ilk dönem filmlerinin de yönetmeniydi.

Sinemamıza bulduğu “cin fikirler”le onlarca film armağan etmenin yanı sıra yıllardır sanatçıların haklarını savunmak için Türkiye Sinema Eserleri Sahipleri Meslek Birliği’nin (SE-SAM) Başkanlığı’nı da halen yürüten Yılmaz Atadeniz için bir “Ustalara Saygı” gecesi de hazırlamıştım.

Onunla çeşitli filmlerde çalışan ve farklı projelerde gönül birliği eden dostlarından; Arda Uskan, Burçak Evren, Cüneyt Arkın, Engin Çağlar, İhsan Gedik, İrfan Atasoy, Necip Sarıcı, Nuri Alço, Safa Önal, Selda Alkor, Sevdağ Ferdağ, Sezer Sezin, Sinan Çetin, Suzan Avcı, Süleyman Turan, Tamer Yiğit, Temel Gürsu, Tunç Başaran, taverna müziğin sevilen ismi Ümit Besen ve Yılmaz Köksal “Ustalara Saygı”ya katılarak ünlü yönetmenle ilgili anılarını, duygu ve düşüncelerini Beşiktaş Abbas Ağa Parkı’nı dolduran yüzlerce izleyiciyle paylaşmıştı.

Etkinlik öncesi kendisiyle bir de söyleşi yapmıştım. Yedi sekiz yıl önce yakındıkları, bugün de sorun olarak devam ediyordu. “Hâlâ telif haklarını alamadık. 1995 evveli filmlerden alamadık; 95 sonrasını da kimisi alamadı işin en garip tarafı… Nasıl olacak bu iş? Biz nasıl AB’ye gireceğiz?” diye soruyordu Atadeniz ve devam ediyordu:

“Veyahut ben emekliyim, ama en alt kademeden... Birçok sinema aktör ve aktrisi en alt kademeden emeklidir. Bu bize müstahak mı? Neden benim seçtiğim bir adam, bir milletvekili en kaliteli emekliliğe sahip oluyor, ama ben bir sanatçı olarak olamıyorum, bir düşünün. Yanlış yerde yaşıyoruz sanatçılar olarak. Atatürk’ün sözü yalnız duvarda kalmaya mahkûm! Okuyun yüksek sesle:

‘Sinemaya lâyık olduğu ehemmiyeti vermeliyiz.’

Biz, dünyaya açılmak mecburiyetindeyiz. Dünyada yapılan filmleri seyrediyorum, bizimkiler onlardan iyi. Belki bu bir iyi niyettir, ama onlardan eksik bir tarafımız hiç yok. Cem Yılmaz’ın ‘Gora’ filminin fragmanını seyrettiğim zaman bu film, on milyon seyirciyi çeker dedim. Fragman müthiş. Filmi seyrettiğimde Cem’e ‘aptal’ demek geldi içimden. O kadar belden aşağı sözler söylemenin, el kol hareketleri yapmanın anlamı nedir! Bir aile kız ve erkek çocuklarını getiremez sinemaya. Getirmedikleri için de beş milyonda kaldı. Hâlbuki on milyona ulaşsaydı, Amerikalılar Türkiye’ye gelip film yapacaklardı!”

Davetiyeye, kapağındaki yıldıza uzun uzun baktım. Sinemamızın, aralarında Atadeniz’in de bulunduğu ne kadar çok yıldızı parlamalarına rağmen hak ettiklerini alamadılar. İyi ki varsınız Atadeniz, iyi ki o filmleri çektiniz, bu geceleri yapıyor, çalışıyor, çalışıyor, çalışıyorsunuz…

Tüm yazılarını göster